Bu yaz tatilini ilk görev yerimiz Çanakkale ve çeşitli ilçelerini gezerek geçirdik. Yıllar ve geçen zaman bölgelerin fiziksel yapısını değiştirdiği gibi insanların içsel ve dışsal hallerinde de pek çok değişiklikler oluşturmuş. Ancak bâzı değişikliklerin insanı bu kadar yaralayacağını düşünmemiştim. Şöyle ki;
Gelişen çağa, yenilenen teknolojiye ayak uydurmamak safdillilik olur doğrusu. Az gelişmiş ülkeler çok gelişmiş ülkelerin kumandası altında yaşaması onların sömürgesi konumunda bulunması bu sebepten. Dolayısıyla ülkemiz ve insanlarının en gelişmiş teknolojiye sâhip olması, yenilenmesi kaçınılmazdır. Bu ve başka gerekçelerle gençlerimizin ilme ve bilgiye ulaşması daha kolaylaşması adına her şehirde üniversitelerin kurulması güzel ve doğru bir karardır.
Ancak, bilim ve teknolojiye ulaşma adına yapılanan üniversitelerde yetişen gençlerimizin doğru fikirlerle, hayalci değil gerçekçi değer yargılarıyla şekillenmesi gereklidir. Üniversiteli gençlerin ülke ve dünyaya bakıştaki ufku gâyet geniş, ilkeli ve hoşgörü çerçevesinde olmalı. Gençlerin ahlâkî yapılanması kendi değerleriyle birebir örtüşmeli. Bu olmuyorsa davranışlar hiç değilse evrensel ahlâkî ölçütlerin sınırları içinde kalmalı. Hiçbir ölçüt ve sınır tanımayan, insânî değerleri çiğneyen bir gençlikten memlekete ne fayda ne de hayır gelir. Başkalarının özgürlüğünü çiğneyen aşırı özgürlük anlayışına kesinlikle hâyır diyoruz.
Bütün dinlerde vâr olan değişmeyen, bütüncül, birleştirici, toparlayıcı ahlâkî kurallar vardır. Bunların başında da ailevî değerler gelir. Dünya yıkılan aile değerlerinin geçte olsa artık farkında! Ailenin olumlu yönde yeniden yapılanması için bugün çok çeşitli etkinlikler ve faaliyetler düzenleniyor. Bilindiği gibi aileyi kuran kadın ve erkektir. Günümüzde kadınlaşan erkeklerle, erkekleşen kadınlardan nasıl aile kurulur? Her hafta farklı bir erkeğin kucağında gezen kadın kılıklı kızlardan kutsî değerleri içinde barındıran aileler nasıl kurulabilir? Ana-baba parasıyla her gün bir ayrı cafede her seferinde bir başka kızla gönül eğlendiren erkekler nasıl aile sorunluluğu taşıyabilir? Edep, hayâ, ahlak, iffet, sorumluluk, sadâkat duyguları bugünkü gençlerden çok uzak kavramlar… Onlar günü birlik sâdece nefse hitap eden, keyifli bir o kadar da günah kokan hayâtı kendilerine yaşam tarzı olarak benimsemişler.
Gençlerimizin yerilen bu hallere gelmesi için senelerdir çok emekler sarf edildi. Bugünkü tablo alınan mesafe konusunda bizlere mesajlar veriyor. Bir memleketin gençleri o ülkeni geleceği hakkında fikir vermeye yeter. Yıllar önceki Çanakkale ile şu anki Çanakkale ve gençleri hakikaten benim içimi yaraladı.
