Aralık ayında Mevlana Anma Törenleri sebebiyle Konya’mıza yıllık olağan ziyaretini gerçekleştiren Başbakan’ın şehrimizdeki daha önce açılmış olan ve kullanımı devam eden bina ve eğitim kurumlarının açılışlarını yaptığı yetmemiş gibi, başbakanın gidişinden hemen sonra da bu tür açılışların devam etmekte olduğu görülmektedir.
İstanbul medyasının ilginç kalemlerinden biri olan Hıncal Uluç’un vasıtasıyla Başbakan’ın İstanbul’u dizayn etme operasyonlarından birinin daha başlamak üzere olduğunu öğrenmemiz üzerine önceki bir yazımızda şöyle sormuştuk. “Başbakanın çılgın projelerinde Konya’da var mıdır?”
Dünyada eşi benzeri olmayan bir proje diye takdim edilen projenin ne olduğu bu güne kadar açıklanamadığı gibi, Konya’mız için de buna benzer bir çılgın projenin olup olmadığı da bu güne kadar açıklanmadı.
İstanbul Belediye Başkanlığından ayrılalı 12 yıldan fazla bir zaman olmasına ve kendisinden sonra görev yapan belediye başkanlarının yaptıkları türlü farklı hizmetlere rağmen Başbakan, geçtiğimiz dönemde İstanbul’un kamusal yüzünü siyasi propagandalarında sık sık kullanmakta ve partisinin işbaşında olduğu belediyeleri iktidarlarını devam ettirme sürecinin ana sahnesi haline getirmekte bir sakınca görmemektedir.
Başbakanın Konya’mızı ziyaretlerinde de sık sık kullandığı bu yaklaşımı, önümüzdeki 2011 seçimleri döneminde daha yoğun ve sistematik hale getireceğini görmek için kâhin falan olmaya da gerek yoktur.
Başbakanın Konya’mıza olan bu yoğun ilgisi(!) artarak devam ederken, bu üstün gayretli(!) çalışmaların ve bu konulara ilişkin olarak alınan kararların merkezinde olmaları gereken Belediye Başkanları, Özellikle de Büyükşehir Belediye Başkanı da gelişmeleri oturduğu yerden izliyor. Hem de ellerini ovuşturarak seyreden bir kısım ticaret ve sanayi erbabı hemşerilerimiz gibi. Belli ki tüm bu gelişmeler ile olup bitenden de hiç mi hiç rahatsız değil. Tam tersine politik geleceğini Başbakanın bu gayretleri ile ilişkilendirmiş durumda gözüküyor.
Belediyelerde uyguladıkları yasakçılık politikalarını, şehri yeniden inşa ediyorlarmış gibi bir biçimde şov alanına çevirdikleri çok(!) sayıda kentsel dönüşüm projesi aracılığıyla gizleyerek hızlı bir değişim içinde olduklarını iddia edenler, şehir içinde kangrene dönen trafik akışını iyileştirmek hakkında sahip oldukları yeteneğin gösterilmesi konusunda hiçbir çalışma içine girememektedirler.
Kendilerine göre büyük ölçekli yıkımlar sonrası elde ettikleri mekânlarda, daha geniş caddelerin açılarak trafiğin rahatlatılmasını sağlamak varken, sağlıksız çöküntü alanı ilan ettikleri evlerin yerine yaptıkları altyapısı yeterli olmayan ve sadece kentsel ranta dayalı sağlıksız konutların yapılması ile daha sağlıklı bir Konya’nın oluşturulmadığı bu kişiler tarafından da eninde sonunda görülecektir.
Teoride sağlıksız mahalle koşullarından insanları çıkarıp, yüksek yoğunluklu, ulaşımı kolay(!) ve temel altyapı hizmetlerine sahip(!) bir yerleşime kavuşturmak gibi bir amaç güdülse de, pratikte kentsel dönüşüm bölgelerinde yaşayanlar çok sayıda yepyeni kentsel sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sorunların en önemlisi bu bölgelerde ikamet eden kişilerin kentin çok uzağına düşmüş ve kullanabilecekleri nitelikteki yeterli ulaşım araçlarına erişememiş olmalarıdır.
Büyükşehir Belediye Başkanının yeni yol ve köprü projeleri durgunluk dönemine girmiş bulunurken, ilçelerin kentsel dönüşüm projelerinin bölgesel geri kalmışlığa bir çözüm olmayacağı ortadadır.
Bütün bu yapılanlar toplu olarak bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda belediyelerde şehir için yapıldığı iddia edilen bu gayretleri gölgeleyen bir büyük kamu yönetimi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorun hak ve hukuk sorunudur.
Belediye başkanlarının yer yer zulme varan hukuksuz uygulamaları ve hak ihlalleri, Başbakan başta olmak üzere belediye başkanlarının dilinde pelesenk ettikleri demokrasi ve hukuk kavramlarını, konuşma metinlerinde sıkça yer bulan kalkınma, gelişme ve büyüme kelimeleri arasında kaybolup giden birer süs unsuru haline getirmektedir.
Bu konuda Büyükşehir Belediyesince uygulanacağı belirtilen “Kültür Vadisi” projesi başta olmak üzere ilçe belediyelerince uygulamaya geçirildiği iddia edilen “Kentsel Dönüşüm” projelerinde hemşerilerimizin yaşadığı belirsizlik, muğlâklık ve gözden çıkarılmışlık deneyimleri en iyi örnektir.
Bu çalışmaları yapan belediye yöneticilerinin kamusal vizyon eksikliklerinin yanında, çalışmalarında bu güne kadar görülmemiş bir ölçüde ortaya koydukları müphemiyet kavramı aynı zamanda Konya’mıza uymayan bir yaban politikayı da tanımlamaktadır.
Bütün bu olup bitenden sonra şöyle bir sonuca varmak yanlış olmayacaktır.
“Anlaşılan odur ki, siyasi geleceklerini Başbakanın gölgesi altında ve onun afiş ve posterleri ile kazanacakları yeni bir seçime endeksleyen belediye başkanları ile onlardan arta kalacak makam ve mevkilere şimdiden göz dikmiş bulunan sanayi ve ticaret erbabı, sadece Konya’mıza ve Konya’mızın TBMM deki en birinci temsilcisi olan Başbakana en büyük kötülüğü yapmakla kalmayacaklar, aynı zamanda da Başbakan ülkeyi yönetmekten arta kalan zamanlarında, Konya’mızı da mı yönetiyor gibi bir düşüncenin de oluşmasına da sebep olan silik siyasi şahsiyetler olarak hatırlanacaklardır.”