Şu çivisi çıkmış dünyâda pek çok şeyin düzgün gitmediği âşikar. Nihâyetinde dünya sonlu, sınırlı içinde bâki değiliz. İnsanların ömrü de öyle. Herkes yüce Yaradan tarafından kendisine takdir edilen günleri yaşayıp bu dünyâdan çıkıp ebedi bir âleme doğru yola çıkacak. Bu fâni dünyâda ne kadar yaşarsan yaşa eninde sonunda bir şekilde ahrete intikal edeceksin bundan kaçış yok. Ezeli takdir herkes için gerçekleşecek. Önemli olan nasıl bir gidişle gidecek olmaktır.
Kimi kendisine tahsis edilen ömrü heba eder, öylesine güle oynaya bir hayat yaşar, kimi de Hakk’a adanmışlık rûhuyla bir ömür geçirir. Kimi hastalıklarla kimi dert ve sıkıntılarla kimi fakirlikle kimi vatansızlıkla boğuşur durur, ömrü bu minvalde devam ederek geçer. Olur, normaldir, dünyânın kırk bin türlü hâli vardır, herkesin Hak katında çizilmiş ayrı bir kaderi mevcuttur. Hayat yolculuğunda karşılaştıklarımıza; ‘Gün ola harman ola’ denir bâzen. Bâzen de, ‘hayat harcadın beni’ bâzen de, ‘her şey kaderin cilvesi’ der, geçeriz.
Hayâtı yaşanmaya değer kılan davranışların kalitesidir. Ya bugün yaşanan hayatta kalite davranışlar kalmamışsa işte o zaman haller içler acınasıdır. Güçle ayakta kalan ilkeler güçlükle ayakta duruyor demektir. Vicdan denen fıtrat kânunu varken her şey maddi kanunlarla düzeltilemez.
İsmini taşlaşmış heykellerle yüceltenler çoktan gönüllerden silinmiştir. Zorâki dayatılanlarla hâkim olanlar zorbalar mahkemesinin yenilmiş sanıklarıdır. Adâletsiz, mesnetsiz buyruklarla dünyâya hükmedenler merhametsizlik denizinde önce kendileri boğulacaklardır. Dünyâyı yaşanmaz, hayâtı çekilmez hâle getiren zâlim egemenler bunun bedelini er ya da geç mutlaka ödeyeceklerdir. Onların şer, nifak, kir kokan yürekleri devamlı pis kan pompalamaktadır ruhsuz canları devamlı daha nice yakacakları canların hesâbını yapmaktadır.
Böyleleri yâni tüm zâlimler, ölmekten ölesiye korkarlar onun için de mâsumlara kıyıyorlar. Fakat yanlış hesap yapıyorlar. Onlar ölmeye gelmezler şöyle desek daha doğru onlar öldürülmeye bile değmezler. Bu değmezler ayni Nemrud tabiatlı olanlardır, onlar hep yok etme meraklısıdırlar. Ama biz ya biz???
Biz Müslümân’ız bre densizler! Biz ölmeye koşarcasına gideriz zira ölüm bizim için vuslattır. Biz ölüme koşarız ucunda şehitlik vardır neticede hesapsız cennet vardır. Bizim için ölüm bir değiştirilemeyen mukadderattır, ona inanırız ve bu minval üzere yaşarız. Son nefeste iman ile Hakk’ın huzûruna varmak dileriz. Biz iyi ki Müslümân’ız. İyi ki sizin safınızda değiliz ey zâlimler.
Biz öldürmeyi değil yaşatmayı severiz. Biz yıkmayı değil hep yapmayı, yapıcı olmayı hedefleriz. Mâsumu, mazlumu sever, koruyup kollarız. Fakir-fukarânın yanında oluruz, yetimi itip kakmayız onları Hakk’ın emâneti belleriz, sığınmacılara kucak açar elimizden geldiğince ekmeğimizi-aşımızı paylaşır, varımızı yoğumuzu seferber ederiz. Biz buyuz.
Ama siz de bütün Muhammedîleri dünyâdan silmek için İslam düşmanlığını yayan bir fobi artığısınız. Mültecilere en acımasız davranışları revâ görenlersiniz. Misket bombalarıyla nice Fatımaları, Aişeleri, Haticeleri, Hamzaları, Alileri, Hasanları katledenlersiniz. Nice Zeyneplerin, Safiyelerin, Gülsümlerin namuslarını kirletensiniz, nice küçük mümin çocukları kaçırıp organlarını boşaltan, nicelerini Hıristiyanlaştıran zararlı mahluklarsınız. Size insan bile diyemiyoruz. Veyl olsun, yazık olsun sizlere! Hiç mi inandığınız değerleriniz yok Hakk aşkına?
Şükür ki ölsek de, zulme uğrasak da iyi ki Müslümânız, bizim inandığımız değerlerimiz var o sebeple biz kıymetliyiz. Ölürsek şehidiz kalırsak sizin korkununuz. Ne mutlu bize.