RÖPORTAJ: BERKHAN PARLAK
IRAK ÜÇE BÖLÜNDÜ
Üniversitelerde ve özel sektörde çok sayıda görev yapmış, uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Sencer İmer ile Ortadoğu, Türkiye'nin dış politikası ve IŞİD hakkında konuştuk. Prof. Dr. Sencer İmer, “Irak'ın 3'e bölünmesi Büyük Ortadoğu Projesi'nin işlediğini bizlere göstermektedir. İkincil olarak da Kerkük'teki petroller, Barzani'nin eline geçti. Bölgede kurmak istedikleri Kürdistan için gelir kaynağını buldular” dedi.
EN KARLI ÜLKE İSRAİL
Ortadoğu'daki çatışmalardan en karlı çıkan ülkenin İsrail hükümeti olduğunu dile getiren Doç. Dr. İmer, “Irak'ın 3'e parçalanması için İsrail tarihsel süreçte çok uğraştı. Irak'ı bölgede bir güç olarak istemiyorlardı. Şimdi de Suriye parçalanmaya doğru gidiyor. İsrail yani Şahin Kanat, Suriye'deki bu savaşın devam etmesini istiyor. Ta ki Hizbullah iyice zayıflayıncaya kadar. Hizbullah'ı Suriye'de zayıflatmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.
**Öncelikle uzmanı olduğunuz alandan, uluslar arası ilişkilerden konuşmak gerekirse Ortadoğu'daki gelişmelerden söz edebilir misiniz? IŞİD nereden çıktı ve neden bu kadar güçlü?
-Bir kaç sene öncesine kadar IŞİD diye bir şey yoktu. IŞİD'in çıkması Vahabi istikametinde olan, bizim dini yorumlarımızla uyumlu olmayan hareket. Bunlar selefi bir hareket. Çok aşırı bir hareketleri var. Kendilerine uymayanları kafir olarak değerlendiriyorlar. Bu oluşum da Amerika ve Avrupa tarafından desteklendi. Maalesef biz de destekledik, Türkiye olarak. Sebebi de Esad rejiminin devrilmesi için uğraşmaktı. Bence yanlış bir adım atıldı. Türkiye'nin bu hareketi sonrasına IŞİD o kadar güçlendi ki, kontrol edilemedi ve Türkiye'ye ye de zaman zaman bir tehdit olarak görüldü. Batı'da Müslüman olmuş veya Müslüman bir aileden gelen gençleri bölgeye getirdiler ve onları savaşçı olarak kullandılar. Bunlar maalesef La İlahe İllallah bayrağı altında İslamla alakası olmayan işler yaptılar. İnsanları katlettiler, devam da ediyorlar
BOP, PLANLANDIĞI ŞEKİLDE İŞLİYOR
**Amerika'nın desteğinden söz ettiniz.
-Amerika belli bir süre bunu destekledi ve kullandı. Bunun sonucunda IŞİD Büyük Ortadoğu Projesi dediğimiz projenin gerçekleşmesi için yardımcı olmuş oldu. Yani şunu yaptı, yukarıda Irak'ı parçalayıp bir Kürdistan kurmak istediler. Bunun kurulması sağlandı. Yani uzun zaman ele geçiremedikleri Kerkük'ü Barzani kuvvetleri işgal etti, IŞİD'in sayesinde. Orada biliyorsunuz, Barzani daha önce de oraya girmeye çalıştı. Niçin? Oradaki petrol kuracakları devlet için bir gelir kaynağı olacaktı. Çünkü Kerkük'ün altındaki petrol Irak petrollerinin 3'te 1'i. Önce geldiler oradaki Türk'lerin mezarlarını tahrip ettiler. Tapu kayıtlarını yaktılar, bir sürü şeyler yaptılar. Sonra kendi adamlarını yerleştirdiler. Çünkü bölgeyi kürtleştirmek istiyorlardı. IŞİD geldikten sonra bir baktık ti, Kerkük Barzani'nin kontrolüne geçti. Demek ki, istedikleri şeylerden bir tanesi oldu. İkincisi orada bir Sünni-Şii ayrımı yapıp, ayrı bir Sünni devleti kurmak istediler. Bir de baktık bu da oldu. Yani orada IŞİD'in konrolünde Sünni bir devlet oluştu. Dolayısıyla BOP'un ikinci adımı olan Irak'ın 3'e parçalanması gerçekleşmiş oldu. Aşağıda bir Şii Irak, ortada bir Sünni Irak, yukarıda da Barzani'nin kontrolündeki Irak.
