Konya’mızın dünya literatürüne giren bir şaheser ve tabii bir oluşumumuz var…
Var ama ilgilenmesi gereken resmî kurumlarımızın şöööyle bir görmesi değil…
İlgi gösterip buradan turizm için büyük sağlama gerektirme işlemleri yapmaları gerekirken..
Sadece broşürler de anlatmakla geçiştirirler.
***
Nedir neresidir bu harika tabiat varlığı merak ettiniz değil mi?
Bu güzelim tabiat harikasının ne olduğunu nostaljiden beri neler olduğunu anlatırken nostaljisinden bu güne gelişini izleyiniz.
***
Konya, Hadim ilçesi hudutları içerisindeki Arizona dağ ve etekleri harikasından geri kalmayan Aladağ havalisinin Göksu yataklı vadileri bulunmakta.
Bu vadinin köylerinden biri olan Gaziler Köyü'nde kış günleri pencereden vadiye baktığımda çok uzaklarda bir buhar dumanı görürdüm.
Köyün öğretmeni Rahmetli babama “nedir bu duman görünümü” soruma…
“Orada Ilıca olan yani bazı hastalıklara faydalı bir suyun buharı” demişti.
***
Üç yaşıma yaklaşırken (1933) Göynükkışla Köyü'ndeki öğretmen arkadaşına ziyaret için at ve katırlara binerek yola koyulup akşamleyin Çakallar (yeni ismi Çiftepınar) köyünde bir eve misafir olmuştuk. Burada gürültülü bir su sesi duymakta idim. Baya gece de uyutturmama derecesinde idi.
***
Sabahleyin aşağıya inip gösterdi Rahmetli babam. Gelen su sesinin yerini.
O ne harika bir şelale idi. O zamanlar suyun çok olması ile kuvvetli bir akım yüksekten aşağıya hışımla iniyor büyük bir gürültü yapıyordu.
***
Yıllar geçti. Bir otomobilim olunca burayı görmek istedim. Birkaç aileyi de yanıma takarak şelaleye 1965’de Habiller Köyü tarafından geldik ama otoyu çok uzaklara park edip, bir km. kadar tabanvayla bahçe yollarından yürüdük ve şelalenin olduğu yere gelip seyrettiğimiz de gelenler hayran olmuşlardı.
***
Buradaki tabiat harikası bununla kalmıyordu.
Otoları bıraktığımız Aladağ (Bademli) yolu altından su akan bir yerden geçiyordu.
Bu yerin biraz gerisinde Aladağ vadisinin Göksu Deresi birden yer altına giriyor kayboluyordu. Bu yere yer köprü deniliyordu.
Suyun girdiği yerden itibaren bahçeler vardı yedi yüz metre uzunluğu ve genişliği içinde bir arazi idi ama bu bahçeleri sulayan ve beş tane su değirmenini çalıştıran su ne idi?
***
Daha yukarıda büyük kayalar vardı ve bu kayaların altından bir sıcak su fışkırıyordu. İşte yıllar önce buharını gördüğüm su bu idi.
İsmine Karasu dedikleri su ılıca durumunda bazı cilt hastalıkları vb. ye faydası oluyor ama içilemez idi.
İşte bu su o geniş saha üzerindeki bahçeleri sulayıp değirmenleri döndürürken kalanı da ilerde birden bire uçurum yerinden aşağıya dökülüp büyük bir şelale meydana getiriyordu.
Herkesin hatta resmi broşürler de Yerköprü veya Göksu şelalesi dedikleri şelale aslında Karasu şelalesi idi.
***
Bu ara bizim mağaracıların gözünden mi kaçıyor nedense bir Alman karı koca bu yerin altına giren kısma giriyorlar.
1954 yıllarında yayınlanan çok güzel Hayat Dergisi'nde onların bu hareketi ve anlatımlarını okumuştum.
Alman aile bir botla girmişler kısacası içinde yer yer gölet ve büyük sarkıtlar görürken bazı yerde daralınca botun havasını indirip yaya olarak zorlukla geçmişler.
Bir harika dedikleri yerden bir günde ancak çıkabilmişler ve üstlerine Karasu'yun şelalesi akmış ve şelale suyu ile Göksu deresi suyu birleşerek devam ettiğini görmüşler.
***
Evet, işte Karasu şelalesi ile Göksu deresinin çıkış yeri bir harikayı bizlere sunmakta.
Bunu yıllarca yazdım. Zamanın İl Turizm ve Kültür müdürleri ile bizzat görüşerek buraya değer verilmesi ile çok fayda sağlanacağını anlattım. Mesela birkaç sefer bedava bile olabilirse halkı götürün alıştırın ve burada turizm yerleşimi yapılmasına ön ayak olmalarını acizane anlattım.
Ama ne çare hep broşürlerde kaldı.
***
Safranbolu’ya götüren bir tur işletmesi orada kaya altından çıkan su olan yere de uğratıyordu.
Gittiğimizde orada teşrifi güzel bina ve restorana oturduk. Harika dedikleri yer ufak bir kaya altından az bir su çıkmakta orada havuz gibi küçük gölet yapmakta idi, bunu görünce bizim şelaleyi hatırlarken hayıflandım.
Elin oğlu ufacık bir tabiat olayını değerlendirip turistik yer yapmış ya bizim büyükşehir hudutları içine de giren bu yere bakan kim ki?
***
Geçenlerde yani 2015 Ağustos'unda hala zade Ezc. Mehmet Gül “Ağabey şu şelaleyi gösterir misin” isteminde bulunmuş kara yollarının güzelce yaptığı Eğiste Deresi varyantı da olan yoldan giderek Aladağ yoluna sapmıştık..
Yol her iki yakası da uçurumlu Aladağ vadisinden geçiyordu. Göksu deresi suyu yok niteliğinde idi.
Konyayı sulayacağız derken. Yapılan barajlarla suyun akışı kesilmiş bahçeler kuruma yoluna girmekte idi.
Şelaleye vardığımızda hayret ettim halkımızın ilgisine.
Yüz kadar oto ve bunlarla gelen aileler şelalenin görüntü yerlerini doldurmuşlar yer yoktu.
Yoktu ama gelenler orada ateş yakıp hem başkalarını rahatsız etmekle kalmayıp çitleklerini, yiyeceklerini de atıp kirleterek gidiyorlar, o bizim ananevi “temiz tut” söylemini bilmiyorlardı bile.
Dayanamadım bir aileye yaptıklarının doğru olmadığını, kim temizleyecek dediğimde bana kötü kötü bakmışlar yine de devamda idiler.
***
İşte halk ilgilenmeye başlamış otoları ile gelirken. Buraya daha kısa geliş olan Habiller Köyü kısmındaki eğrim böğrüm dar yol Karayollarınca geniş ve az eğimli hale getirilmekte idi.
Ya bizim Konya Büyükşehir ve İl Kültür Turizm Müdürlüğü ne yapıyordu?
Tabii başka havalar içerisinde keyiflerine bakıyor harika yere vakit bulup ilgi duyamıyorlardı.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileklerimle…
Yerköprü'deki şelale…