Konya Tahir Hocasız bir güne uyandı ve bundan sonra da hep böyle olacak. Efendim geçen hafta Erbakan Hoca bu haftada Tahir Hoca’nın ahirete intikalleri geride kalan biz gönüldaşlarını çok müteessir etti. Hepimizin ayni zamanda İslam âleminin başı sağ olsun.
‘Bir yıldız kaydı’ diye yazımıza başlık attık. Evet, onlar ‘yıldızlar’ gibiydi. Aydınlık yürekleriyle etraflarını aydınlattılar. Ancak geride bıraktıklarının dualarıyla, onların zâten aydınlık kabir hayatları şimdi daha bir aydınlanacak. O yıldızlar öyle yaşadılar ki, tebessümleri kaldı kalplerimizde, hayır nasihatları kaldı zihinlerimizde… Gönül insanlarının hayatta olmaması biz dünyâda kalanlar için ne yazık ki çok acı! Hele ikisi de bir araya gelince doğrusu saha bir sarsıldık. Böyle insanları görmesek bile onların bu dünyâda yaşıyor olduğunu düşünmek dahi bizlere mutluluk veriyordu ve dünya onlarla güvende oluyordu. Zirâ diyorduk ki; ‘Konya’da, tertemiz bir Tâhir Hoca var, o oldukça Konya’nın sırtı yere gelmez.’ Âlim ve âbid zatlar bulundukları beldelere uful uful rahmet yağdırırlar. Günahların alenen rahatlıkla, fütursuzca işlendiği bir devirde yaşarken içimizden; ‘İyi ki büyüklerimiz var, onların duası olmasa vay hâline insanlığın.’ Diyorduk.
Efendim, bir zamanlar(bu bir zamanlar 20-30 sene öncesi) Erzurum’da bir polis gece nöbetinden evine dönerken o beldenin evliyâsından (hatta sahabeden olduğu yazıyor kabri şerifinde) Abdurrahman Gazi Hazretleri’ni görüyor yolda. Yana yana Erzurum’da ellerini semâya kaldırmış bir vaziyette dolaşıyor ve sürekli şu sözleri sarf ediyormuş; ‘Ya Rabbi! Artık Erzurum’u tutamıyorum. İmdat!’ Bu bize ibret! Benzer bir hâdisede 1999 Adapazarı depreminde yaşanmıştır. Kıymetli Kubilay Aktaş kasetlerinde bunu anlatıyordu. İşte kıssadan hisse o beldede yaşayan büyükler o beldenin huzur teminâtı ve hayat sigortasıdır. Tertemiz Tâhir Hocamızın kaybını böyle değerlendiriyoruz. Bize kayıp ama kendilerine Hakk’a vuslattır vefatları. Onlar çok sevdikleri Rabb’lerine kavuştular. İnşaallah hayır ve bereket üzere bir ömür yaşadılar buna cümle âlem şâhit oldu. Yüz binler yürüdü cenâze merâsimlerinde onlara son vazifelerini yapabilmek için. Dolu dolu bir ömür yaşadılar ve elleri, defterleri dolu dolu Rabb’lerin kavuştular. Onlara göre ölüm ne ki? Ölüm onlara ‘Vatani asliye’ efendim. Onlar huzur içinde görevlerini yapma saadetiyle çok sevdikleri Rabb’lerine uçtular. Ama bizim dünyâmızdan bir yıldız daha ebediyet âlemine intikal etti. Mekânları cennet olsun. Geride kalan bizlere sabrı cemil ihsan etsin.
Âlimler peygamber vârisleridir. Bir âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir, ilâhi hakikatlerinin tecelli ettiği şu günler bizler adına kayıp olduğu düşünceleriyle hüzünleniyoruz. Zor yetişiyor böyleleri. Eskiler ‘Bir ölür. Bin diriliriz.’ Deniyordu fakat artık binler değil birler zor diriliyor. Ümitsizde değiliz Allâh’ın(c.c) izniyle. Dirilsin inşallah Hocalarımız gibileri. Tâhir Hocamız sâdece Konyalı’nın değil tüm Türkiye’nin zihinlerine kazınmış ender bir şahsiyetti. Güler yüzlü ve nezih davranışlarıyla herkesin sempatisini kazanmıştı. Leyyin metodu yumuşak ama yeri geldiğinde cesur uslûbuyla verdiği vaazlarla, Konya’da yığınlarla ciddi Müslüman’ın yetişmesine vesile olmuş muhteşem bir şahsiyetti tertemiz Tâhir Hocaefendi. Onda hem Cemal hem da Celal sıfatlarını tezâhürlerini görebildiniz. Tam bir İslam sevdâlısıydı. Bir dava adamıydı ayni zamanda ve davasına sevda boyunda tam bir bağlılığı vardı. Hepimizin ondan örnek olacağı çok şey var.
