20.yüzyılda tutmayan ideolojik sistemlere dayalı düzenler, bugün insanlığa huzurlu bir hayat ve mutluluk sunamamıştır. Sosyal adâlet düzeni diye simgelenen ‘sosyalizm’ insana tüm boyutlarıyla eşit bir sosyal düzen getiremediği için insanlar denenmiş ama mutlu sona ulaşamamış olduklarından bu sistemi terk etmişlerdir. Tamâmen dar bir çerçeveye hitap eden başka insanlara hayat hakkı tanımayan, insâni özelliklerce kısır bir yönetim şekli olan ‘faşizm’de sağ gibi görünüp aslında sol kültürün egemenliğinde olup insanlara kesinlikle bir huzur sağlayamamış sürecini tamamlayarak insan hayâtından çekilmiştir. Bu sistemlerin başarısızlıklarının ardından gelen ‘refah devleti’ düzeni de maalesef ‘sahte bir refah’ ile hâlen ortada bulunuyor ama o da insanlığın huzursuzluğuna çâre olmamıştır.
Yeni bir yılın gerisindeki yıllarda insanlar arası huzursuzluklar, anarşi, birbirleriyle kıyasıya yapılan soğuk ve sıcak savaşlar devâm etmiştir. Ayni zamanda şehir hayâtının getirmiş olduğu karmaşa ve derin problemler, zayıflayan insan ilişkileri, ailenin temelini sarsan ahlâkî zâfiyetler, medyanın etkisiyle büyük oranda teşvik gören tüketim kültürü ne yazık ki insanları menfi etkilemiştir. Gelişen çağa inat, insanın ruh ve mânâ boyutunda korkunç ihmaller vardır. Allâh(c.c)’ın unutulduğu sistemler çökmeye mahkumdur. İnsanlar ancak zinde bir ruh ve diri bir mâneviyatla problemlerinin üstesinden gelebilir. Son vahyin toplandığı, değişmesi ve değiştirilmesi mümkün olmayan kutsal kitap Kur’ân-ı Kerim’de: “Allâh’ı unutup da Allâh’ın kendilerini unuttuğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” (Haşr, 19) buyurulur. Bugün doğru yoldan çıkan, bireysel davranışlarda ve toplu uygulamalarda hakkâniyet ölçülerinin sergilenemediği, orantısız güçlerle mazlumların ezildiği bir çizgi seyreden insanlık, hakikaten ümit vaat etmiyor.
Çoğunluğu elinde bulunduran hâkim güçler önceleri Doğu’dan aldıkları ‘hikmet’i ‘felesefe’ye dönüştürerek bugün vâr olan içi boşaltılmış düzeni en güzeli hak eden insanın önüne sürdüler. İçi boş bir sistem elbette insanlığa dolu bir gelecek sunamadı. Bir tarafta alabildiğince şâşâlı bir hayat yaşayanlar bir tarafta işsizlikten, açlıktan kıvrananlar… Bu ikisi arasında sıkışanlar müthiş buhranlar yaşamaktalar. Ruhlar arayış içinde bir o yana bir yana savrulmakta. Büyükler küçükleri himâye etmek nerede? Ezip, sömürmekte! Zulüm üstüne zulüm icra edilmekte! Bugün insanlık, adına ‘barış’ denerek en son teknolojiyle üretilen silahlarla katledilmekte yâhut mazlumlar birbirlerine kırdırılmakta! Şu ilerleyen teknoloji de, altın çağını yaşayan maddeci dünyâda(!) ne yazık ki kendine yakışanı yapmıyor.
Mevcut dünya düzeni, insanlık adına bir utanç tablosu! Buralara nasıl gelindi? Yârınların ne getirmeyeceği meçhul! Bu durum Kur’ân-ı Kerim’de belirtildiği gibi: ‘Bu sizin ellerinizle yapıp öne sürdüğünüzün karşılığıdır. Allah kullara zulmedici değildir.”(Âli İmran, 182) hitâbının tam karşılığıdır. Yine: “Başımıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Allah hatâlarınızın birçoğunu da affeder.” (Şura, 30) deniyor. Yâni yollar tükenmedi, yollar bitmedi bu sebeple insanlığın huzur ve mutluluğa kavuşması adına ümitliyiz.
Tüm insanlığa bir düzeliş ve diriliş gereklidir. Ancak bunun gerekliliği fark edilmelidir. Bireyler fert fert devâmında guruplar hâlinde birliktelikler sağlanarak topyekun insanlığın iyileştirilmesine yönelik adımlar atılmalıdır. Bu kendiliğinden oluşup geleceğin bekâsı için diğer insanlarla geniş çaplı işbirliği neticesinde gerçekleştirilmelidir. Bu insanlık için bir ihtiyaçtır. Bu yolda atılacak her adım takdire ve övgüye değerdir. Kutsal kitap Kur’ân-ı Hakim’de: “Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allâh’ındır. O kötü davrananları, işlediklerinin karşılığını verir; iyi davrananlara ise daha iyisiyle karşılık verir.” (Necm, 31) ve yine: “Gökler, ve yeri bir amaç için yaratmıştır; herkese kazandığının karşılığı verilir, onlara haksızlık edilmez.”(Câsiye, 22) Ama insanlar bunları yaparken mevcut fitnelerden sakınmalıdır. “Öyle bir fitneden sakının ki, aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz, hepinize erişir.”(Enfal, 25)
Bugün yeni bir dünyâ düzenine ihtiyaç var. İyiliğin, güzelliğin, hayrın yaşanacağı, insanların huzurla gelişmiş fitnelerden uzak kalacağı, âdil, doğru, ahlaklı bir sistemin egemen olacağı bir dünyâyı özlüyoruz.