Ecdâdın bu güzel toprakları düşmana kaptırmamak için gösterdikleri mücâdele, döktüğü kan, verdikleri can ve binlerce şehit bizleri düşündürmeli değil mi?..Şehitler diyârının her bölgesi ayrı bir efsâne âdeta! Conk Bayırı, Anafartalar, Arı Burnu, Koca dere, Şahin dere, Gökçe tepe, Alçı tepe, Kaba tepe, Havuzlar, Mecidiye, Kilitbahir’de ne mücâdeleler verildi. Hatta bir nesil gitti desek doğru söylemiş olacağız. Bir ülkenin geleceğine yön verecek yaşları 13 ila 23 arasında genç bir nesli Çanakkale’de şehit verdi bu millet. Nusret mayın gemisinin bulunduğu târihi parkta ‘Çanakkale’yi geçemediler, geçemeyecekler, bir daha gelemeyecekler.’ Deniyor. İyi ama o zamânın gençlerindeki milli ve mânevi değerler muhteşem idi. Ya şimdi? Düşman askeri komutanına; ‘Komutanım, bunları bizim yenmemiz mümkün değil. Koşarcasına ölüme gidiyorlar.’ Demişti. Bugün ise ayni mekanlarda her türlü ahlaksızlığın sergilendiği en âdî Türk filmlerini(ahlaksız sahneleri olan Türk filmlerinden söz ediyorum) aratmayan benzer sahnelerin bizzat icra edildiğini esefle gördük.
Çanakkale boğazının sahillerinde dolaşırken gördüğüm gençlerin halleri gönlümü ciddi anlamda yaraladı. Sahildeki bar-cafe ve gazinolar hıncahınç dolu. Caddeler, sokaklar, ara dar mekanlar alabildiğince dekolte kıyâfetlerle, el ele, kol kola, diz dize.. gezen gençlerden geçilmiyor. Deniz kıyısında adım attığınız her yerde çok çok çirkin günah manzaralarıyla karşı karşıyasınız. Ama ne çirkin haller! Bizzat müşâhade ettiğim çok bayağı ve gayrı ahlâkî davranışları benim ne konuşmaya ne de sizlere yazmaya terbiyem müsâde etmez… Kendimi Müslüman bir ülkede değil de ahlaksızlığın her boyutunun ulu orta sergilendiği bir Avrupa ülkesinde geziyorum sandım. ‘Ah ecdat! Eminim bu manzaradan kemiklerin sızlıyordur.’ Dedim.
Üzüldüm, sızlandım, hayıflandım, kahroldum. Bunlar mı benim genç neslim? Allah (c.c) bir daha nasip etmesin ama acaba Çanakkale bunlarla yeniden yazılabilir mi? Genç olmak her haramı sevgili olarak görmek demek mi? Ecdat böylesi soysuzluklara sahne olsun diye mi bu güzel topraklara kanını döktü, canını verdi?
Müslüman mahallesinde salyangoz satan bu baldırı çıplaklar nereden türedi? Neredeyse her karışı şehit kanlarıyla sulanan şu cennet vatanın kutsal mekanlarında her çeşit ahlaksız vakanın fütursuzca sergilendiği, günahlarla sarmaş dolaş gençlerin dolaştığı Çanakkale kıyıları hiç târihe yakışıyor mu? Ecdat onlar fink atsın diye mi oralar da hayâtını fedâ etti.
Bu çirkinliklerin sona erdirilmesi için gençleri doğru değerlerle beslemeli. Ahlâkî ve etik değerler ta küçük yaştan itibâren işlenmeli. Lise ve üniversiteye kadar rûhî ve ahlâkî donanıma gereken hassâsiyet gösterilmeli. Genç, liseye bilhassa da üniversiteye oturmuş değerlerle gelmeli. Üniversitelerdeki gayri ahlâkî yapılanma ve terörizme bulaşma riski ancak bu şekilde önlenebilir.
Sağlam karakterli, sağlam fikirli gençlerin yetişmesi için millet olarak çok ciddi adımların atılması elzemdir. Eğitim yatırım işidir. Bu sâdece maddi, parasal anlamda düşünülmemeli, karakter eğitim açısından gerekli yatırımların yapılmasıdır asıl arzu edilen.