Bürokraside el altı işlemleri oluşumlarından bahsetmiştik.
Bu gün konu edeceğimiz olay da ise, daha ileri bir gidiş seyretmesi. Savcılığın bile nasıl hareket ettiği.
***
Açıktan iş vermelerde neler oluştu tespiti imkânsız tabii.
Komisyonlarda ise çoğunluğun işi olan işlemler oluşabilir.
Tabii ki mert vatanını devletini düşünenler bu oluşumların dışındadır.
***
Yola çekilecek malzeme için hayli büyük bir işlem ihale ediliyor.
İhale komisyonu başkanı bendeniz. Üyeler Argon Özpınar ve Mustafa bey.
Yol yapım şefliği odasındayız. Dolayısıyla şef Fikri Atak orada oturuyor.
Saat 10’a kadar teklif alınacak en düşük teklif verene ihale verilecek.
Bir saattir bekliyoruz gelen yok nedense!
Şöyle bir odadan çıkmış oldum gelen yok mu? Diye
Gelen iki müteahhit aralarında pazarlık yapıyorlardı girdim içeriye.
Galiba anlaşamıyorlar ki gelen yok ve ihale saati tamamlandı geldi geçti.
Tam biz gelen olmadı tutanağı yazacak iken müteahhit zarf vermek istedi.
Kendisine “ihaleye teklif verme saatinin sona erdiğini. Almamız kanunen mümkün değil dedim.”
Komisyon arkadaşlarda onaylayınca tutanak yazarken yanda oturan yapım şefi dudakları titreyerek ve bağırarak “nasıl almazsın alacaksın” deyiverdi.
***
Kendisine “nizamı bozalım mı” dediğimde bir şey diyemeden çıkıp gitti.
Bir müddet sonra “Müdür çağırıyor” dediler. Gittim.
Müdür Selahattin Bey “ihale için teklif zarfını almamışsın neden yaptın bunu?” diye sordu.
Efendim teklif ihale son saati 10’dan beş dakika sonra geldi kanunen alamazdım” cevabıma
“Olsun almalıydın. Biz iş yapmak istiyoruz işimizi bozuyorsun…” deyince…
“Alsa idim de sizde ihale saati sonrası teklif almışsın diye soruşturma açsaydınız ben ne yapardım o zaman…” cevabıma…
“Bundan böyle yapım şefinden habersiz bir yere gitmeyeceksin. Çık dışarı” deyiverdi.
***
Yerime dönüşümde yine şef Fikri Atak sertçe çağırdı.
Kızgın bir halde bana “seni Ermenek’e atacağım” sözüne.
“bana her yer bir bununla korkutamazsın” deyince…
Yerinden kalkıp benim boğazımdan tutarak boğmaya çalışırken büro içine itmiş herkeste görmüştü.
Kollarını iteleyerek kurtulmuştum. Üç mühendis iki daktilo arkadaş hayret içinde gördüler.
***
Ertesi gün cumartesi idi yeğenim avukat Mehmet beye anlatmıştım olayı.
“nasıl yapar? Hemen bir dilekçe yazayım. Nöbetçi savcıya şikâyet et” demişti.
Dediğini yaptım dilekçeyi aldılar.
Pazartesi günü bürodaki arkadaşların gördüklerini savcıya anlatırsınız deyince…
“Biz farkında olmadık” demezler mi?
Sürgün gelen solcu kâtip “ben gördüm ağabey ifade veririm” demişti.
Demişti ama öğleden sonra onu apar topar Afyon’a gönderdiler.
Pazartesi öğle sonu. Yapım Şefi Fikri Atak yanıma gelerek.
“Ağabey özür dilerim hata yaptım affeyle. Sen benim hocamsın…” deyince
Af dileyen affedilir diye düşünerek “Peki şunu söyleyeyim bak bürodaki arkadaşlar ile de böyle olumsuzluklar yapma” dedim barıştık.
***
Ertesi gün savcının makamına çağırdığını söylediler.
Savcılığa gittim.
“Bu dilekçe senin mi?” sorusuna “Evet” derken ilave ettim.
“Olay aynen oldu. Boğmaya kalktı beni. Ancak af diledi bende affettim bu bakımdan şikâyetçi değilim.” Dedim. Savcı bir tutanak yazıp benim imzalamamı istedi.
Neler yazdı diye okuyunca hayret ettim.
Tutanakta “böyle bir olay olmadığı sehven tarafımdan şikayet etmiş olduğum…” mealinde yazıyı görünce hayret ettim.
“Savcı bey. Ben olay oldu boğazımı sıkıştırarak boğmak istedi. Ancak özür ve af diledi bende affettim ve şikâyetimi geri alıyorum. Siz nasıl yazarsınız bunu?” deyince öylemi deyip tutanağı değiştirdi ve çıktım geldim. Sonradan öğrendiğime göre dilekçeyi alan savcı hemen dostunu çağırıp özür dilemesini istemiş meğer.
***
Aradan on beş gün kadar geçmişti.
Bir gün şefin odasına girdiğimde konuştuğumuz savcı içerde sohbet ediyordu. Demek ki dostlukları varmış.
Bir gün de bizim pikap üstünde çamaşır makinesi götürüldüğünü görüp “Kime gidiyor? Soruma şoför “Savcıya” demişti.
***
Eğer savcının tutanağını okumadan imzalamış olsa idim.
“üssüne yalan iftira ediyor” deyip dava açacaklardı demek ki.
Başınızdan bir olay geçmiş savcı tutanak tutmuşsa mutlaka okuyun derim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…