Yaşadığımız sancılı sürece baktığımızda yukarıdaki başlığımız gönlümüze su serpiyor. Evet, ne oluyor ey halkım! Biz düşman değiliz. Birbirimize yedi kat el olsak da biz kardeşiz. Aramızdaki husumetler, kin ve düşmanlıklar, sürtüşme noktaları tamamen suni. Başka mihraklar tarafından körükleniyor devamlı gündemde tutuluyor.
Evet, biz kardeşiz hem de din kardeşi!
Bu yüce dînin şanlı önderi 14 asır önce aralarında son derece düşmanlık ve husumet bulunan insanları, kabileleri İslam potası içinde eritti, yumuşattı ve onları kadife gibi yumuşak müminler hâline getirdi. Medine’de yaşayan en güçlü iki kabile olan Evs ve Hazreç kabileleri arasında tam bir asırdır devam eden düşmanlık ve husumeti İslâm’ın irfan mektebinde şekillendirerek onları akıllara durgunluk verecek derecede ilerlemiş bir boyutta kardeş durumuna getirmiştir. O zamanlar bir asırdır devam eden bu kavgayı hiçbir barışsever durduramıyordu. Hiçbir kabile reisi bu işi başaramıyordu. Ama İslâm’ın nurlu yolunun getirmiş olduğu İslam kardeşliği, din kardeşliği anlayışı kimselerin başaramadığını başarmıştı. Çünkü güzel dînîmiz kavga yerine barışı, düşmanlık yerine kardeşliği, kin ve nefret yerine sevgiyi hedefleyen, insanı değerli gören, insan hak ve hukûna saygıyı hedefleyen son derece insancıl bir dindi.
İslâmiyet bugün değişmedi. Geldiği günden beri ayni! Ayni düsturlar bugünde Müslümanların arasındaki sıkıntıyı giderecek ve her çeşit problemin çözümünün bulunabileceği durumda elhamdülillah. Dert sizde derman İslam’da! Beyhude yerlerde boşuna yorulmayın. Halkımıza bugün ‘Biz Kardeşiz’ bilinci empoze edilmeli, yerleştirilmeli. İslâm’ın getirdiği kardeşlik anlayışı gönüllere su serpiyor. Kutsal kitabımızda, Ali İmran Suresindeki şu ayetlere baktığımızda yine bir rahatlama geliyor yüreklerimize(102-2103): “Ey imân edenler! Allah’tan gerektiği gibi korkun ve ancak Müslüman olarak can verin. Hepiniz birden Allah’ın (mânevi) ipine (Kur’an’a) sarılın, ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; hani sizler birbirinize düşman iken O, gönüllerinizi(İslâm’ın saf ve temiz havası içinde) uzlaştırıp birleştirdi de O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir zamanlar ateş çukurunun kenarına gelmiş bulunuyordunuz. Allah sizi kurtarmıştı. Artık İslâm’ın dosdoğru yolunu bulasınız diye Allah ayetlerini böylece size açıklıyor.”
Evet, biz kardeşiz hem de din kardeşi!
Kürtler, Türkler, Lazlar, Pomaklar, Çerkezler, Boşnaklar, Araplar, Acemler, Fârisiler, Yemenliler hepimiz kardeşiz. Birbirimizle geçmişte yanlış yapılan kardeşliğe sığmayan kavgaya zemin hazırlayan pek çok durum olmuş olabilir. O zamanlar adalet tecelli etmemiş olabilir. Ama biz şimdi yaşadığımız şu medenî ve çağdaş asırda aramızda geçen her şeyi adalet çerçevesinde değerlendirelim. Çünkü Allâhü Teâlâ’nın ‘Adl’ ismi gereği O adaletlidir ve adaletli olanları sever. Cenâbı Hakk’ın rızâsı için adâletle, doğrulukla ve sükunetle aramızdaki sorunları giderelim. İtidal üzere, olgunlukla o an ki galeyâna gelen hislerle değil büyük bir ferasetle olayları değerlendirelim.
Fakat bu iş bizi idâre eden kurumlarda ne yazık ki çığırından çıkmış vaziyette. Devletin ve memleketin güvenliğinden sorumlu ülkenin göz bebeği olan kurum kendi vazifesini bırakmış devlet adamlarının peşinde geziyor, suikast planları yapıyor. Halkını düşman ilan etmiş onlara na hak yere işkenceler yapıyor, işe yaramaz gördüğü adamları hesap sorulur bir gün demeden asit kuyularına atıyor. Allah’ın değerli gördüğü kullarının kafalarına kurşunlar sıkılıyor. Halkın en yoğun olduğu yerlerde bombalar patlatılıyor. Memleketin neresini kazsanız cephanelikler çıkıyor. Bunlar ne için, kimin için buralara gömülmüş. Benim için senin için halkımız için. Yazık, üzücü, vahim! Devletin kaç güzide vatan evlatları kim vurdu? ya gitti. Yine yakın zamanda bir Belediye Başkanı halkın gözünün içine baka baka ağza alınmayacak küfürleri hoyratta edebiliyor. İşin daha garibi ayni ağız Kur’an ayetlerini anarak savunma yapıyor. Güya haksızlığı önlemek adına böyle konuşmuşmuş. Bu kadar değerlerin içinin boşaltıldığına daha şahit olmadık. Bunlar devlet görevlileri! Mevlâ, bu şekilde sapkınlığa düşenlere düşünme yeteneği ve feraset nasip etsin.
Fakat ne dersek diyelim halk uyandı. Devletin bünyesinde tepeden tırnağa mevcut olmayan hoşgörü, geniş yüreklilik, sabır ve olgunluğu gösteriyor. Hatta var olan yaraların sarılmasına yönelik daha duyarlı ve fedakâr davranıyor. Ayni duyarlılığı ve titizliği koca devletin erkânında maalesef göremiyorsunuz. Yine tekrar ediyoruz.
