Bosna’da savaş
1992 yılında Bosna-Hersek’in referandumla bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Sırp güçleri Saraybosna'yı kuşatma altına aldı ve 21. Yüzyılın modern zamanlarında Avrupa’nın karanlık çağını hatırlatan bir soykırım başladı. Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin 6 Nisan 1992 yılında Avrupa Topluluğu tarafından ilerleyen günlerde ise Amerika Birleşik Devletleri tarafından resmi olarak tanınmasına ve merhum Aliya İzzetbegoviç’in de tüm çabalarına rağmen bu gelişme Miloseviç başkanlığındaki Sırp Hükümeti'nin ve Yugoslav Halk Ordusu’nun desteği ile Sırp kuvvetlerin Bosna-Hersek’e saldırmasına engel olamadı.
Çığlıkların adresi; Srebrenitsa
21 Şubat 1992’de BM Güvenlik Konseyi 743 sayılı kararıyla “BM Barışı Koruma Misyonu”nun (United Nations Protection Force) oluşturulmasına ve BM’nin eski YSFC (Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti)’deki çatışma bölgelerinde görevlendirilmesine karar verdi. Boşnak ve Bosnalı Hırvat güçleri önce Sırplara karşı ortak mücadele ediyorken Hırvatların da Boşnaklara saldırmasıyla savaşın seyri değişti. Bölgedeki çatışmalar BM Barış Gücü askerlerinin “Boşnak sivil halkın silahsızlandırılması ve güvenli bölgeler oluşturulması” uygulamasından sonra şiddetlendi. Etnik temizlik girişiminde bulunan Sırp kuvvetler kendilerine ait olmayan topraklarda önlerine gelen Boşnak Müslümanları türlü işkencelerle katletti. Onlarca Boşnak kasabası yıkıldı, yakıldı ve yağmalandı. 1993 yılı Nisan ayında BM Güvenlik Konseyi tarafından, Srebrenitsa’nın yanı sıra Saraybosna, Tuzla, Zepa, Gorajde ve Bihaç’ı da “güvenli bölge” ilan eden 824 sayılı kararın alınmasına rağmen katliama bir an bile ara verilmedi.
Srebrenitsa’da yaşanan katliamlar…
Srebrenitsa olayı takvimlerin 11 Temmuz 1995’i gösterdiği ve Bosna’dan feryatların yükseldiği o gün II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da gerçekleştirilen en büyük toplu katliam olarak tarihe geçti.
BM’nin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa’nın nüfusu Sırpların saldırısına uğrayan diğer bölgelerdeki Boşnak halkın da göçüyle 45 bini buldu. 400 Hollandalı Barış Gücü Askeri kenti korumakla görevliydi. 25 bin Boşnak Srebrenitsa’ya birkaç kilometre uzaklıktaki Potaçari’de bulunan akü fabrikasına sığındı. Sığınma kampına dönüştürülen fabrika’da bulunan savunmasız kadın, erkek; genç, yaşlı 20 bin Boşnak, Hollandalı askerlerin kararıyla bir anlamda soykırım için bekleyen Sırp askerlerine teslim edildi. Fabrikanın kapısında ve Boşnak halkının kaçış yolları üzerine konuşlanan namı diğer “Sırp Kasabı” Ratko Miladiç komutasındaki Sırp askerleri 12 yaş üstü erkekleri bir yana ve kadınları da diğer yana ayırdı. Kadınlara tecavüz edildi, erkekler ise kamyon ve otobüslere doldurularak ölüme götürüldü. Avrupalı devletler tüm bu yaşananlar karşısında sessiz kaldı ve hiçbir müdahalede bulunmadı. Srebrenitsa’daki kıyımdan Tuzla’ya kaçmaya çalışan 12 bin kişi ise dağlık güzergah üzerine çeşitli yerlere pusu kuran Sırp askerlerce yakalanıp öldürülerek önceden açılan toplu mezarlara gömüldüler. Kaçış yolundan sadece 3 bin kişi sağ olarak Tuzla’ya ulaşabildi. Srebrenitsa’dan Tuzla’ya uzanan yolda 10 gün içerisinde 10 binden fazla kişi katledildi. Katliam Avrupa’da ilk kez hukuksal olarak belgelenen soykırım olarak da biliniyor.