**Gelinen süreçte bir çok ülke zarar gördü, ekonomileri çöktü. Peki bölgedeki çatışmalar kimin işine yaradı?
-Elbette ki İsrail'deki şahin kanadın işine yaradı. Onlar bunu epey bir zamandır istiyorlardı. Yani Irak'ın 3'e parçalanması için İsrail tarihsel süreçte çok uğraştı. Irak'ı bölgede bir güç olarak istemiyorlardı. Şimdi de Suriye parçalanmaya doğru gidiyor. Suriye'nin kuzeyinde Kobani denilen bölge, ortada Sunni bir oluşum, öbür tarafta bir Alevi oluşum. Böylece orası da parçalanmaya doğru gitti. Hatta bunun içerisine İran, bir şekilde çekilmek istendi. Hizbullah dediğimiz, İranla ittifak içerisinde olan bir örgüt, 2006 senesinde İsrail'e bir mağlubiyet tattırmıştı. İsrail bundan büyük bir rahatsızlık duymaktadır. Hizbullah'ın Suriye iç savaşına çekilerek imha edilmesi ve İsrail için bir tehlike olmaktan çıkartılması hedeflenmişti. Bu şuan da da devam ediyor. İsrail yani Şahin Kanat, Suriye'deki bu savaşın devam etmesini istiyorlar. Ta ki Hİzbullah iyice zayıflayıncaya kadar. Bu savaş Lübnan'a kadar da yayılıyor.
ABD'NİN ÇIKARLARI İLE ÖRTÜŞMÜYOR
**Amerika'nın IŞİD üzerindeki etkisini kaybettiğini söyleyebilir miyiz?
-Şimdi burada gelişen olaylar ABD'nin çıkarları ile örtüşmüyor. Amerika pasifikte Çin ile rekabet halinde. Bu bölgenin daha huzur içinde olması Amerika'nın işine gelir. Ancak İsrail'in güvenlik gerekçeleri sebebiyle burada böyle bir şey olmuyor. Maalesef Türkiye Suriye'deki iç savaşı bitirme amaçlı, hem rejimle hem de muhaliflerle görüşerek, iki taraflı konuşabilir bir durumda kalarak barış görüşmeleri yapabilseydi. O zaman ne Suriye'nin ne de bizim başımız yanardı. Şimdi 2 milyon Suriyeli canlarını kurtarma adına Türkiye'ye kaçtı. Orada da bir sürü insan öldü. Böyle bir kan davasına dönen bir durum oluştu. Bu olaylar Lübnan'a da intikal etmeye başladı. İsrail de olayların Lübnan'a sıçramasından dolayı çok memnun.
MISIR, 4 SENEDİR SOKAK KAVGALARI İLE UĞRAŞIYOR
**Peki Mısır'daki olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Mısır'da Mübarek devrildi. Ondan sonra yerine Mursi seçildi. Mursi de hatalar yaptı maalesef. Kendisine tabi olan insanları belli makamlara getirdi. Bundan dolayı da toplumu ikiye böldü. Bu çok yanlıştı. Kendinden olmayanları Müslüman saymadı Mursi. Bu da ordunun eline bir sebep verdi ve ordu Mısır'da başa geçti. Sisi iş başına geldi. Tabi bu kendi kendine olmadı. Dolayısıyla Mısır, 4 seneden bu yana sokak kavgaları ile uğraşıyor. Ekonomisi muazzam bir şekilde sarsılmış vaziyette. 80 milyonluk bir ülke ve bu ülkenin ayağa kalkması lazım. Mısır bölge için son derece önemli bir ülke.
MURSİ TARAFINA ÇOK ANGAJE OLDUK
**Türkiye'nin ısrarla Mursi'yi desteklemesi ve ardından, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Sisi'ye tebrik mektubu göndermesi yanlış mıydı?