Ya biz kardeşiz!
Evet, biz kardeşiz hem de din kardeşi!
Bu yüce dînin şanlı önderi 14 asır önce aralarında son derece düşmanlık ve husumet bulunan insanları, kabileleri İslam potası içinde eritti, yumuşattı ve onları kadife gibi yumuşak müminler hâline getirdi. Medine’de yaşayan en güçlü iki kabile olan Evs ve Hazreç kabileleri arasında tam bir asırdır devam eden düşmanlık ve husumeti İslâm’ın irfan mektebinde şekillendirerek onları akıllara durgunluk verecek derecede ilerlemiş bir boyutta kardeş durumuna getirmiştir. O zamanlar bir asırdır devam eden bu kavgayı hiçbir barışsever durduramıyordu. Hiçbir kabile reisi bu işi başaramıyordu. Ama İslâm’ın nurlu yolunun getirmiş olduğu İslam kardeşliği, din kardeşliği anlayışı kimselerin başaramadığını başarmıştı. Çünkü güzel dînîmiz kavga yerine barışı, düşmanlık yerine kardeşliği, kin ve nefret yerine sevgiyi hedefleyen, insanı değerli gören, insan hak ve hukûna saygıyı hedefleyen son derece insancıl bir dindi.
İslâmiyet bugün değişmedi. Geldiği günden beri ayni! Ayni düsturlar bugünde Müslümanların arasındaki sıkıntıyı giderecek ve her çeşit problemin çözümünün bulunabileceği durumda elhamdülillah. Dert sizde derman İslam’da! Beyhude yerlerde boşuna yorulmayın. Halkımıza bugün ‘Biz Kardeşiz’ bilinci empoze edilmeli, yerleştirilmeli. İslâm’ın getirdiği kardeşlik anlayışı gönüllere su serpiyor. Kutsal kitabımızda, Ali İmran Suresindeki şu ayetlere baktığımızda yine bir rahatlama geliyor yüreklerimize(102-2103): “Ey imân edenler! Allah’tan gerektiği gibi korkun ve ancak Müslüman olarak can verin. Hepiniz birden Allah’ın (mânevi) ipine (Kur’an’a) sarılın, ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın; hani sizler birbirinize düşman iken O, gönüllerinizi(İslâm’ın saf ve temiz havası içinde) uzlaştırıp birleştirdi de O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir zamanlar ateş çukurunun kenarına gelmiş bulunuyordunuz. Allah sizi kurtarmıştı. Artık İslâm’ın dosdoğru yolunu bulasınız diye Allah ayetlerini böylece size açıklıyor.”
Evet, biz kardeşiz hem de din kardeşi!
Kürtler, Türkler, Lazlar, Pomaklar, Çerkezler, Boşnaklar, Araplar, Acemler, Fârisiler, Yemenliler hepimiz kardeşiz. Birbirimizle geçmişte yanlış yapılan kardeşliğe sığmayan kavgaya zemin hazırlayan pek çok durum olmuş olabilir. O zamanlar adalet tecelli etmemiş olabilir. Ama biz şimdi yaşadığımız şu medenî ve çağdaş asırda aramızda geçen her şeyi adalet çerçevesinde değerlendirelim. Çünkü Allâhü Teâlâ’nın ‘Adl’ ismi gereği O adaletlidir ve adaletli olanları sever. Cenâbı Hakk’ın rızâsı için adâletle, doğrulukla ve sükunetle aramızdaki sorunları giderelim. İtidal üzere, olgunlukla o an ki galeyâna gelen hislerle değil büyük bir ferasetle olayları değerlendirelim.
Fakat bu iş bizi idâre eden kurumlarda ne yazık ki çığırından çıkmış vaziyette. Devletin ve memleketin güvenliğinden sorumlu ülkenin göz bebeği olan kurum kendi vazifesini bırakmış devlet adamlarının peşinde geziyor, suikast planları yapıyor. Halkını düşman ilan etmiş onlara na hak yere işkenceler yapıyor, işe yaramaz gördüğü adamları hesap sorulur bir gün demeden asit kuyularına atıyor. Allah’ın değerli gördüğü kullarının kafalarına kurşunlar sıkılıyor. Halkın en yoğun olduğu yerlerde bombalar patlatılıyor. Memleketin neresini kazsanız cephanelikler çıkıyor. Bunlar ne için, kimin için buralara gömülmüş. Benim için senin için halkımız için. Yazık, üzücü, vahim! Devletin kaç güzide vatan evlatları kim vurdu? ya gitti. Yine yakın zamanda bir Belediye Başkanı halkın gözünün içine baka baka ağza alınmayacak küfürleri hoyratta edebiliyor. İşin daha garibi ayni ağız Kur’an ayetlerini anarak savunma yapıyor. Güya haksızlığı önlemek adına böyle konuşmuşmuş. Bu kadar değerlerin içinin boşaltıldığına daha şahit olmadık. Bunlar devlet görevlileri! Mevlâ, bu şekilde sapkınlığa düşenlere düşünme yeteneği ve feraset nasip etsin.
Fakat ne dersek diyelim halk uyandı. Devletin bünyesinde tepeden tırnağa mevcut olmayan hoşgörü, geniş yüreklilik, sabır ve olgunluğu gösteriyor. Hatta var olan yaraların sarılmasına yönelik daha duyarlı ve fedakâr davranıyor. Ayni duyarlılığı ve titizliği koca devletin erkânında maalesef göremiyorsunuz. Yine tekrar ediyoruz.
Ya biz kardeşiz!