Adalet istiyor. Hukuk kurallarına uyulmasını istiyor. Çıkarılan kanunların ve yönetmeliklerin hukuka uygun olmasını istiyor. Başka ne istiyor? İşi ehline verilmesini ve yolsuzluğun önüne geçilmesini istiyor. İş aş istiyor. Üretken bir ekonomi politikası güdülmesini istiyor. İhalelerde yolsuzluk ve hırsızlık yaparak ekonominin çökmesine seyirci kalınmasını istemiyor. Bizim bildiğimiz budur. Şimdi bu istekleri sırası ile izah edelim:
Adalet, zulmün zıddı olup bir şeyi yerli yerince yapmak demektir. Hocalarımız derste şöyle diyordu: “Gençler! Adaletli bir devlet, gayrimüslim de olsa uzun müddet yaşar; adaletsiz bir devlet, şeriat devleti de olsa uzun müddet ayakta kalamaz; yıkılmaya mahkûmdur.”
Hz. Peygamber (s.a.v.), Mekke’de müşriklerin işkencesi artınca sahabesine şöyle diyordu: “Habeşistan’a hicret edin, orada adaletli bir hükümdar var!”
Habeş hükümdarı Necaşi, Mekke müşrik site devletinin göndermiş olduğu heyete ülkesine hicret eden Müslümanları teslim etmedi ve gıyabında Resul-i Ekrem (s.a.v.) onun cenaze namazını kıldı.
Demek ki adalet, insana iki meziyet kazandırıyor: Biri haksızlığa ve zulme set olmak. Diğeri fıtrata uygun hareket etmek.
Adalet denince hemen aklımıza Halife Hz. Ömer (r.anh)’ın adaleti geliyor. Şimdiki konjonktür buna müsait değildir. Bu millet bunun bilincindedir. Bu sebeple bu millet, iktidardan Halife Hz. Ömer (r.anh)’ın adaletini istemiyor. AK Parti’ye oy veren bazı dindar çevreler, hükümetten bunu isteyebilir; beklentileri bu olabilir. Buradan hareket ederek iktidardan beklentilerde ölçülü olmalı önermesine varılamaz.
Bu millet, şimdiki iktidardan Necaşi gibi adaletli ve hukuk kurallarına uyulmasını istiyor. Çünkü beğenmediğimiz bir hukuk hukuksuzluktan daha iyidir.
Bu bağlamda 6284 kanun maddesi, ömür boyu nafaka, eşit mal paylaşımı, boşanma sonrası babadan koparılan ve haczedilerek görülen çocuklar, 18 yaş altında dini nikâhla evlenen erkeklerin cinsel istismarcı sayılıp hapse atılması gibi pek çok zulme dönüşen kanunlar, görevden alınan İl Milli Eğitim Müdür yardımcılarının ve İlçe Milli Eğitim müdürlerinin öğretmenliğe döndürülemez yönetmeliği, bunun neticesi onların bankamatik memuru olması, sendika üyelerinin aidatını devletin ödemesi hangi hukuka uygundur? Milletin alın teriyle sendika ağaları üretmek hangi vicdana sığar? Söyleyin Allah aşkına biz de bilelim.
Feministlerin de oyunu almak için bu hukuksuzluk yapılıyorsa bu bir zulümdür. Zulüm ile abat olunmaz. İktidar, bütün çevrelerden oy alabilmek için elbette bütün kesimlerin hükümeti olacak. Sadece Halife Hz. Ömer’in adaletini isteyen dindar çevrelerin oyları AK Parti’yi iktidara getirmeye yetmez. Bunu herkes bilir. Hukuk kurallarına uyulursa bu mesele halledilmiş olur. Adaletsizlik ve hukuksuzluk devleti ve milleti çökertir. Bu millet iktidardan sadece bunu istiyor. Biz Ak Parti iktidara gelmeden önce beşeri hukuku eleştiriyorduk; şimdi onu mumla arıyoruz. Ne günlere kaldık ya Rab?
“Kadının beyanı esastır” deyip erkeği evden uzaklaştırmak ilkelliktir ve cahiliye âdetidir. Hukukta esas olan delildir. Delilsiz bir kocayı siz nasıl dışarı atabiliyorsunuz? Feministlerin de oyunu alabilmek için mi? Suç şahsidir. Bu bir hukuk kuralıdır. Bunu bilmiyor musunuz?
Birkaç daha misal daha verelim: FETÖ’nün yakınları FETÖ’cü olmadığı halde FETÖ’nün yakınları diye yazılı imtihanı kazansa bile sözlü sınavda elenmesi hangi hukuka uygundur? FETÖ’cü diye şikâyet edilip içeri alınıp hakkında hiçbir delil olmadığı halde binlerce kişi görevine niçin döndürülmüyor? Bu hukuksuzluk değil mi? Bazı daire amirlerini görevden alıp, “haydi siz gidin evinize maaşınızı alın” demek hangi hukuka uygundur? Daire amirlerini alan başkan hangi kriterlere göre alıp kendi meşrebinde olanları atıyor? Bunun bir hukuki değeri var mı? Bu bir faşistlik örneği değil mi?
İşin ehline verilmesi hukuki bir zorunluluktur. Atamalar ve görevden almalar bazı kriterlere bağlanması hukuk gereğidir.
İhalelerde yolsuzluk ve hırsızlığın diz boyunu aştığı bir gerçektir. Neden önlem alınmıyor? Biz bu vatanı sokakta bulmadık.
Bakın Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak 28. 10. 2019 tarihli “Ey İnsan!” adlı yazısında şöyle diyor: “Makam sahibi yaptıklarımız çalıyor, yalan söylüyor ve zina ediyorlar. İlahlık ve Rablık taslıyorlar. Hırsız malın tamamını götürüyor, rüşvet alan politikacı, bürokrat, bir bostan karşılığı bir bağı satıyor, müftü efendi bunun hükmü nedir, bana söyler misiniz?"
İlahlık ve Rablık taslayanlar, halka tepeden bakanlar, kibir abideleri, 31 Mart yerel seçimlerinden hiç ders alır mı? Başkan Sayın Erdoğan’ın yakında bunun üzerine eğileceğini ümit ediyoruz. Onun için yazıp çiziyoruz. Hoşça kalın.