Bütçe denilince akla, belli bir süre içinde tahsil edilen gelirlerin plânlı bir şekilde o süre içerisinde harcanması gelir. Gelirler umumiyetle senede bir tahsil edildiğinden bütçe devresi de çoğunlukla bir yıldır (1).
Günümüzde bütçelerin yapımında esas olan, önce ihtiyaçların ve bu ihtiyaçların karşılığı masrafların tespiti, daha sonra da bu masrafları karşılayacak olan gelir miktarlarının tahmin edilmesidir. Buna “masrafların gelirlere önceliği kaidesi” deniliyor. Bugün önce giderler, sonra da gelirler ele alınmakta ve eğer gelirlerin giderleri karşılamayacağı ortaya çıkarsa bu durumda da yeni gelir kaynakları araştırılmakta; borçlanmak, mükelleflere yeni külfetler getirmek ve diğer yollardan giderle gelir dengelenmektedir (2).
Bütçenin Ekonomik Açıdan üç Gayesi Mevcuttur:
1) Kaynakların tam olarak tahsis edilmesi ve sosyal ihtiyaçların karşılanması.
2) Gelir dağılımının iyi bir şekilde düzenlenmesi.
3) Ekonomik istikrarın sağlanması.
Hükümetler, toplum ihtiyaçlarını ve sosyal hizmetleri yerine getirebilmek için fertlerden vergiler alır. Sağlanan vergiler ve diğer gelirlerle, o yıl içinde yapılacak harcamalar karşılanmaya çalışılır.
Gerek toplanabilecek gelir miktarlarının tahmin ve takdiri ve gerek tahsil edilen gelirlerin yazımı, devlete, dengeli harcama yapma imkânı verecektir. Bir devlet sene başında, o yıl için ne miktar gelir toplayabileceğini tahminen bilirse ve sene içerisinde de tahsilât yapıldıkça bunları kaydedip belli sürelerle yekûn hesapları çıkarırsa, bütçesini denk getirebilmek için zaruri ilk bilgileri elde etmiş olur. Tabiatıyla masrafların da aynı şekilde tespit edilmiş olması gerekir (3).
Bütçe harcamalarında “en az masrafla en çok iş yapma” bir esas olarak alınmalıdır. Devlet parası en lüzumlu, en acil ve en verimli iş ve hizmetlere tahsis edilip harcanmalı ve israf edilmemelidir. İsraf, devlet gelirlerini yetersiz hale getireceği gibi mükelleflere de gereksiz yere fazladan vergi yükü yüklenmesine yol açacaktır (4).
Bütçeler, denk olabilir, açık verebilir veya gelir (varidat) fazlası ile kapanabilir. Esas gaye bütçenin denk olmasıdır.
Gelir ve giderlerin birbirine uygun ve eşit olmasına, bütçe denkliği, denir. Devletin belli bir zaman dilimi içerisinde yaptığı harcamaların hazine gelirleriyle eksiksiz ve fazlasız tam olarak karşılanması hali “bütçe denkliği”dir. Eğer gelir, giderleri karşılayamamışsa “bütçe açığı” söz konusu olur ki bu, maliyenin kötü durumda olduğunu gösterir. Eğer gelirler, giderlerden fazla olursa “bütçe fazlası” ile karşılaşılır. Bütçe fazlası, her ne kadar maliyenin iyi durumda olduğunu gösterir ise de bunun da zararları vardır. Devlet, belli zaman dilimi içerisinde elde ettiği gelirlerden tam menfaat sağlamalıdır. Bu sebeple de onları, fayda sağlayacak yerler bulup oralara harcamalıdır. Parasını kullanmayı bilmeyen ondan bir fayda sağlayamaz. Diğer yönden gelirlerin giderleri aşması hali üretimde duraklamaya yol açabileceği gibi devleti de israf ve sefahata daldırabilir.
Devletin hem güçlü ve hem de daima faal kalabilmesi için devlet bütçesinin açık vermemesi ve fazlayla da karşılaşmaması gerekir. İşte bu durum mali dengeyi ifade eder ki bütçe denkliği ile erişilmek istenen de budur (5). Bütçeden kasıt, gelir ve giderlerin tespiti ile denkliğini sağlamaktır.
Genel kural olarak bütçenin bu prensiplerine rağmen, Türkiye bütçesi her yıl açıklarla kapanmaktadır. Bunun sebebi, ekonominin sürekli bir istikrar arayışı içinde olması ve israf türünden verimsiz harcamaların yapılmasıdır. Gelir getirmeyen harcamalara gidilmesi, bütçenin açıklarla kapanmasını tabii hale getirmektedir. Bütçe denkliğini sağlamak için gelir ve giderlerin çok iyi hesap edilerek, harcamaların plânını ekonomiyi güçlendirecek bir istikamette yapmalıdır.