-Biz orada mesela Mursi tarafına çok angaje olduk. Mevcut kişi ile konuşmuyoruz. Konuşmayınca da iki tarafta birbirinden elçiliklerini çekti. Mısır gibi bizim için son derece önemli bir yeri, maalesef muhatap olarak kabul etmez hale geldik. Bunun sonucu ne oldu? Yunanlılar çıktı. Kıbrıs Rum Kesimi ile anlaştı. Gitti Akdeniz'i paylaştılar. Yani bizi çırak çıkarmaya çalışıyorlar. O zaman Akdeniz'in altındaki bütün hazineleri bunlar paylaşıyor. Buna ne gerek vardı? Bİz bunu Türkiye olarak ne kadar kabul etmezsek etmeyelim, onlar anlaşmalarını yaptılar. Türkiye'nin konuşan anlaşan bir ülke olması lazım.
**Türkiye ve İran'ın çıkarları neden çoğu zaman örtüşmüyor?
-Rahmetli Erbakan'ın söylediği gibi, Türkiye-İran-Mısır. Bunlar çok önemli ülkeler. Birbirleri ile ilişki içerisinde olması gereken büyük ülkeler. Neticede böyle bir durum oldu. Politikalar değişebilir. Müslüman ülke bile olsanız. Libya'daki durum zaten tam bir fecaat. Libya'da Kaddafi'yi kaldırdılar, öldürdüler. Hiç laik olmadığı bir şekilde yerlerde sürüyerek yok ettiler. Ne oldu? Şimdi Libya birbirine girdi. Libya 3'e bölünmüş durumda. Libya'nın o güzel servetleri birileri tarafından paylaşılıyor. Şimdi bu Türkiye'nin isteyebileceği bir durum değil. Başbakan ne dedi? NATO'nun orada ne işi var, dedi. Sonra geldi NATO'yu destekledi. Politikada değişen durumlar karşısında değişen tedbirler alınabilir. Buna diyeceğim bir laf yok. Çünkü Türkiye'nin orada 30 bin adamı vardı. Bu vatandaşları koruma ve Libya'dan alacakları tahsil etmek adına NATO'ya yardım etti.
**Son olarak neler söylemek istersiniz?
-Birileri bizi kullanıyor. Türkiye'nin kendini kullandırtmaması ve başka ülkelerin maşası olmaması gerekiyor. Artık Türkiye eline masaya vursun. Tarafını belli etsin. Suriye ve Irak konusunda Türkiye son derece öngörüsüz bir şekilde hareket etti. Libya'da da aynısını yaşadı. Türkiye güç dengesini hesap edemiyor. Muhalifler bir ara güçlü göründü ve Türkiye politikasını Suriyeli muhaliflere çevirdi. Esad unutuldu. Esad'a sırt çevrildi. Oysa Türkiye iki tarafla da ikili ilişkiler kurması gerekiyordu. Bugün bütün gelişmiş devletler bunu yapıyor. Tek taraflı görüşmelerle bu savaş bitmez.
SENCER İMER KİMDİR?
1942 yılında Ankara'da doğdu. İlk ve orta tahsilini Ankara'da tamamladı. 1960 da devlet burslu olarak Almanya'ya gönderildi. Berlin Teknik Üniversitesi'nden 1968 yılında metalurji yüksek mühendisi olarak mezun oldu. 1973 de Berlin Teknik Üniversitesi'nde metalurji alanında doktorasını verdi. 1973-1982 yılları arasında Berlin Teknik Üniversitesi'nde bilimsel çalışmalar ve öğretim üyeliği yaptı. 1982-1992 yılları arasında Birleşmiş Milletler uzmanı olarak Devlet Planlama Teşkilatı'nda müşavirlik ve çeşitli bakanlara danışmanlık yaptı ve Erdemir, Asil-çelik ve TDÇİ yönetim kurulu üyeliği ve başkanvekilliği görevlerinde, 1989-1992 yıllarında TDÇİ genel müdürlüğü görevinde bulundu. 1992'den beri Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapmakta. Birinci dereceden Alman Devleti Hizmet Nişanı sahibi olan Doç. Dr. Sencer İmer evli ve üç çocuk babasıdır.