Bu gelenek sürmeli

730 Söğüt Ertuğrul Gaziyi Anma ve Yörük Şenlikleri'nde Çumra Yörüklerinin Söğütten Domaniçe göçü canlandırdıklarını belirten Sadık Gökce ve Anuş Gökce, bu geleneğin hiç bir zaman son bulmaması gere

730 Söğüt Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri'nde Çumra Yörüklerinin Söğüt’ten Domaniç’e göçü canlandırdıklarını belirten Sadık Gökce ve Anuş Gökce, bu geleneğin hiç bir zaman son bulmaması gerektiğini söyledi

Gazetemiz köşe yazarından Sadık Gökce ve Anuş Gökce'nin, 730.'su düzenlenen
Söğüt Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri izlenimleri – 2
Sadık Gökce-Anuş Gökce

AZİZİYE YÖRÜKLERİNDEN HAVVA HANIM VE MANİLERİ
Burdur Aziziye Yörüklerinden Havva Koçak hanım bize kendini şöyle
tanıttı:
“Adım Havva
Soyadım Koçak
Aziziye Köyündenim
Sarı keçili soyundanım

Çoban Mehmet keçi sürdü dereye
Fatma gelin yoğur uyutmuş kara dışlı tavaya Ben yörüğüm gayri kona göçe geldim buraya”

Bu kadar güzel, düzgün cümleler kurduğu için merak edip, “Okuma yazman var mı?”diye sorduk. Okuma yazmasının olmadığını; fakat irticalen şiirler söylediğini belirten Havva Hanım, şiirlerini okuma yazma bilen yakınlarına  yazdırdığını ifade etti. Başka şiirlerin var mı? diye sorduk. “Ben de şiir çoktur, dur beyime yaktığım bir şiirimi size okuyayım”  dedi:

“Daşdan daşa sekerken
Kıl kirmanı bükerken
Ben o oğlanı beğendim
Dağda geçi güderken

Kaya başı kar imiş
Gün doğmadan erimiş
Dünyadaki meyvanın
En güzeli yâr imiş

Keçi sürdüm yamaca
Dolandı dolambaca
Ben o yari kandırdım
Bir çanak bulamaca”

Havva Hanım, bizlere bir bayram günü yazdığı şiirini de okudu. Şiir
şöyle:

“Ay mı doğmuş Aziziyenin al bayraklı dağına?
Bülbül inmiş mor sümbüllü bağına
Hoş geldiniz derim Aziziye köyüne
Ağasına paşasına beğine

Bu bayram kutlu olsun
Edirne’den Van’a kadar Burdur’un 253 köyüne”

Kalbi vatan sevgisiyle dolu olan Havva hanım, Çanakkale Şehitliğini de ziyaret etmiş. Koca Seyit’in, Çanakkale savaşları esnasında kaldırdığı 273,5 okkalık top mermisini temsilen denize nazır büstü önünde çok duygulanmış. Bu duygu sağanağı sırasında Seyit Onbaşı için şu şiiri söylemiş:
“Şehitler diyarı Çanakkale’ye indim
Hüzünle büyük gemiye bindim
Eceabat’tan kaleye döndüm

Çanakkale’nin kaleleri birbirine bakar
Çanakkale’de iki yüz elli üç bin şehit yatar

Namazgah’ta kılmışlar nöbetle namaz
Allah’ım! Onların sevabını denizin suyundan Karanın toprağından daha çok yaz

Seyit Onbaşı diyorlar 270 kiloluk topu kaldırmış Allah’ım bu nasıl asker Karşılığında ne istiyon diye sorulunca Karnı aç olduğu için bir ekmek ister Arkadaşlarının hakkı olur diye Onu da almayan asker Ruhun şad, mekanın cennet olsun”
 Havva hanımın bu içli şiirine teşekkür ediyor ve duasına bizler de “amin” diyerek şehitlerimizi saygı ve rahmetle yad ediyoruz.

