Bu toplum olarak köylüsü, şehirlisi, işçisi patronu, talebesi hocasıyla hiç birini diğerinden ayırt etmeden her şeyi bilen bir toplum olduğumuz gerçeğini hatırlatmak istiyoruz.
Bu gerçeği tam da seçimlerin ilan edilip aday adaylığı sürecinin başladığı bu günlerde bir kez daha hatırlatmanın görevimiz olduğuna inanıyoruz.
Çünkü her şeyi bilen ama bildiğini yapmayan bir toplum olduk.
Doğrusuyla yanlışıyla her şeyi gören fakat yanlışı düzeltmek için gereğini yapmayan bir toplum olduk.
Dedik ya her şeyi biliyoruz diye.
En çok bildiğimiz şeyler ise din ve siyaset.
Sonra eğitim ve ticaret.
Ortalık seçim havasına mı büründü?
Siyaseti en iyi biz anlar, biz biliriz.
Kimin aday olacağını, kimlerin bir dönem daha bekleyeceğini, kimin kime madik atacağını biz bilir biz söyleriz.
Ama hadi gel denildiğinde meydanı terk ediveririz.
Sonrası bu ülkedeki yanlış siyasetten hatalı siyaset kurumlarına veryansın etmeye devam.
Din konusunda da böyleyiz maalesef.
İslam’ı en iyi biz biliriz, biz yaşarız havasındayız.
Hayatında bir ilmihal bile okumamış olmamıza rağmen din konusunda ahkâm keseriz.
En temel ibadetimiz olan Namaz ibadeti için Camilere gitmeye gocunuruz ama Sahabe nesli(ra) dâhil herkeste kusur bulmakta üstad oluruz.
Namaz dedik ya, kıldığımız Namaz ibadetinin Sünnetlerini, vaciplerini hatta farzlarını sayamayız ama başta Mezhep İmamımız İmamı Azam Ebu Hanife(ra) olmak üzere mezhep imamlarına bile dil uzatırız.
Bunca Müslümanlığımıza rağmen Kur’an-ı Kerim’in bir sayfasını yüzünden bile kekelemeden okuyamayız ama Gelmiş geçmiş tüm tefsir âlimlerini yaya bırakacak şekilde hangi ayetin hangi manaya geldiğini söyleyiveririz.
Ya da son zamanların modasına uyarak Hz. Peygamberimizden (sav) bize ulaşan ve Ümmeti Muhammedin Sahih olarak kabul ettiği Kütübü Sitte Hadislerinin hangilerinin sahih olmadığı hatta Kur’an ayetlerine aykırı olduğu konusunda hükmü veriveririz.
En başta ifade ettiğimiz gibi eğitim ve ticaret konusunda da en iyi biz biliriz.
Memleketteki eğitim sisteminin bozukluğu konusunda uzmanlara taş çıkartacak şekilde nutuklar atarız.
Ticaret mi? Onu da en iyi biz biliriz ve son yıllardaki ekonomik gidişatın dünya konjonktüründeki yerine nerede ise tez konusu bile yapacak kadar ancak biz vakıf olmuşuzdur.
Dedik ya bu hususlar başta olmak üzere evde işyerinde dost meclislerinde konuşulacak hangi konu varsa biz biliriz.
Biliriz de gereğini bir türlü yapmaya elimiz varmaz. Sadece söyleriz.
Herkesi toplumun eksikliklerini yanlışlarını düzeltme konusunda uyarırız hatta görevlendiririz ama kendi nefsimize gelince görevimizi ve sorumluluğumuzu unutuveririz.
Dilimiz konuşur ama elimiz yapmaz.
Bilgi üretiriz ama bilgiyi, hayata geçirmeyiz.
Ürettiğimiz bir bilgimiz vardır ama kaynağımız kitaplar değil gazete ve televizyon haberleridir.
Her konuda insanlara yol gösteren hocalık yapmayı çok severiz ama bir hoca önüne diz çöküp itikadi ve ameli bilgilerdeki eksikliklerimizi gidermek nefsimize zor gelir.
Dostlarımızın ticaret hayatındaki eksikliklerini ve yanlışlıklarını görürüz ama onların ticari hayattaki özellikle maddi zorluklarını gidermek için elimiz cebimize gitmez.
İşte maalesef böyle bir toplum olduk biz.
Şimdi kendi kendinize durup bir düşünün.
Dini herkesten daha iyi biliyorsunuz da neden toplumumuzdaki dini yaşantıdaki yozlaşmaya karşı bir tavrınız yok?
Siyaseti herkesten daha iyi bildiğiniz yetmiyormuş gibi toplumu yönetmeye aday siyasi partileri ve adaylarını herkesten daha iyi biliyorsunuz da neden seçtiklerinizin yanlışlarını savunmak için kırk takla atıyorsunuz?
Biz biliriz demekle sorumluluktan kurtulacağımızı mı zannediyorsunuz?