Biz başka sevdik Erzurum'un, “Göç Göç Oldu, Göçler Yola Düzüldi”sini...
O sebepten sevemedik Malatya'nın, “Birgün Şu Dünyadan Göçüp Gidersem”ini...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Hani Yaylam, Hani Senin Ezelin”i...
O sebepten sevemedik Elaziz'in, “Dağlar dağımdır benim”ini...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Sarı Gelin”ini...
O sebepten sevemedik Diyerbekir'in, “Diyarbakır Bu mudur Elleri Kınalı”sını...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Bar Oyunu”nu...
O sebepten sevemedik Mardin'in, “Dik Halayı”nı...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Cağ Kebabı”nı...
O sebepten sevemedik Siirt'in, “Büryan Kebabı”nı...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Kadayıf Dolması”nı...
O sebepten sevemedik Gaziantep'in, “Fıstıklı Baklava”sını...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Çifte Minareli Medrese”sini...
O sebepten sevemedik Kars'ın, “Ani Harabeleri”ni...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Palandöken”ini...
O sebepten sevemedik Bursa'nın, “Uludağ”ını...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Cumhuriyet Caddesi”ni...
O sebepten sevemedik İstanbul'un, “Bağdat Caddesi”ni...
Biz başka sevdik Erzurum'un, “Lapa lapa yağan Kar”ını...
O nedenle sevemedik Antalya'nın, “İnsanı cayır cayır yakan Güneş”ini...
Velhasıl...
Biz başka sevdik, başka dinledik Erzurum'un İbrahim Erkal'ını...
Tıpkı Mükerrem Kemartaş'ı, Raci Alkır'ı dinlediğimiz gibi...
O sebepten dinlemedik, belki de sevemedik Urfa'nın İbrahim Tatlıses'ini ya da Kazancı Bedi'sini veya Seyfettin Sucu'sunu.
xxx
İbrahim Erkal...
2016'ın başlarıydı...
İstanbul'da bir dost sohbetinde tanıştık kendisiyle...
Aslen Erzurumlu olduğumu öğrendiğinde memnuniyetini dile getirmiş, ancak Konya'ya olan sevgisinin de altını çizmişti...
Mütevazi olduğu kadar, kendinden emin, özgüvenli bir tarafı da vardı...
25 yıldır İstanbul'da, hem de elit bir toplumda yaşamasına rağmen, ne Erzurumluluğundan, ne Erzurumlulardan, ne de Dadaşlığından zerre taviz vermediğini anlatmıştı...
Sözlerini “İstanbul beni bozamadı” demeye getirerek noktalamıştı...
Konya'ya gelince mutlaka arayacağını da belirterek, ayrılmıştık...
Dedim ya, 2016'nın ilk aylarıydı...
Konya'ya gelip gelmediğini bilmiyorum, ama ona karşı sevgim ikiye katlanmıştı.
xxx
Erzurum Narmanlı Ebubekir-Hatice Erkal çiftinin kucaklarına aldıkları iki candan bir “can”dır İbrahim Erkal...
Yani altı kardeşin en büyüğüdür...
İlkokul yıllarında müzikle ve birçok enstrümanla tanışmış...
Liseyi okuduktan sonra yolu Ankara'ya düşmüş...
Ankara'da müzik eğitiminin yanısıra pratik yapma imkanı da bulmuş...
1989 yılında da yolu İstanbul'la kesişmiş...
Sonrası malum...
Tutku, Aklımdasın, Sırılsıklam, De Get Yalan Dünya ile başlayan albümlerinin ardı arkası kesilmedi ve Türkiye'nin sanatçısı olarak zirveye çıktı...
Zirveye çıkmakla kalmadı, gönüllerde de taht kurdu...
Türk halkı da, Erzurumlular gibi bir başka sevdi İbrahim Erkal'ı...
Sadece sanatçılığını, bestekarlığını değil, beyefendiliğini de sevdirdi...
xxx
Kötü haber tez ulaştı...
Haber Siteleri ve Sosyal Medya'dan öğrendim, İbrahim Erkal'ın beyin kanaması geçirdiğini...
İçim acıdı...
Bir ay önce anamı kaybetmiştim...
Henüz onun yaraları kapanmamışken, halka malolmuş, iki satır da olsa muhabbet ettiğim İbrahim Erkal'ın kötü haberi burnumun direğini sızlattı...
İbrahim Erkal sanatçı, ama inançlı bir insan...
Çok aklı başında değerli bir Erzurum evladı...
Bir röportajında, “Bir büyüğüme intisap etmişim, aynen devam ediyorum. Allah herkese de nasip eylesin. Yol, Efendimize giden yoldur” diyerek, inancı konusundaki hassasiyetini de, gizlemeden ve kimseden çekinmeden ortaya koymuştu...
Doktorlar 72 saatin önemli olduğunu bildirmişler...
Allah, onu sevdiklerine; özellikle de 10-15 gün önce dünyaya gelen yavrusuna bağışlasın...
Dualarımız ona ve tüm hastalara.