Bu arada Elif Taşdöven hanım bizlere bir mani söyledi. Maninin sözleri
şöyle:

“Kıl kirmanı eğirdim
Çorap öreyim diye
Komşudan yar sevdim
Her gün göreyim diye

Ekmek attım sacınıza
Geldim kondum ucunuza
Bir de söz söylersem
O da gider gücünüze”

BİR KAYI SAVAŞÇISI VELİ TOMBUL
Elif Hanıma bu güzel manilerinden dolayı teşekkür ederek diğer çadırları dolaşmaya başlıyoruz az ilerimizde, otantik kıyafetli birini görüyoruz ve yanına yaklaşarak onu tanımaya çalışıyoruz.
Adı Veli Tombul. Isparta Saçıkara Yörüklerinden. Başında bir börk, omzunda sadağı ve içinde oklarıyla birlikte, elinde yayı, belinde kılıcı. Üzerinde deriden bir kaftan ve kaftanın kenarları kahverengi bir kürkle kaplı. Kıyafetlerinin pek çoğunu kendisi yaptığını söyleyen Veli bey, sadece pantolonunu ve çizmelerini satın aldığını sözlerine ekledi. Isparta- Şarki Karaağaç Kültür Müdürlüğünde şef olduğunu söyleyen Veli bey, 1816’dan beri göçmediklerini ve şarki Karaağaç’a yerleştirildiklerini ifade etti.
Veli beye , niçin böyle bir kıyafeti tercih ettin? diye sorduk.
Cevaben: “Ben Ertuğrul Gazi’nin Söğüt’e ne şekilde geldiğini ve giyindiği kıyafetleri internetten araştırdım. Ona uygun olarak  giyinmek istediğini ve bu kıyafetleri dizayn ettim.” dedi. Veli beye verdiği bu bilgilerden dolayı teşekkür ederek yanından ayrıldık ve az ilerimizde Söğüt, Bilecik Ertuğrul Gazi Yörük Dernekleri'nin çadırına doğru ilerledik. Çadırda yaşları 65’in üzerinde aksakallı  üç bey efendi bağlama eşliğinde türküler söyleyerek, bizlere enfes bir müzik ziyafeti çektiler. Türkülerin eşliğinde dede ile torunun oynadığı zeybek ve karşılama oyunlarını hayranlıkla izledik. Daha sonra Samsun Yörüklerinin çadırını ziyaret ettik ve oyunlarını seyrettik.
GÖÇ’ÜN CANLANDIRILMASI
Tören alanından Söğüt’ten Domaniç’e göçü canlandırmak üzere Çumra Yörüklerinin meydana davet edildiğini duyunca tören alanına yaklaştım ve göçü izledik. Gerçekten, develeriyle, keçileri, kepenekli çobanıyla göç olayının canlandırılması muhteşemdi.
Çumra Yörük Beyi Ahmet Çoban ve yanındaki Emine Özçalık, Halime Can, Fatma Nur Topal, Hatice Demirci, Ayşenur Çoban, Şerife Çoban’dan oluşan folklor ekibi, görevlerini layıkıyla yerine getirdiler. Daha sonra gelin alma merasimiyle tören son buldu. Çadırlarımıza dağıtılan geleneksel etli bulgur pilavı ve üzüm ikramından sonra çadırlarımızı sökerek geri dönüş için hazırlanmaya başladık.
SAKARYABAŞINDA MOLA
Saat 15.30 civarında söğütten ayrıldık ve neşeli bir hava içinde yolumuza devam ettik. Eskişehir  Çifteler kazasına bağlı Sakaryabaşı mevkiinde mola verdik. Burada Sakarya nehrinin doğduğu yeri gördük ve nehre nazır piknik alanında Mustafa Çetin Bey’in ve o bölgede veteriner olarak görev yapan Faruk Erdoğan Bey’in organize ettiği piknikte karnımızı doyurarak yolumuza devam ettik ve gece geç vakitte Çumra’ya ulaşarak evlerimize dağıldık. Çumra Yörükleri ve Havalisi Yörük Dernekleri görevlilerine geleneklerimizi tanıtması ve devam ettirilmesi hususunda yapmış olduğu çalışmalarından dolayı teşekkür eder ve muvaffakıyetler dileriz.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri