Türk-Rusya ilişkilerindeki ılıman havaya rağmen buğday ve tahıl ürünlerinde gözden kaçan ancak ilgili sektörler tarafından dikkatle takip edilen bir gerginlik var.
Rusya’nın domates ithalatındaki katı tavrıyla ilgili buğday kartını oynamamız, un ve makarna sektörlerinde tedirginlik oluşturmadı dersek yanlış olur.
Özellikle un üretiminin kalbi olan Konya’da nasıl yankı bulacağını merak ettik ve konunun muhataplarıyla görüştük.
Konuştuğum un üreticileri, aslında yaşanan durumun oldukça dikkatle izlenmesi gerektiğini düşünüyor.
Domatese karşı buğday restinin kısa vadede harman dönemine rastlanması nedeniyle sorun oluşturmayacağı öngörülse de, Rusya’nın ayak diretmesi sektöre darbe vurabilir.
Çünkü Türkiye, Rusya’nın buğday satışında en büyük ikinci müşterisi. Hem de ithalat yapabileceği diğer ülkelere göre daha uygun fiyatla alıyor.
Yani bu şu demek oluyor, un ihracatında dünya liderliğinin sürdürebilmesi için ucuz buğday ithaline devam etmemiz gerekiyor. Rusya’nın vergisiz ithal edilebilecek ülkeler listesinden çıkarılması bunun önüne geçiyor.
Rusya’ya gözdağı vermek için Macaristan, Romanya, Amerika ülkeleri ya da diğer Avrupa ülkelerinden daha yüksek fiyata buğday alımı gerçekleşirse, ihracata da bu fiyatı yansıtmak gerekecek. İşte tam da bu noktada Türkiye artık un fiyatlarındaki fiyat cazibesini yitirmiş olacak.
Un üreticilerinin en büyük tedirginliği de bu! En önemli tedarikçisini kaybetmek.
Kısa vadede Rusya ile Türkiye ilişkileri düzelirse bir taşla iki kuş vurulmuş olacak.
Hem domates ihracatı devam edecek hem de en büyük tahıl tedarikçisi Rusya’yı kaybedilmemiş olacak.
Ancak beklenen düzelme olmazsa domates üreticisinin sıkıntıları artacak, un üreticileri de dünya piyasasında zorunlu bir ürün arayışına girecek. Hem pahalı buğday almak zorunda kalacak hem de bu artışı un fiyatına yansıttığı için uluslararası arenada ihracat rakamları düşüşler yaşayabilecek.
***
Bu yazdıklarımızdan sonra aklınızda “un sektöründe çok mu kırılgan bir yapıya sahibiz?” diye bir soru oluşabilir.
Hayır değiliz. Un sektöründe oldukça güçlüyüz elbette. Bunun yanında bulgurda da dünyada lider makarna üretimi alanında ise pazarın ikinci büyük aktörüyüz.
Sektör yaşanacak tüm olası olumsuzluklara rağmen bir şekilde gardını alabilecek kabiliyete sahip.
Ancak yaptığım görüşmelerde, ilgili bakanlığın bu konuda sanayiciler ile çok da istişare yapmadığı kanaatine vardım. Çünkü domatesi kurtarayım derken un sektörü darbe almış olacak.
Toparlamak gerekirse, başta un sektörü olmak üzere makarna ve bulgur alanlarında da güçlüyüz. Bunun altını çizmekte fayda var. Rusya’ya karşı yapılan atak karşılıksız çıksa bile ihracatta yine söz sahibi ülkeler arasında kalmaya devam ederiz. Ama liderlik elimizden kayabilir, un üreticilerinin kâr marjları ciddi manada düşebilir hatta zarar edenler bile olabilir.
***
Reçete ise kaliteli ürün üretmekten, buğday ekim alanlarını artırmak-korumaktan geçiyor.
Son on beş yılda 2 milyon hektardan fazla buğday ekim alanını kaybettiğimizi göz önünde bulundurursak, bunun önemini daha iyi kavramış oluruz.
Kaliteli üretim konusunda ise Konya Ticaret Borsası’nın yürüttüğü “Buğday Yetiştiriciliğinde Kalite Projesi” örnek alınabilir. Üretim alanının daralması, nüfusun artması, yardımlar gibi daha birçok etkileyici faktöre karşı Konya Ticaret Borsası; Selçuk Üniversitesi’nden hocalarla 4 bin çiftçiye ulaşıp kaliteli üretimin önemi ve uygulama yöntemleri hakkında bilgilendirme çalışmalarına imza attı.
Dememiz o ki, çok buğday üretmenin yanında kaliteli buğday üretmek de sektör için önem taşıyor.
***
Konu derin ve çok yönlü. Köşemiz bugünlük ancak bu kadarına yetti.
Önümüzdeki dönemde ayrıntılarını paylaşmaya çalışacağım sizlerle.