3,5 yıl boyunca devam eden savaş süresince 312.000 kişi hayatını kaybetti, 2 milyon Boşnak evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bosna’nın tarihi ve kültürel mirasının çok önemli bir kısmı yok edilirken, kurulan 100’ün üzerindeki toplama kampında en ağır işkenceler yapıldı.,27 bin 734 kişi resmi kayıtlara kayıp olarak geçti. Toplu Mezarları Araştırma Enstitüsü’nün 15 yıldır sürdürdüğü çalışmalarda 20 bin kaybın cesedine ulaşıldı, bunlardan yaklaşık 18 bininin kimliği belirlendi. Toplu mezarlarda bulunan cesetlerin çoğu parçalandığı ve yakıldığı için kimlik tespit çalışmaları zorlukla sürdürülüyor.
---------------------------------------------------
1992 yılında Bosna-Hersek’in referandumla bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Sırp güçleri Saraybosna'yı kuşatma altına aldı ve 21. Yüzyılın modern zamanlarında Avrupa’nın karanlık çağını hatırlatan bir soykırım başladı. Bosna-Hersek Cumhuriyeti’nin 6 Nisan 1992 yılında Avrupa Topluluğu tarafından ilerleyen günlerde ise Amerika Birleşik Devletleri tarafından resmi olarak tanınmasına ve merhum Aliya İzzetbegoviç’in de tüm çabalarına rağmen bu gelişme Miloseviç başkanlığındaki Sırp Hükümeti'nin ve Yugoslav Halk Ordusu’nun desteği ile Sırp kuvvetlerin Bosna-Hersek’e saldırmasına engel olamadı.
Çığlıkların adresi; Srebrenitsa
21 Şubat 1992’de BM Güvenlik Konseyi 743 sayılı kararıyla “BM Barışı Koruma Misyonu”nun (United Nations Protection Force) oluşturulmasına ve BM’nin eski YSFC (Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti)’deki çatışma bölgelerinde görevlendirilmesine karar verdi. Boşnak ve Bosnalı Hırvat güçleri önce Sırplara karşı ortak mücadele ediyorken Hırvatların da Boşnaklara saldırmasıyla savaşın seyri değişti. Bölgedeki çatışmalar BM Barış Gücü askerlerinin “Boşnak sivil halkın silahsızlandırılması ve güvenli bölgeler oluşturulması” uygulamasından sonra şiddetlendi. Etnik temizlik girişiminde bulunan Sırp kuvvetler kendilerine ait olmayan topraklarda önlerine gelen Boşnak Müslümanları türlü işkencelerle katletti. Onlarca Boşnak kasabası yıkıldı, yakıldı ve yağmalandı. 1993 yılı Nisan ayında BM Güvenlik Konseyi tarafından, Srebrenitsa’nın yanı sıra Saraybosna, Tuzla, Zepa, Gorajde ve Bihaç’ı da “güvenli bölge” ilan eden 824 sayılı kararın alınmasına rağmen katliama bir an bile ara verilmedi.
Srebrenitsa’da yaşanan katliamlar…
Srebrenitsa olayı takvimlerin 11 Temmuz 1995’i gösterdiği ve Bosna’dan feryatların yükseldiği o gün II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da gerçekleştirilen en büyük toplu katliam olarak tarihe geçti.
BM’nin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa’nın nüfusu Sırpların saldırısına uğrayan diğer bölgelerdeki Boşnak halkın da göçüyle 45 bini buldu. 400 Hollandalı Barış Gücü Askeri kenti korumakla görevliydi. 25 bin Boşnak Srebrenitsa’ya birkaç kilometre uzaklıktaki Potaçari’de bulunan akü fabrikasına sığındı. Sığınma kampına dönüştürülen fabrika’da bulunan savunmasız kadın, erkek; genç, yaşlı 20 bin Boşnak, Hollandalı askerlerin kararıyla bir anlamda soykırım için bekleyen Sırp askerlerine teslim edildi. Fabrikanın kapısında ve Boşnak halkının kaçış yolları üzerine konuşlanan namı diğer “Sırp Kasabı” Ratko Miladiç komutasındaki Sırp askerleri 12 yaş üstü erkekleri bir yana ve kadınları da diğer yana ayırdı. Kadınlara tecavüz edildi, erkekler ise kamyon ve otobüslere doldurularak ölüme götürüldü. Avrupalı devletler tüm bu yaşananlar karşısında sessiz kaldı ve hiçbir müdahalede bulunmadı. Srebrenitsa’daki kıyımdan Tuzla’ya kaçmaya çalışan 12 bin kişi ise dağlık güzergah üzerine çeşitli yerlere pusu kuran Sırp askerlerce yakalanıp öldürülerek önceden açılan toplu mezarlara gömüldüler. Kaçış yolundan sadece 3 bin kişi sağ olarak Tuzla’ya ulaşabildi. Srebrenitsa’dan Tuzla’ya uzanan yolda 10 gün içerisinde 10 binden fazla kişi katledildi. Katliam Avrupa’da ilk kez hukuksal olarak belgelenen soykırım olarak da biliniyor.
3,5 yıl boyunca devam eden savaş süresince 312.000 kişi hayatını kaybetti, 2 milyon Boşnak evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bosna’nın tarihi ve kültürel mirasının çok önemli bir kısmı yok edilirken, kurulan 100’ün üzerindeki toplama kampında en ağır işkenceler yapıldı.,27 bin 734 kişi resmi kayıtlara kayıp olarak geçti. Toplu Mezarları Araştırma Enstitüsü’nün 15 yıldır sürdürdüğü çalışmalarda 20 bin kaybın cesedine ulaşıldı, bunlardan yaklaşık 18 bininin kimliği belirlendi. Toplu mezarlarda bulunan cesetlerin çoğu parçalandığı ve yakıldığı için kimlik tespit çalışmaları zorlukla sürdürülüyor.
---------------------------------------------------
Bosna’da gezi
Bosna Hersek Cumhuriyetine gitmek için sabahın erken saatlerinde Konya Hava Limanı’nın yolunu tuttuk.
Konya Hava Limanı’ndan sabah 06.30 sularında Atlasjet’ten kiralanan uçak 3,5 saatlik güvenli bir uçuşla Saraybosna Hava Limanı’na tekerlek koydu. Savaş sırasında Sırpların kontrolünde olan Sarejevo Hava Limanı’nda pasaport işlemleri tamamlandıktan sonra bizleri bekleyen otobüslere yerleştik. Bosna’da nefis bir ilkbahar sabahı yaşanıyordu. Saraybosna ile saat farkımız tam bir saat.
Bosna Hersek Cumhuriyetine gitmek için sabahın erken saatlerinde Konya Hava Limanı’nın yolunu tuttuk.
Konya Hava Limanı’ndan sabah 06.30 sularında Atlasjet’ten kiralanan uçak 3,5 saatlik güvenli bir uçuşla Saraybosna Hava Limanı’na tekerlek koydu. Savaş sırasında Sırpların kontrolünde olan Sarejevo Hava Limanı’nda pasaport işlemleri tamamlandıktan sonra bizleri bekleyen otobüslere yerleştik. Bosna’da nefis bir ilkbahar sabahı yaşanıyordu. Saraybosna ile saat farkımız tam bir saat.
Otobüste saatlerimizi 1 saat geriye aldık. İlk durak Ildza, Boşnaklar buraya ILICA diyor. Tam bir, yeryüzü cenneti. Etrafı dağlarla çevrili ve dağlardan gelen kaynak suları burada 99 noktadan yeryüzüyle buluşuyor. Büyük kocaman bir milli park. Havuzlarında kuğular yüzüyor. Bakımlı ve görevliler tarafından sürekli temizleniyor. Uzun bir sabah yürüyüşünden sonra yeniden otobüslere binerek Rahmetli Gazi Bilge Kral Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegovic’in mezarı başında saf tutuyoruz. Başında Boşnak bir asker saygı nöbeti tutuyor. Grubumuzdan bir arkadaş yanık sesle Kur’an okuyor. Mezarlık hınca-hınç şehit mezar taşlarıyla dolu. Ölüm tarihleri 1992-1993-1994. Kur’an ayetleri gözyaşlarımızı kirpiklerimizden söküp şehit mezarlarına döküyor. Boşnak Asker’in de gözleri nemli. Dualar ve kalpte tarifsiz sancılarla mezarlıktan Bosna’nın en ünlü Osmanlı Baş Çarşısı’na doğru yöneliyoruz. Bir kısmı, İstanbul İstiklal Caddesi gibi. Diğer bir kısmı da Bursa, Konya bedesten gibi. İstiklal Caddesi’ne benzeyen kısmı batı medeniyetinin tüm izleri binalarda gözlemliyorsunuz. Tam burada İstiklal Caddemizin Müslüman izlerinden çok Hıristiyan izleri taşıdığı, Taksimde neden cami olması gerektiği jeton gibi düşüyor kafamızda. Burada Katolik, Protestan Kiliseleri ve Yahudilerin Havralarını müşahede ediyoruz. Ama Osmanlı izleri daha sıcak ve yoğun görünüyor. Camileri Medreseleri Baş Çarşı’da tüm haşmetiyle kucak açıyor bizlere. Boşnakların meşhur cevapi köfteleri öğle yemeğimiz oluyor. Baş Çarşı’da bulunan Osmanlı Camii’nde Boşnaklarla omuz omuza kılınan öğle namazından sonra savaşın ilk patlak verdiği Holiday Inn Oteli’ne hareket ediyoruz. Bir gece burada konaklayacağız. Otel 5 yıldızlı ancak bizim otellerle kıyaslandığında 3 yıldızı ancak alır. Türkiye’nin otelcilikte aldığı mesafeyi burada daha net izliyoruz. Kısa bir dinlenmenin ardından otobüslerle Saraybosnayı geziyoruz. Binalarda mermi, havan ve top izleri hala duruyor. Neden tamir etmediklerini soruyoruz cevap çarpıcı “Çocuklarımız savaşı ve savaşın acılarını unutmasın, barışa sıkı-sıkıya sarılsınlar”
Bosna merkezi düz bir alanda kurulmuş. Dört bir tarafı merkeze çok yakın dağ ve tepelerle çevrili. Sırplar buralara dürbünlü keskin nişancılar yerleştirmişler. Savaş boyunca gün içinde insanları bu tepelerden almışlar.
Bosna merkezi düz bir alanda kurulmuş. Dört bir tarafı merkeze çok yakın dağ ve tepelerle çevrili. Sırplar buralara dürbünlü keskin nişancılar yerleştirmişler. Savaş boyunca gün içinde insanları bu tepelerden almışlar.
Akşam Namazı bu atmosfere gözyaşları içinde cemaatle kılıyoruz. Burada 15 yıl önce Konya’da okuyan Bosnalı Latif Hadzic ile karşılaşıyoruz. Duygu dolu dakikalar yaşanıyor.
DEVAM EDECEK
--------------------------------------------------
DEVAM EDECEK
--------------------------------------------------
BOSNA’da Yeme & İçme
Sarejevo’da bunları mutlaka tadın!
