İnsan ve hayat…
İnsan ve hayat yolculuğu…
Bu yolculuk devam eder bir zamana dek…
Ama bizce malûm olmayan bir zamana dek…
Sonra bir gün durur, tamama erer.
Ama ne zaman? Bilinmez ki o! Onu bilen sadece O… (c.c.).
İşte o an gelince hayat durur, insan pişman olur, ancak çoktan iş işten geçer.
Bir film şeridi misâli bütün hayatını seyreder…
Âh-u vâhlar gökleri kaplar, ama ne çare!
Hayat tamama ermiştir, iş bitmiştir, ömür testisi çoktan kırılmıştır…
***
Günahlar diz boyunu çoktan aştı, göklere ulaştı.
Haramlara Müslümanlar ne kadar da alıştı.
Hep harama bakıyor gözler.
Hayâ perdesin nasıl da yırttı kızlar ve kadınlar!
Ne olacak bunun sonu?
Varlık ve saltanat aldı başını gidiyor…
Gönül ve gözler hep günahla doluyor.
Şımarıklık adeta gökleri kaplıyor.
Soracak bir gün Yüce Rabbimiz!
Zaten bu günden soruyor:
“Nereye gidiyorsunuz?” (81 Tekvir 26)
Evet, cennete mi yoksa cehenneme mi?
Bu gidiş nereye?
***
Şimdi insan düşünmeli değil mi?
Hayat testisi kırılmadan…
“Nereye gidiyorum acaba, nasıl varacağım huzura?”
“Bu gidiş nereye?”
Ebedî bir yurda durmadan yolculuk yapan insan!
Hani nerede yol azığın?
Ne kazandın ve ne elde ettin?
Nasıl varacaksın Huzurullaha?
Ne diyeceksin seni yoktan var eden Rabbine?
Hadi durma, gözyaşı dök, ağla!
Pişmanlıkla çağla!
Gözün - gönlün açılsın!
Keder ve acın dağılsın!
Rabbin senden razı olsun!
Mükâfatın bol olsun!
Barınağın cennet olsun!