--------------
(1) Yeniçeri, Dr. Celâl, İslâm’da Devlet Bütçesi, Şamil Yayınevi, İstanbul,
1984, sh: 267
(2) A.g.e. sh: 249
(3) A.g.e. sh: 253
(4) A.g.e. sh: 271
(5) A.g.e. sh: 26
Günümüzde bütçelerin yapımında esas olan, önce ihtiyaçların ve bu ihtiyaçların karşılığı masrafların tespiti, daha sonra da bu masrafları karşılayacak olan gelir miktarlarının tahmin edilmesidir. Buna “masrafların gelirlere önceliği kaidesi” deniliyor. Bugün önce giderler, sonra da gelirler ele alınmakta ve eğer gelirlerin giderleri karşılamayacağı ortaya çıkarsa bu durumda da yeni gelir kaynakları araştırılmakta; borçlanmak, mükelleflere yeni külfetler getirmek ve diğer yollardan giderle gelir dengelenmektedir (2).
Bütçenin Ekonomik Açıdan üç Gayesi Mevcuttur:
1) Kaynakların tam olarak tahsis edilmesi ve sosyal ihtiyaçların karşılanması.
2) Gelir dağılımının iyi bir şekilde düzenlenmesi.
3) Ekonomik istikrarın sağlanması.
Hükümetler, toplum ihtiyaçlarını ve sosyal hizmetleri yerine getirebilmek için fertlerden vergiler alır. Sağlanan vergiler ve diğer gelirlerle, o yıl içinde yapılacak harcamalar karşılanmaya çalışılır.
Gerek toplanabilecek gelir miktarlarının tahmin ve takdiri ve gerek tahsil edilen gelirlerin yazımı, devlete, dengeli harcama yapma imkânı verecektir. Bir devlet sene başında, o yıl için ne miktar gelir toplayabileceğini tahminen bilirse ve sene içerisinde de tahsilât yapıldıkça bunları kaydedip belli sürelerle yekûn hesapları çıkarırsa, bütçesini denk getirebilmek için zaruri ilk bilgileri elde etmiş olur. Tabiatıyla masrafların da aynı şekilde tespit edilmiş olması gerekir (3).
Bütçe harcamalarında “en az masrafla en çok iş yapma” bir esas olarak alınmalıdır. Devlet parası en lüzumlu, en acil ve en verimli iş ve hizmetlere tahsis edilip harcanmalı ve israf edilmemelidir. İsraf, devlet gelirlerini yetersiz hale getireceği gibi mükelleflere de gereksiz yere fazladan vergi yükü yüklenmesine yol açacaktır (4).
Bütçeler, denk olabilir, açık verebilir veya gelir (varidat) fazlası ile kapanabilir. Esas gaye bütçenin denk olmasıdır.
Gelir ve giderlerin birbirine uygun ve eşit olmasına, bütçe denkliği, denir. Devletin belli bir zaman dilimi içerisinde yaptığı harcamaların hazine gelirleriyle eksiksiz ve fazlasız tam olarak karşılanması hali “bütçe denkliği”dir. Eğer gelir, giderleri karşılayamamışsa “bütçe açığı” söz konusu olur ki bu, maliyenin kötü durumda olduğunu gösterir. Eğer gelirler, giderlerden fazla olursa “bütçe fazlası” ile karşılaşılır. Bütçe fazlası, her ne kadar maliyenin iyi durumda olduğunu gösterir ise de bunun da zararları vardır. Devlet, belli zaman dilimi içerisinde elde ettiği gelirlerden tam menfaat sağlamalıdır. Bu sebeple de onları, fayda sağlayacak yerler bulup oralara harcamalıdır. Parasını kullanmayı bilmeyen ondan bir fayda sağlayamaz. Diğer yönden gelirlerin giderleri aşması hali üretimde duraklamaya yol açabileceği gibi devleti de israf ve sefahata daldırabilir.
Devletin hem güçlü ve hem de daima faal kalabilmesi için devlet bütçesinin açık vermemesi ve fazlayla da karşılaşmaması gerekir. İşte bu durum mali dengeyi ifade eder ki bütçe denkliği ile erişilmek istenen de budur (5). Bütçeden kasıt, gelir ve giderlerin tespiti ile denkliğini sağlamaktır.
Genel kural olarak bütçenin bu prensiplerine rağmen, Türkiye bütçesi her yıl açıklarla kapanmaktadır. Bunun sebebi, ekonominin sürekli bir istikrar arayışı içinde olması ve israf türünden verimsiz harcamaların yapılmasıdır. Gelir getirmeyen harcamalara gidilmesi, bütçenin açıklarla kapanmasını tabii hale getirmektedir. Bütçe denkliğini sağlamak için gelir ve giderlerin çok iyi hesap edilerek, harcamaların plânını ekonomiyi güçlendirecek bir istikamette yapmalıdır.
--------------
(1) Yeniçeri, Dr. Celâl, İslâm’da Devlet Bütçesi, Şamil Yayınevi, İstanbul,
1984, sh: 267
(2) A.g.e. sh: 249
(3) A.g.e. sh: 253
(4) A.g.e. sh: 271
(5) A.g.e. sh: 26