“Öğreten, öğrenen, dinleyen ya da ilmi seven/destekleyen ol, beşincisi olma, helâk olursun!” (Hadis-i Şerif)
Çocuklarımız ara tatil dönemine başlayıp karnelerini aldılar. Yoğun bir eğitim-öğretim döneminin sonunda çalışmalarının karşılığını, öğrenmenin mutluluğunu, başarmanın sevincini tattılar. Dinimizin bize ilk emri olan “oku” düsturuyla, iyiyi, güzeli, doğruyu okuyup özlerine nakış nakış işlediler. Peki, eğitim-öğretim sisteminin yoğun bir şekilde tartışıldığı günümüzde bize düşen görev nedir?
Biz özeleştiri yapmayı, sormayı, sorgulamayı, araştırmayı, ar-ge çalışmalarını daima canlı tutmalı, her zaman iyiye, güzele değil daha iyiye daha güzele nasıl ulaşabiliriz bunun telaşında ve kaygısında olmamız gerekmektedir. Eğitim sisteminin nasıl olacağından ziyade, kısır kavgalarımızın çarkları arasında kalan çocuklarımızın farkında olmalı, onların dünyalarını ve ruh hallerini yıpratmadan, zihinlerindeki hedefi köreltmeden üzerimize düşen vazife ve sorumluluğun farkında olmamız gerekmektedir.
Şunu unutmayalım ki çocuklarımız bizlerin geleceğidir. O zaman geleceğe yapılan yatırım çok önemli ve mühimdir. Kafamızda yaratmış olduğumuz dünyayı çocuklarımızda şekillendirmeye çalışmak ise bir noktaya kadar doğru olsa da nihayette olumlu bir düşünce tarzı olmayacaktır. Yani çocuğumuzu “Ben ne istersem o olacak, doktor, avukat, öğretmen… Olacak! “ demekten ziyade; “Benim çocuğum mutlu, huzurlu olduğu işi yapması konusunda ona her zaman destek olacağım” düşüncesi daha doğru ve güzel olacaktır. Ne yazık ki farkında olmadan çocuklarımızı yarıştırdığımız bir kulvara çıkartıp, adeta yarış atı gibi koşturmaktan ve bizlerin ise uzaktan : ” Başaracaksın, geçeceksin, birinci olacaksın, seninle gurur duyuyorum, başaramazsan bak ele güne karşı rezil olacağım.” dediğimiz bir tiyatroya benzemeye başladı gibi.
Hâlbuki nasıl ki beş parmağın beşi de bir değilse her çocuğun kişiliği ve ruh dünyasının da farklı şekillendiğinin farkında olmayabiliyoruz. Çocuklarımızı diğer çocuklarla kıyaslamayı bırakmalı, onların dünyasına girerek ülkemiz ve milletimiz için manevi duyguları ve ahlaki değerleri oturmuş bireyler olarak yetişmeleri noktasında onlara rehberlik edelim.
Kendisini “muaalim” olarak zikreden Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (as)’ın “Öğreten ve öğrenen, sevap konusunda eşittir.” (İbn Mace,Sünnet,17) Hadis-i Şerifini iyi analiz edip onun rehberliği ve öğretilerini de her daim aklımızdan çıkartmayalım.
Sözün nihayetinde, doğumumuzdan, ölümümüze kadar öğrenmeye devam edeceğimiz bu dünyada “Öğreten, öğrenen, dinleyen ya da ilmi seven/destekleyen ol, beşincisi olma, helâk olursun!” düsturuna şiar edinenlerden olmaya devam edelim.
Bu minvalde karnelerini alan çocuklarımızı tebrik ediyor, Diyanet İşleri Başkanlığımızın ülke genelinde ve tüm camilerimizde ara tatil döneminde başlatmış olduğu “Camiyi Seviyoruz, Namazla Buluşuyoruz” Ödüllü Projesi dâhilinde çocuklarımızla beraber camiye gidip, onların Allah (cc)’a karşı olan sorumluluğu ve ibadet bilincini öğrenmesinde yardımcı olmamız gerektiğini de belirterek;
Selam, dua ve muhabbetlerimi sunuyorum.