Bizim memlekette hemen her zaman kendi yaptığımız veya menfaatimize olan işi büyük bir iş olarak lanse etmek, eğer işin başına kendimiz geçemiyorsak da, işleri bize mutlak suret bağlı olarak yürütecek bir büyük akıllı kişiyi getirmek gibi bir âdetimiz vardır.
Kamuoyuna büyük proje olarak tanıtılan bu adı büyük işler arasında, Başbakanın zaman zaman telaffuz ettiği büyük ve çılgın projelerini de görebilirsiniz, Konya’mızın Belediyelerinin sıradan belediyecilik olmasına rağmen adı büyük olan tuhaf işlerini de görebilirsiniz.
Ancak nedense önceki yıllar için İstanbul için, açılım süreci başladıktan sonra ise doğu ve güneydoğu illeri için düşünülen projelerin benzerini, ne kendini seçim zamanında Konya milletvekili olarak tanıtan başbakanın, ne Konya’mızın medarı iftiharı(!) olan Bakanımızdan, ne de belediye başkanlarından ağzından Konya için duymadık, duyamadık.
Hâlbuki bizi basından öğrendiğimiz kadarıyla başbakan memleketi ülkeyi yönetmekten arta kalan zamanlarında İstanbul’u yönetiyor, bakanımız ülke sorunların çözmekten arta kalan zamanlarında orta doğuya ve dünyaya istikamet veriyor, belediye başkanları ise çöp, asfalt ve su-kanalizasyon işleri ile imar tadilatlarından arta kalan zamanlarında dünya şehirlerine örnek olacak projelerin tanıtımını yapmaktadırlar.
Başbakanın da Konya için zaman zaman telaffuz ettiği “Marka Şehir KONYA” yı tarihindeki eski görkemli yerine getirmek için olağanüstü ve muazzam(!) gayretler sarf eden belediye başkanlarının sık sık şehrin kamuya dönük yüzünü reklâm amacı olarak kullanmalarını seçim atmosferine girilmek üzere olunan şu günlerde daha yoğun ve sistematik hale getirdikleri görülmektedir.
Her ne kadar belediye başkanları icraatlarıyla genel başkan merkezli parti oyu olmadan hemşerilerinin kitlesel desteğini kazanamamışlarda da, başbakanın gözüne girmek için büyük şehir ve ilçe belediye başkanları kent mekânlarını birbirlerinin aleyhlerine nasıl kullanacağını iyi öğrenmişe benziyorlar.
Dünya siyasi tarihinde iktidarda olmasına ve hatta iktidar mevkiinde kaldığı yıllarda çok büyük yanlışlar yapmasına rağmen, bir kaç dönem daha işbaşında kalabilmek için “Şehri Yeniden İnşa Etmek” yalanını ilk kez uyduran ve sürdüren siyasetçi yanılmıyorsam İtalya’ya türlü sıkıntılı yıllar yaştan Mussolini’dir.
Sonraki yıllarda basın-yayın organlarında Benito Mussolini hakkında aleyhte yazılar çıkmış olsa da Mussolini iktidarda kaldığı süre içinde şehirlerde yaptığı düzenlemelerde en büyük destekçisi olarak medyayı yanında bulmuştur.
Şimdilerde belediye başkanlarının seçim telaşıyla çalakalem bozuk düzen işlerinin basın yayın organlarında nasılda hararetle savunulduğunu gördükçe insanın aklına Mussolini ve
O dönemde medyayı nasıl yoğun biçimde kullandığına ilişkin Mussolini hakkında gazetelerde ve haber programlarında yazılan ve çizilenler geliyor.
Hele ki Mussolini’nin Roma sevdasından mülhem “Konya sevdalılığı” proje ve sloganları var ki, tıpkı Mussolini’nin Roma’nın dönüşümü projesini çağrıştırıyor.
İşte size Mussolini’nin projesi için söyledikleri: “trafik akışını iyileştirmek, tarihi anıtların öne çıkarılması, tarihi değeri sınırlı ya da olmayan yapıların yıkılması ve hepsinden önemlisi diğerlerinin sadece hakkında konuşmakla yetindiği projeleri hayata geçirme konusunda faşistlerin sahip olduğu yeteneğin gösterilmesi”
Bu sözler bizim belediye başkanlarının “Kentsel Dönüşüm Projesi” için söyledikleri ile nerede ise birebir aynı.
Yıkım alanlarında Mussolinilerce yapılması düşünülen inşa ve yol düzenleme çalışmaları için nasıl bir soygun düzeni kurulduğunu bir başka yazıya bırakarak yine bir iyi haberle yazıyı noktalayalım.
Dün itibarıyla Türkiye de 30 İslam âlimi tarafından Türkiye Âlimler Birliği kuruldu.
Birliğin çekirdeğini, Halil Günenç Hoca Efendi, Mehmet Savaş Hoca Efendi, Prof. Dr. Raşit Küçük, Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Prof. Dr. Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Nurettin Yıldız Hoca Efendi, Prof. Dr. Orhan Çeker, Prof. Dr. Faruk Beşer, Doç. Dr. Rahmi Yaran, Prof. Dr. Abdullah Aydınlı, Dr. Ahmet Efe, Doç. Dr. Ahmet Bostancı, Prof. Dr. Ahmet Özel, Prof. Dr. Ahmet Yaman, Alirıza Temel, Prof. Dr. Cağfer Karadaş, Doç. Dr. Erdinç Ahatlı, Prof. Dr. Hacı Mehmet Günay, Hayati Yılmaz, Prof. Dr. Kemal Yıldız, Doç. Dr. Mehmet Özşenel, Doç. Dr. Özcan Hıdır, Prof. Dr. Ramazan Muslu, Prof. Dr. Zekeriya Güler gibi toplumun yakından tanıdığı ve aralarında bazı Diyanet üst düzey mensuplarının da yer aldığı değerli âlimler oluşturuyor.
Aynı saatlerde Salih Ekinci, Halil İbrahim Kutlay, Şaban Şevli, Salih Turgut, Hamdi Aslan, İbrahim Cücük, Halil Çelik, Muhammed Tayyip Elçi, Ömer Korkmaz, Hüsnü Kılıç tarafından da Türkiye Âlimler Birliği Platformunun kurulduğu açıklandı.
Umarız gerekli olup olmadığına bakılmaksızın, Kur’an-ı Kerim ilimleri sahasında yetkili yetkisiz özelliklede mutezile görüşlerini ihya edercesine yazılan Kur’an-ı Kerim meal ve tercümelerini önlemede bir başlangıç olur.