Yaşam kalitesi Bosna’da iyiye yakın diyebiliriz. Türkiye’nin 80’li yıllarını andırıyor. Hemen hemen her ailede bir gurbetçi var. Şimdilik Bosna’nın ekonomik yükünü gurbetçiler çekiyor. Bazı Avrupa Ülkeleri savaştan sonra Bosna Hersek’e vizeyi kaldırmışlar, Boşnak Rehberimiz bunu anlatırken acı acı tebessüm ediyor, “ Kendi ırklarını ve yaşlanan nüfuslarını Bosna’nın genç ve çalışkan insanlarıyla zenginleştirdiler.”diyor.
Bosna’nın para birimi Konvertibl Mark. Ama halk dilinde kullanışı “KAYME” aynı Osmanlıcadan bize geçen KAYME gibi. Yaklaşık olarak 1KM=1.25TL. Yani Bosna’nın parası Türk Lirasından değerli. Fakat yaşam standardı Türkiye’den daha ucuz.
Saraybosna’ya gidince mutlaka tatmanız gereken nefis yiyecek ve içecekler var. Sabah kahvaltılarında Bosnalıların vaz geçemedikleri çorba ; Begova Çorbası nefis. Çorbanın içinde çiçek bamya, havuç, tavuk, bezelye, kırmızı biber ve pirinç var. İsteğe bağlı olarak Bosna'da hemen her yemekte olduğu gibi içine krema koyuyorlar.
Boşnak Böreği, bir Boşnak bunu Türkçeye size şöyle çeviriyor ; Bosna Büregi Kıymalı, peynirli, ıspanaklı, kabaklı ve patatesli çeşitleri var. Sabahları saçta pişmiş sıcacık börek gibisi yok İsterseniz böreğinize de krema sosu dökebiliyorsunuz.
Baş Çarşı'yla özdeşleşmiş öğle yemeklerinin vaz geçilemez tadı olan Cevapi. 5'li veya 10'lu olarak pidenin içinde, yanında soğanla servis ediliyor. Fiyatı 7.5 KM Ve tabiî ki tuzlu kaymak! Bizim İnegöl köfteye kıyaysa daha büyük ve de daha yağlı. Lezzetti ise tarif bile edilemez. Bosna’da en çok dikkatimizi çeken porsiyonları hayli büyük!
Cevapi’nin yanında “ Ayran ister misiniz? diye soruyorlar.Uzun bardaklarda ayran sandığınız şeyin aslında yoğurt olduğunu görünce şaşırıyorsunuz.
Tatlı için ise Tufahija’yı mutlaka deneyin. İçi tıka-basa ceviz ezme ile doldurulmuş ustu kremalı elma tatlısı. Türkiye’de böylesini yiyemezsiniz.
Saraybosna’da, Türklerin en çok takıldığı yer Baş Çarşı içinde Morica Han var. Yemekten sonra Boşnak kahvesi KAFA bizim mırrayı andırıyor. Fiyatı 1,5 KM. Bir yudumluk kahve yanında nefis RAHATLUK lokumu ikram ediyorlar.
Şeker olarak da kesme şeker var kahvelerin yanında ancak bizim kesme şekerlerden çok daha ince ağzınıza aldığınızda pamuklu şeker hızıyla eriyiveriyor.Kahveleri kendine has cezvelerin de getirmeleri de oldukça hoş bir anı bırakıyor zihninizde. Şayet Bosna’dan hediye olarak ne alabilirim diyorsanız bir kahve takımı alın deriz.
İçecek zenginliği var. Bosna yaban mersini, çilek, kiraz, böğürtlen, dut vişne ve kızılcık gibi meyvelerin ana vatanı. Dağlık olduğu için dağları hayli verimli bu anlamda. Bu meyvelerden çok güzel içecekler ve şerbetler yapıyor. Drenjak ve Smreka bunlardan biri Bosna özgü şerbetler içmenizi tavsiye deriz.
DEVAM EDECEK
Sarejevo’da bunları mutlaka tadın!
