Dürüst, işinin ehli hukukçularımız ve idarecilerimizi tenzih ederek, ahvalimize dâir, ciddi bir örneği, nazarlarınıza sunmak istiyorum. Benzerlerini, çok daha vahimlerini görüyoruz, okuyoruz.
Film değil yaşananlar. Parçalar birleştirildikçe, zırvalarında tevil götürmediği görülecek, gerçekler açığa çıkacaktır.
Uyduruk mahkemeler de “günah işleme özgürlüğünün” bir parçası olsa gerek. Zabıtlardan bir bölüm; bir elektronik postadan:
“YARGIÇ: Evinizde yapılan aramada hiç bilgisayar bulunmamış. Neden?
SANIK: Nasıl, neden?
YARGIÇ: Niçin bilgisayarınız yok?
SANIK: Bilgisayar kullanmıyorum.
YARGIÇ: Biz de onu öğrenmek istiyoruz.
Niçin bilgisayar kullanmıyorsunuz?
SANIK: Böyle bir suç mu var?
BAŞKAN: Burada soruları biz sorarız...
SAVCI: Sayın Başkan, sanık cep telefonu ve bilgisayar kullanmayarak gizli faaliyetler içinde olduğunu göstermektedir. Kimlerle görüştüğü, ne konuştuğu belli olmasın diye böyle davranmaktadır.
Hakkındaki en önemli delil budur.
GİZLİ TANIK: Efendim galiba konuşan kişiyi tanıyor olabilirim...
SAVCI: Nereden tanıyorsunuz?
GİZLİ TANIK: Sözünü ettiğim mafya gruplarının bürosuna gelip gidiyordu diye hatırlıyorum.
SANIK: Ne zaman görmüş söylesin...
GİZLİ TANIK: İki yıl önceydi. Evet iki yıl önce birkaç kez gördüm.
SANIK: Ben tutuklanalı 5 yıl oldu. Cezaevindeyken nasıl bir mafya bürosuna gitmiş olabilirim?
GİZLİ TANIK: Olabilir de olmayabilir de...
Tutukluysa tamam, gelmemiş olabilir..
GİZLİ TANIK: Sayın Başkan, ben kimleri neyle suçlayacağımı unuttum...
SAVCI: Sayın Başkan, tanığı hazırlamak için oturuma ara verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN: Gizli tanığın kendisi ve söyleyeceklerini toparlaması için açık yargılamaya ara veriyoruz. (Avukatların hastanede tedavi görmesi gereken yahut düzenli bakıma muhtaç sanıklarla ilgili sağlık raporlarını sunması üzerine...)
BAŞKAN: Cezaevi koşullarında kalamaz raporunu kabul etmiyoruz. Biz istemeden bize böyle bir rapor verilemez. Bu bizi etki altında bırakmaya dönük. Bu raporu hazırlayanlar hakkında işlem yapılmasını, terör örgütüne yardım ve yataklıktan ayrıca soruşturma açılmasını isteyeceğim.
SANIK: Kafka’nın “Dava” sına taş çıkartacak bir anlayış içindesiniz.
BAŞKAN: Bizi başka davalarla karıştırmayın...
SANIK: Hayır Sayın Başkan, ben Kafka’nın Dava kitabından bahsediyorum.
BAŞKAN: Kafka adlı bir şahıs bizim davamızın sanığı değil. Ayrıca bu davada yargılanan kitap da yok.
Lütfen konuyu dağıtmayın, savunmanızı yapın.
SANIK: Sayın Başkan, Brecht tiyatrosunda böyle sahneler olsa abartılmış denir.
BAŞKAN: Burada çok ciddi bir yargılama yapıyoruz.
Tiyatroya falan benzetemezsiniz burayı.
Üstelik bize breh breh de diyemezsiniz.
SANIK: Sayın Başkan, gözünüz dosyadan başka bir şey görmediği için Brecht’i bir an farklı yorumlamış olabilirsiniz.
BAŞKAN: Hâlâ ısrar ediyorsunuz.
Hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım...
SAVCI: Bakın defterinizde şöyle bir ifade var:
“Siyasi partiler ülke sorunlarının çözümü için daha etkili politikalar üretmeli” diyorsunuz.
SANIK: Suç bunun neresinde?
SAVCI: Burada çok derin ifadeler var.
SANIK: Nasıl bir derinlik sayın Savcı?
SAVCI: Bu cümlenizden halen siyasi partilerin ülke sorunlarına çözüm bulamadığını düşündüğünüz anlaşılıyor.
SANIK: Evet öyle, suç neresinde?
SAVCI: Siz de anladınız neresinde olduğunu...
SANIK: Neresinde sayın savcı?”
…
ENGELLİ ve DEZAVANTAJLI GENÇLERE YAZARLIK OKULU
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi'nin hazırladığı, Mevlana Kalkınma Ajansı (MEVKA) destekli 'Engelli ve Dezavantajlı Gençlere Yazarlık Okulu' projesi; yeni senenin önemli faaliyetlerinden biri olarak önde duruyor. Bir fırsat, bir muştu ve bir muhabbet, güzellik eşiği olarak şekilleniyor.
Bu güç birliği ve başarı hepimizi sevindirecek.