Geçenlerde gazetelerden çıkan bir haberden öğrendiğimize göre, Devlet Hastanesi’nden bakır kabloları çalan hırsızlar, yakalanıncaya kadar polisleri bir hayli uğraştırmışlar. Şimdi birileri lagar kapakları dahil sokakta ne bulurlarsa götürüp gidiyor, açık kapılardan içeri dalıyorlar, sanayii talan ediyorlar. Camilerden, kabristanlardan muslukları söküp götürüyor ve bu vicdansızlar bunları hurda olarak yok pahasına satıyorlar. İnsanlar, muslukları demirlerle bağlayarak korumaya çalışıyor. Polis mutlaka bunların kim olduklarını biliyor ama bunlarla baş edemiyor. Hırsızlıklar gece veya sabah namazı sırasında yapılıyor. Bazıları güpegündüz herkesin gözü önünde yapılıyor, fakat korkusundan kimse müdahale edemiyor.
Geçenlerde Meram’da bizim kapının önünde suyun ırmağa akmasını sağlayan ızgaraları söküp götürmüşler. Bunlar toplumun huzurunu bozmaktan çekinmiyorlar. Izgaraları alınan lagar çukurlarının ne büyük kazalara sebebiyet verebileceklerini bile düşünmüyorlar. İşin garibi bunları erkekli kadınlı yapıyorlar.
Eğer birileri bunlara yataklık etmese, hırsızlık malları almasa, bu hırsızlıklar yapılamaz. Konya’da üç beş ahlâksız hurdacı esnafı bu işin devamına imkân veriyor. Bunlar aldıkları malların hırsızlık olduğunu bilmiyorlar mı?
Sokaklarda can, mal, ırz namus emniyeti kalmadı. Birileri canı istediği için seri cinayetler işliyor. Polisler sokaklarda, kurşun yağmuruna tutuluyor. Ağır cezalara, polisin çok başarılı çalışmasına rağmen kapkaçın bir türlü önü alınamıyor.
Bir mukayese yapalım. Konya’da bir zamanlar Altunçeşme Mahallesi ve bu mahallede altınlı çeşmeler vardı. Ve insanlar bunları bir yerlere de bağlamıyorlardı. Çok değil, elli-altmış yıl öncesine kadar insanlar kapılarını kilitlenme ihtiyacı duymuyor, sadece içeriye hayvan haşat girmesin diye kapılarının kapalı olmasını yeterli buluyorlardı. O zamanlar hırsızlık yapanların eli falan da kesilmiyordu. Şimdi kapılar iki üç kilitle kilitleniyor da bu bile yeterli olmuyor.
13-14 yaşında çocuklar, 2-3 yaşındaki çocuklara tecavüz edip öldürüyorlar. Yatılı okullarda küçük kızlara toplu tecavüzler oluyor. Türkiye bugünlerde bu olaylarla çalkalanıyor.
Ne değişti de toplum bu hale geldi? Bunun bir tek sebebi var, o da; din hissinin ve Allah korkusunun vicdanlardan yok olması ve ahlakî yapının lif lif dağılmasıdır. Hâlâ din hissini, Allah korkusunu vicdanlardan yok etmeye çalışanlar var. Bugün bunun kavgası veriliyor. Artık bunlara gözünüz aydın, insanlar canavarlaşmaya başladı, istediğiniz oldu demek lazım.
Olanlardan yılmamak ve bunların üzerine gitmek gerekmez mi?
Millî şairimiz Mehmet Akif ne güzel söyler:
Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfi Yezdanın
Ne irfanın kalır te’siri kat’iyyen ne vicdanın.
Akif aynı şiirinin biraz aşağısında da öyle der:
Fakat ahlâkın izmihlâli en müthiş bir izmihlâl
Ne millet kurtulur, zira ne milliyet, ne istiklâl
Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı millî, rûh-u millîdir;
Onun iflâsı en korkunç ölümdür; mevt-i külîdir.
Başka şey söylemeye gerek var mı?
Geçenlerde Meram’da bizim kapının önünde suyun ırmağa akmasını sağlayan ızgaraları söküp götürmüşler. Bunlar toplumun huzurunu bozmaktan çekinmiyorlar. Izgaraları alınan lagar çukurlarının ne büyük kazalara sebebiyet verebileceklerini bile düşünmüyorlar. İşin garibi bunları erkekli kadınlı yapıyorlar.
Eğer birileri bunlara yataklık etmese, hırsızlık malları almasa, bu hırsızlıklar yapılamaz. Konya’da üç beş ahlâksız hurdacı esnafı bu işin devamına imkân veriyor. Bunlar aldıkları malların hırsızlık olduğunu bilmiyorlar mı?
Sokaklarda can, mal, ırz namus emniyeti kalmadı. Birileri canı istediği için seri cinayetler işliyor. Polisler sokaklarda, kurşun yağmuruna tutuluyor. Ağır cezalara, polisin çok başarılı çalışmasına rağmen kapkaçın bir türlü önü alınamıyor.
Bir mukayese yapalım. Konya’da bir zamanlar Altunçeşme Mahallesi ve bu mahallede altınlı çeşmeler vardı. Ve insanlar bunları bir yerlere de bağlamıyorlardı. Çok değil, elli-altmış yıl öncesine kadar insanlar kapılarını kilitlenme ihtiyacı duymuyor, sadece içeriye hayvan haşat girmesin diye kapılarının kapalı olmasını yeterli buluyorlardı. O zamanlar hırsızlık yapanların eli falan da kesilmiyordu. Şimdi kapılar iki üç kilitle kilitleniyor da bu bile yeterli olmuyor.
13-14 yaşında çocuklar, 2-3 yaşındaki çocuklara tecavüz edip öldürüyorlar. Yatılı okullarda küçük kızlara toplu tecavüzler oluyor. Türkiye bugünlerde bu olaylarla çalkalanıyor.
Ne değişti de toplum bu hale geldi? Bunun bir tek sebebi var, o da; din hissinin ve Allah korkusunun vicdanlardan yok olması ve ahlakî yapının lif lif dağılmasıdır. Hâlâ din hissini, Allah korkusunu vicdanlardan yok etmeye çalışanlar var. Bugün bunun kavgası veriliyor. Artık bunlara gözünüz aydın, insanlar canavarlaşmaya başladı, istediğiniz oldu demek lazım.
Olanlardan yılmamak ve bunların üzerine gitmek gerekmez mi?
Millî şairimiz Mehmet Akif ne güzel söyler:
Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfi Yezdanın
Ne irfanın kalır te’siri kat’iyyen ne vicdanın.
Akif aynı şiirinin biraz aşağısında da öyle der:
Fakat ahlâkın izmihlâli en müthiş bir izmihlâl
Ne millet kurtulur, zira ne milliyet, ne istiklâl
Oyuncak sanmayın! Ahlâk-ı millî, rûh-u millîdir;
Onun iflâsı en korkunç ölümdür; mevt-i külîdir.
Başka şey söylemeye gerek var mı?