Ümitli olarak yazımız şu muhteşem ümit-dua uyumu çerçevesinde bütünleşmiş olan âyetlerle bitirelim:
“…Kim Allâh’ın yasaklarından sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır. Onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allâh’a dayanırsa O, ona yeter.”(Talak, 2-3)
“Allâh’ım, ey mülkün sâhibi! Sen dilediğine mülk verirsin, dilediğinden alırsın; dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin.”(Âli İmran, 26)
Nice huzur ve mutluluk dolu yarınlara…
Yeni bir yılın gerisindeki yıllarda insanlar arası huzursuzluklar, anarşi, birbirleriyle kıyasıya yapılan soğuk ve sıcak savaşlar devâm etmiştir. Ayni zamanda şehir hayâtının getirmiş olduğu karmaşa ve derin problemler, zayıflayan insan ilişkileri, ailenin temelini sarsan ahlâkî zâfiyetler, medyanın etkisiyle büyük oranda teşvik gören tüketim kültürü ne yazık ki insanları menfi etkilemiştir. Gelişen çağa inat, insanın ruh ve mânâ boyutunda korkunç ihmaller vardır. Allâh(c.c)’ın unutulduğu sistemler çökmeye mahkumdur. İnsanlar ancak zinde bir ruh ve diri bir mâneviyatla problemlerinin üstesinden gelebilir. Son vahyin toplandığı, değişmesi ve değiştirilmesi mümkün olmayan kutsal kitap Kur’ân-ı Kerim’de: “Allâh’ı unutup da Allâh’ın kendilerini unuttuğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” (Haşr, 19) buyurulur. Bugün doğru yoldan çıkan, bireysel davranışlarda ve toplu uygulamalarda hakkâniyet ölçülerinin sergilenemediği, orantısız güçlerle mazlumların ezildiği bir çizgi seyreden insanlık, hakikaten ümit vaat etmiyor.
Çoğunluğu elinde bulunduran hâkim güçler önceleri Doğu’dan aldıkları ‘hikmet’i ‘felesefe’ye dönüştürerek bugün vâr olan içi boşaltılmış düzeni en güzeli hak eden insanın önüne sürdüler. İçi boş bir sistem elbette insanlığa dolu bir gelecek sunamadı. Bir tarafta alabildiğince şâşâlı bir hayat yaşayanlar bir tarafta işsizlikten, açlıktan kıvrananlar… Bu ikisi arasında sıkışanlar müthiş buhranlar yaşamaktalar. Ruhlar arayış içinde bir o yana bir yana savrulmakta. Büyükler küçükleri himâye etmek nerede? Ezip, sömürmekte! Zulüm üstüne zulüm icra edilmekte! Bugün insanlık, adına ‘barış’ denerek en son teknolojiyle üretilen silahlarla katledilmekte yâhut mazlumlar birbirlerine kırdırılmakta! Şu ilerleyen teknoloji de, altın çağını yaşayan maddeci dünyâda(!) ne yazık ki kendine yakışanı yapmıyor.
Mevcut dünya düzeni, insanlık adına bir utanç tablosu! Buralara nasıl gelindi? Yârınların ne getirmeyeceği meçhul! Bu durum Kur’ân-ı Kerim’de belirtildiği gibi: ‘Bu sizin ellerinizle yapıp öne sürdüğünüzün karşılığıdır. Allah kullara zulmedici değildir.”(Âli İmran, 182) hitâbının tam karşılığıdır. Yine: “Başımıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Allah hatâlarınızın birçoğunu da affeder.” (Şura, 30) deniyor. Yâni yollar tükenmedi, yollar bitmedi bu sebeple insanlığın huzur ve mutluluğa kavuşması adına ümitliyiz.
Tüm insanlığa bir düzeliş ve diriliş gereklidir. Ancak bunun gerekliliği fark edilmelidir. Bireyler fert fert devâmında guruplar hâlinde birliktelikler sağlanarak topyekun insanlığın iyileştirilmesine yönelik adımlar atılmalıdır. Bu kendiliğinden oluşup geleceğin bekâsı için diğer insanlarla geniş çaplı işbirliği neticesinde gerçekleştirilmelidir. Bu insanlık için bir ihtiyaçtır. Bu yolda atılacak her adım takdire ve övgüye değerdir. Kutsal kitap Kur’ân-ı Hakim’de: “Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allâh’ındır. O kötü davrananları, işlediklerinin karşılığını verir; iyi davrananlara ise daha iyisiyle karşılık verir.” (Necm, 31) ve yine: “Gökler, ve yeri bir amaç için yaratmıştır; herkese kazandığının karşılığı verilir, onlara haksızlık edilmez.”(Câsiye, 22) Ama insanlar bunları yaparken mevcut fitnelerden sakınmalıdır. “Öyle bir fitneden sakının ki, aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz, hepinize erişir.”(Enfal, 25)
Bugün yeni bir dünyâ düzenine ihtiyaç var. İyiliğin, güzelliğin, hayrın yaşanacağı, insanların huzurla gelişmiş fitnelerden uzak kalacağı, âdil, doğru, ahlaklı bir sistemin egemen olacağı bir dünyâyı özlüyoruz.
Ümitli olarak yazımız şu muhteşem ümit-dua uyumu çerçevesinde bütünleşmiş olan âyetlerle bitirelim:
“…Kim Allâh’ın yasaklarından sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır. Onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allâh’a dayanırsa O, ona yeter.”(Talak, 2-3)
“Allâh’ım, ey mülkün sâhibi! Sen dilediğine mülk verirsin, dilediğinden alırsın; dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin.”(Âli İmran, 26)
Nice huzur ve mutluluk dolu yarınlara…