HADİS: İsrail oğullarından üç kişi yola çıkarlar, yağmura tutulurlar ve bir mağaraya sığınırlar. Mağaranın ağzını; bu üç kişinin kaldıramayacağı ve itekleyemeyeceği bir taş yuvarlanarak kapatır. Oradan çıkmak için Allah’a dua etmeye karar verirler. Derler ki: “Herkes en iyi amelini Allah’a sunsun ve yalvarsın.” Belki bu taş böylece açılır.
I.Kişi: Annesine-babasına çok iyi davrandığını zikreder ve Allah’a dua eder. Taş biraz açılır.
II.Kişi: Bir akrabası, aç ve fakir olan amcasının kızına kötülük yapmak üzereyken Allah için vaz geçer, onu zikreder, kaya biraz daha açılır.
III.Kişi: Habersizce farkında olmadan ele geçen (maddi) bir emanete hıyanetlik etmez onu sahibine teslim eder, o da onu zikreder ve kaya mağaranın ağzından tamamen açılmış olur.
(Ben hadisi şerifi çok çok kısaltarak yazdım, hadisin tamamını, uzun anlatımını öğrenmek isteyenler bütün hadis kitaplarında bu hadisi bulabilirler.) Biz de bir derdimizi çözebilmek için Allah’a yapmış olduğumuz büyük amellerimizi sunalım. Yok yok olmadı. Bunun öncesini söylemem gerekirdi. Yani önce Allah’a sunabileceğimiz büyük, değerli amellerimiz olmalı ve yapmalıyız. Mesela:
I.Kişiler: Ya Rabbi! “Bu gün herkes en modern bakım evlerine babasını-annesini yatırırken, diğer kardeşlerim malını-mülkünü isteyip kendilerini istemezken hatta malı-mülkü de onların eline fazlasıyla bile geçmişken; ben onlara baktım. Eşime rağmen, çocuklarıma rağmen ve işime-gücüme rağmen onlara baktım Ya Rabbi!
Üstelik ben kendilerine baktığım halde yine de benden çok öbürlerini sevdikleri ve kayırdıkları halde sırf senin rızan için “onlara öf bile demeden”baktım, Ya Rabbi! Mazeret üretmeden baktım, çenemi tutarak baktım, acizlik getirmeden, karşılık beklemeden, mal-mülk istemeden baktım. Daire, tarla, bankadaki para, at-araba kavgasına hiç bulaşmadan baktım diyebilirsek, güzel ibadet sunmuş oluruz.
II.Kişiler: Allah’ım herkes cep telefonu, internet peşinde koşarken (Hem de en çok lazım olduğu bir dönemde) sırf senin rızan için kötülüklerden korktuğum için onu elime almadım, diyebilirsek,
Allah’ım; param müsait olduğu, ekonomik durumum müsait olduğu halde milleti ezmemek, nefsimi yüceltmemek için en pahalısından ve son model araba, elbise almadım; mütevazi herkesin alabileceği vasat (orta) bir araba, elbise veya ev aldım, diyebilirsek,
Allah’ım herkes çocuğunu sözde en yüksekokullarda okutma gayreti içindeyken ben çocuğumu Kur’an ilimlerini öğrenmesi için o yöne yönlendirdim, öyle kurumlara gönderdim. Herkesin aktığı yere kuru-boş kalabalıklara akmadım. Allah’ım sen kalbimi biliyorsun; derdim marjinalleşmek değil. Az da olsalar Hakta sabit olanlarla beraber olmaktır, amacım, diyebilmeliyiz.
III.Kişiler: Allah’ım yeryüzü bize emanet edildi, inancıyla; herkes yatarken, tatil yaparken, herkes vur patlasın-çal oynasın yaşarken ben az da olsa acizane senin yolunda olmaya bu uğurda koşturmaya talip oldum.
En yakın arkadaşlarım, dostlarım hacılar-hocalar, eski mücahit-yeni mütahitler, imamlar, hadis profesörleri, tefsir alimleri bir boş vermişliği yaşarken ben bırakmadım, bir şeyler başarabilmek için çalıştım Allah’ım.
Emanet!.. Emanetler: Kur’an emaneti, din emaneti, namus emaneti, arz-yeryüzü emaneti (ormanlar, ağaçlar, denizler sular)ve ülke-para emanetine sahip çıkmak için mücadele verdim; vermeye de devam ediyorum. Millet malında (beytülmalda), tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğu için, aciz-miskin kimsesi olmayan yaşlı ebeler ve dedelerin hakkı olduğu için; hatta dilsiz hayvanların bile hakkı olduğu için bir kuruşunun bile çalınmaması, telef edilmemesi ve israf edilmemesi için mücadele verenlerdenim; Allahım!..
Nesil emaneti, tarih emaneti kutsal değerlerimizin, inançlarımızın, ahlakımızın, akidemizin emanetine sahip çıkmak için teşkilatlardan hiç kopmadım ve hep koştum diyebilirsek büyük kaya önümüzden çekilecek, kapılar açılacak inşallah.
“Ya müfettihal ebvab, iftahlena hayral bab!” “Ey kapıları açan(rabbim), bizlere de hayır kapılarını aç.” Amin.