Çocuklarla… yazı serisi
Sevgili kardeşlerim,
Sizin hatalarınızı, kusurlarınızı öğretmenlere gammazlayan (söyleyen) arkadaşlarınız var mıdır?
Böyle bir olayla karşılaşınca ne düşünür nasıl hareket edersiniz?
Sizi kötü alışkanlıklara (sigara gibi) alıştıran veya kötü yollara (kendinize ve başkalarına zarar verebilecek işlere) götürmeye çalışan arkadaşlarınız olsa, onlara nasıl davranırdınız?
Böyle yapan arkadaşınıza darılır, bir daha onunla konuşmaz mısınız? Yoksa hiçbir şey olmamış gibi arkadaşlığınıza devam mı ederdiniz?
BİR OSMANLI HİKÂYESİ
Sevgili kardeşlerim,
Böyle bir olayla karşılaşan bir Osmanlı Padişahı (devlet başkanı) bakın nasıl hareket etmiş.
Eskiden Osmanlı döneminde Padişahlar kendilerine sunulan (getirilen) raporlarla yetinmezler, zaman zaman elbiselerini değiştirerek halktan biri gibi görünür ve halkın içine karışarak onların durumunu bizzat gözleriyle görmek isterlermiş.
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış (elbiselerini değiştirmiş), çarşıyı ve esnafları gezerken bu arada “Kuşlar Çarşısı”nı da ziyaret etmiş.
Kuşlar çarşısında avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları ballandıra ballandıra satıyorlarmış.
Padişah’ın bir ara gözü keklik satanlar ilişmiş.
Bir keklik satıcısı, satmakta olduğu bir grup kekliğin üzerindeki varakta (kâğıtta), "Tane işi, satış fiyatı 1 altın" diye yazıyormuş.
Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha varmış ki, kuşçu onun fiyatını yazmamış, yüksek sesle; “Bunun fiyatı ise 300 altındır” diye bağırıyormuş.
Padişahın gözü, fiyatı 300 altın olan kekliğe takılmış.
"Hayırdır" demiş satıcıya…
"Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın iken bu keklik 300 altın ediyor?" diye sormuş.
Satıcı, "Efendim… Bu keklik özel eğitimli bir kekliktir ve çok güzel öter” demiş. Ayrıca ilave etmiş; “Ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor (!)"
"Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar" diye eklemiş.
Padişah dayanamamış ve; "Ben bu kekliği satın alıyorum" demiş.
Kuş satıcısına; "Al sana 300 altın..." demiş ve kekliği ondan almış.
Kuşu eline geçiren Padişah, hemen oracıkta da kekliğin kafasını kopartıvermiş.
Satıcı adam şaşırıp, haykırmış.
"Ne yaptın, be adam… En maharetli kekliğin kafasını koparttın" diye dövünürken padişah gülümsemiş…
“Doğru. Ben bu pahalı kekliğin kafasını koparttım. Çünkü bu keklik kendi soyuna ve kardeşlerine ihanet eden bir kuşmuş.”
Bu gibi olanlara (kardeşleri aleyhine (zararına) yabancılarla iş birliği yapan, işbirlikçilere) hem bir ders vermek ve hem de onlara akıbetlerinin er ya da geç böyle olacağını kendilerine bildirmek istedim” demiş.
Sevgili kardeşlerim,
Sizin hatalarınızı, kusurlarınızı öğretmenlere gammazlayan (söyleyen) arkadaşlarınız var mıdır?
Böyle bir olayla karşılaşınca ne düşünür nasıl hareket edersiniz?
Sizi kötü alışkanlıklara (sigara gibi) alıştıran veya kötü yollara (kendinize ve başkalarına zarar verebilecek işlere) götürmeye çalışan arkadaşlarınız olsa, onlara nasıl davranırdınız?
Böyle yapan arkadaşınıza darılır, bir daha onunla konuşmaz mısınız? Yoksa hiçbir şey olmamış gibi arkadaşlığınıza devam mı ederdiniz?
BİR OSMANLI HİKÂYESİ
Sevgili kardeşlerim,
Böyle bir olayla karşılaşan bir Osmanlı Padişahı (devlet başkanı) bakın nasıl hareket etmiş.
Eskiden Osmanlı döneminde Padişahlar kendilerine sunulan (getirilen) raporlarla yetinmezler, zaman zaman elbiselerini değiştirerek halktan biri gibi görünür ve halkın içine karışarak onların durumunu bizzat gözleriyle görmek isterlermiş.
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış (elbiselerini değiştirmiş), çarşıyı ve esnafları gezerken bu arada “Kuşlar Çarşısı”nı da ziyaret etmiş.
Kuşlar çarşısında avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları ballandıra ballandıra satıyorlarmış.
Padişah’ın bir ara gözü keklik satanlar ilişmiş.
Bir keklik satıcısı, satmakta olduğu bir grup kekliğin üzerindeki varakta (kâğıtta), "Tane işi, satış fiyatı 1 altın" diye yazıyormuş.
Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha varmış ki, kuşçu onun fiyatını yazmamış, yüksek sesle; “Bunun fiyatı ise 300 altındır” diye bağırıyormuş.
Padişahın gözü, fiyatı 300 altın olan kekliğe takılmış.
"Hayırdır" demiş satıcıya…
"Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın iken bu keklik 300 altın ediyor?" diye sormuş.
Satıcı, "Efendim… Bu keklik özel eğitimli bir kekliktir ve çok güzel öter” demiş. Ayrıca ilave etmiş; “Ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor (!)"
"Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar" diye eklemiş.
Padişah dayanamamış ve; "Ben bu kekliği satın alıyorum" demiş.
Kuş satıcısına; "Al sana 300 altın..." demiş ve kekliği ondan almış.
Kuşu eline geçiren Padişah, hemen oracıkta da kekliğin kafasını kopartıvermiş.
Satıcı adam şaşırıp, haykırmış.
"Ne yaptın, be adam… En maharetli kekliğin kafasını koparttın" diye dövünürken padişah gülümsemiş…
“Doğru. Ben bu pahalı kekliğin kafasını koparttım. Çünkü bu keklik kendi soyuna ve kardeşlerine ihanet eden bir kuşmuş.”
Bu gibi olanlara (kardeşleri aleyhine (zararına) yabancılarla iş birliği yapan, işbirlikçilere) hem bir ders vermek ve hem de onlara akıbetlerinin er ya da geç böyle olacağını kendilerine bildirmek istedim” demiş.