Yaşam kalitesi Bosna’da iyiye yakın diyebiliriz. Türkiye’nin 80’li yıllarını andırıyor. Hemen hemen her ailede bir gurbetçi var. Şimdilik Bosna’nın ekonomik yükünü gurbetçiler çekiyor. Bazı Avrupa Ülkeleri savaştan sonra Bosna Hersek’e vizeyi kaldırmışlar, Boşnak Rehberimiz bunu anlatırken acı acı tebessüm ediyor, “ Kendi ırklarını ve yaşlanan nüfuslarını Bosna’nın genç ve çalışkan insanlarıyla zenginleştirdiler.”diyor.
Bosna’nın para birimi Konvertibl Mark. Ama halk dilinde kullanışı “KAYME” aynı Osmanlıcadan bize geçen KAYME gibi. Yaklaşık olarak 1KM=1.25TL. Yani Bosna’nın parası Türk Lirasından değerli. Fakat yaşam standardı Türkiye’den daha ucuz.
Saraybosna’ya gidince mutlaka tatmanız gereken nefis yiyecek ve içecekler var. Sabah kahvaltılarında Bosnalıların vaz geçemedikleri çorba ; Begova Çorbası nefis. Çorbanın içinde çiçek bamya, havuç, tavuk, bezelye, kırmızı biber ve pirinç var. İsteğe bağlı olarak Bosna'da hemen her yemekte olduğu gibi içine krema koyuyorlar.
Boşnak Böreği, bir Boşnak bunu Türkçeye size şöyle çeviriyor ; Bosna Büregi Kıymalı, peynirli, ıspanaklı, kabaklı ve patatesli çeşitleri var. Sabahları saçta pişmiş sıcacık börek gibisi yok İsterseniz böreğinize de krema sosu dökebiliyorsunuz.
Baş Çarşı'yla özdeşleşmiş öğle yemeklerinin vaz geçilemez tadı olan Cevapi. 5'li veya 10'lu olarak pidenin içinde, yanında soğanla servis ediliyor. Fiyatı 7.5 KM Ve tabiî ki tuzlu kaymak! Bizim İnegöl köfteye kıyaysa daha büyük ve de daha yağlı. Lezzetti ise tarif bile edilemez. Bosna’da en çok dikkatimizi çeken porsiyonları hayli büyük!
Cevapi’nin yanında “ Ayran ister misiniz? diye soruyorlar.Uzun bardaklarda ayran sandığınız şeyin aslında yoğurt olduğunu görünce şaşırıyorsunuz.
Tatlı için ise Tufahija’yı mutlaka deneyin. İçi tıka-basa ceviz ezme ile doldurulmuş ustu kremalı elma tatlısı. Türkiye’de böylesini yiyemezsiniz.
Saraybosna’da, Türklerin en çok takıldığı yer Baş Çarşı içinde Morica Han var. Yemekten sonra Boşnak kahvesi KAFA bizim mırrayı andırıyor. Fiyatı 1,5 KM. Bir yudumluk kahve yanında nefis RAHATLUK lokumu ikram ediyorlar.
Şeker olarak da kesme şeker var kahvelerin yanında ancak bizim kesme şekerlerden çok daha ince ağzınıza aldığınızda pamuklu şeker hızıyla eriyiveriyor.Kahveleri kendine has cezvelerin de getirmeleri de oldukça hoş bir anı bırakıyor zihninizde. Şayet Bosna’dan hediye olarak ne alabilirim diyorsanız bir kahve takımı alın deriz.
İçecek zenginliği var. Bosna yaban mersini, çilek, kiraz, böğürtlen, dut vişne ve kızılcık gibi meyvelerin ana vatanı. Dağlık olduğu için dağları hayli verimli bu anlamda. Bu meyvelerden çok güzel içecekler ve şerbetler yapıyor. Drenjak ve Smreka bunlardan biri Bosna özgü şerbetler içmenizi tavsiye deriz.
DEVAM EDECEK