Son kale Türkiye… Son kale Anadolu… Son Çözüm Yolu Müslümanlık…
Elbette ki Dünya üzerinde çeşitli din, kültür ve medeniyetler var. Bu medeniyetlere baktığımız da her zaman kendi toplumunun iyiliği, güzelliği ve liderliği çerçevesinde planlanmış bir yapısı var. Toplumlar buna göre yönlendirilmiş, zihinler buna göre hedeflenmiş, ideolojiler ve fikirler buna göre adapte edilmiştir. Sadece birisi hariç…
Müslümanlık…
Her ne olursa olsun canlı olan her şeyin iyiliğini, güzelliğini ve eşitliğini isteyen bir anlayış, Müslümanlık…
Karşımızda kim olursa olsun haklının, hakkını verme adaletini benimseyen ve bütün insanlık için aynı hassas teraziyi kullanan bir anlayış. Yaşandığı vakit adı Müslümanlaşmış Medeniyetlerden de birisi diyebiliriz. Diğer bir anlamda ise Müslümanca Bir Yaşam..
Bunun yanın yanı sıra kültür coğrafyamızda Müslümanca bir yaşam için gerekli koşullar oluşmuş, kişilerin inanç ve yaşam şekilleri daha iyi olmuş olmasına rağmen coğrafyamız üzerinde adı Müslümanca bir yaşam denilmesine rağmen, Müslümanca bir yaşamdan uzaklaştırılmış, adı “İSLAM” olan bir dini yaşamaktan mustarip bir toplum. Bu kısmı çok anlatmayacağım ama işin ahlak boyunu bugün bu yazıda gündeme taşıyacağız.
Adı Müslüman olarak tanımlanan bu toplumda;
İnsana saygı yitirildi.
Canlılar âlemine ait olan hiçbir şeyin kıymeti kalmadı.
Din ve yaşantı kavramı kişiselleştirildi.
Yargılar kişinin nefsaniyetine göre tasarlandı.
Kişisel hatalar, kişi dışındaki olgu ve kavramlara yüklendi.
Varlık dünyası içerisinde cehalet kol gezdi.
Medeniyet algıları, hassasiyetleri yerle yeksan oldu.
Birilerini Düzeltmek İçin Önce Kendiniz Düzelin!!!
Dikkatleri çekmek istediğim mesele şu. Okumuyoruz, yaşamıyoruz, kulaktan kulağa duyduğumuz yanlışlara kendimiz inanıp, sonra başkasına gerçekmişçesine anlatıyoruz.
Aslında bir olayla bu durumu somutlaştıracağız. Geçtiğimiz günlerde ELAZIĞ ilimizde bir afet gerçekleşti. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, kalanlara sıhhat hayırlı bir ömür dilerim.
Gerçekleşen bu afet vesilesiyle tüm Türkiye bir oldu ve yardım yapmak için top yekün kenetlenildi. Niyetini ortaya koyan ve gerçekleştiren herkesin başımın üzerinde yeri var. Ancak bu yardım vesilesi ile kişiler kendi yardım yapmadı. İmkanı vardı ya da yoktu çok önemsemiyorum. Ama kamuoyunda etki alanı yüksek olan kişilere linç kampanyası başlatıldı. Bu durum hakkında hassas olmadıklarına dair yargılar belirttiler. Her ne olursa olsun kişilerin yardım edip etmediklerini kedin olarak bilmeden o kişilerin hakkı girildiğinden haberiniz var mı? Belki o kişinin orada bir yakını vardır acısı matemi vardır biliyor musun? Dolayısıyla yukarıda izahını gerçekleştirdiğimiz meselede sabit olmak üzere Müslümanca Yaşadığımızı İddia ettiğimiz bu toplum bu hassasiyeti biliyorsa, kişilerin de hakkına girmemelidir.