‘Âyinesi iştir kişini lâfa bakılmaz şahsın görünür rütbeyi aklı eserinde’ sözünü yetiştirdiği evlâdı Abdurrahman Büyükkörükçü’yle gerçekleştirdiği de ortada. Kendisi çok sevdiği Rabb’ine kavuştu ama bizlere kendinin inşallah kopyesi olacak kıymetli evlâdını miras bıraktı. O da bir kazanç! Hakikaten Konya güzel insanlar yetiştiriyor. Abdullah Büyük Hoca Efendi, Musa Topbaş mahdûmu Osman Nuri Topbaş Hocaefendiler… Ne derya deniz şahsiyetler. Efendim hep yazarız ya ilim kuru ilim olmamalı. İlim irfan boyutunda olunca asıl kıymeti ve derinliğe gerçek anlamda açığa çıkıyor. Ancak böylesi ilim kalplerde mâkes buluyor.
Ya Hazreti Mevlâna’ya ne demeli? Aşk adamı! İmânın lezzetine tadına varmak isteyen Mevlâna’nın Mesnevisini okusun. İşte Mevlânâ’nın diyârında yetişen başka bir aşk adamı, sapına kadar bir iman eri Tahir Büyükkörükçü Hocamız. Ona Cenâb-ı Hak’tan engin rahmetler diliyoruz. Onu cennetiyle müşerref kılıp cemallullah ile şereflendirmesini yüce Mevlâ’mızdan talep ediyoruz.
Bu vesilelerle tüm Konyalılara ve İslam âlemine başsağlığı ve sabrı cemil diliyorum. Geride kalan bizlere de hayırla geçireceğimiz, hesâbını kolaylıkla verebileceğimiz günler diliyorum efendim.
‘Bir yıldız kaydı’ diye yazımıza başlık attık. Evet, onlar ‘yıldızlar’ gibiydi. Aydınlık yürekleriyle etraflarını aydınlattılar. Ancak geride bıraktıklarının dualarıyla, onların zâten aydınlık kabir hayatları şimdi daha bir aydınlanacak. O yıldızlar öyle yaşadılar ki, tebessümleri kaldı kalplerimizde, hayır nasihatları kaldı zihinlerimizde… Gönül insanlarının hayatta olmaması biz dünyâda kalanlar için ne yazık ki çok acı! Hele ikisi de bir araya gelince doğrusu saha bir sarsıldık. Böyle insanları görmesek bile onların bu dünyâda yaşıyor olduğunu düşünmek dahi bizlere mutluluk veriyordu ve dünya onlarla güvende oluyordu. Zirâ diyorduk ki; ‘Konya’da, tertemiz bir Tâhir Hoca var, o oldukça Konya’nın sırtı yere gelmez.’ Âlim ve âbid zatlar bulundukları beldelere uful uful rahmet yağdırırlar. Günahların alenen rahatlıkla, fütursuzca işlendiği bir devirde yaşarken içimizden; ‘İyi ki büyüklerimiz var, onların duası olmasa vay hâline insanlığın.’ Diyorduk.
Efendim, bir zamanlar(bu bir zamanlar 20-30 sene öncesi) Erzurum’da bir polis gece nöbetinden evine dönerken o beldenin evliyâsından (hatta sahabeden olduğu yazıyor kabri şerifinde) Abdurrahman Gazi Hazretleri’ni görüyor yolda. Yana yana Erzurum’da ellerini semâya kaldırmış bir vaziyette dolaşıyor ve sürekli şu sözleri sarf ediyormuş; ‘Ya Rabbi! Artık Erzurum’u tutamıyorum. İmdat!’ Bu bize ibret! Benzer bir hâdisede 1999 Adapazarı depreminde yaşanmıştır. Kıymetli Kubilay Aktaş kasetlerinde bunu anlatıyordu. İşte kıssadan hisse o beldede yaşayan büyükler o beldenin huzur teminâtı ve hayat sigortasıdır. Tertemiz Tâhir Hocamızın kaybını böyle değerlendiriyoruz. Bize kayıp ama kendilerine Hakk’a vuslattır vefatları. Onlar çok sevdikleri Rabb’lerine kavuştular. İnşaallah hayır ve bereket üzere bir ömür yaşadılar buna cümle âlem şâhit oldu. Yüz binler yürüdü cenâze merâsimlerinde onlara son vazifelerini yapabilmek için. Dolu dolu bir ömür yaşadılar ve elleri, defterleri dolu dolu Rabb’lerin kavuştular. Onlara göre ölüm ne ki? Ölüm onlara ‘Vatani asliye’ efendim. Onlar huzur içinde görevlerini yapma saadetiyle çok sevdikleri Rabb’lerine uçtular. Ama bizim dünyâmızdan bir yıldız daha ebediyet âlemine intikal etti. Mekânları cennet olsun. Geride kalan bizlere sabrı cemil ihsan etsin.
Âlimler peygamber vârisleridir. Bir âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir, ilâhi hakikatlerinin tecelli ettiği şu günler bizler adına kayıp olduğu düşünceleriyle hüzünleniyoruz. Zor yetişiyor böyleleri. Eskiler ‘Bir ölür. Bin diriliriz.’ Deniyordu fakat artık binler değil birler zor diriliyor. Ümitsizde değiliz Allâh’ın(c.c) izniyle. Dirilsin inşallah Hocalarımız gibileri. Tâhir Hocamız sâdece Konyalı’nın değil tüm Türkiye’nin zihinlerine kazınmış ender bir şahsiyetti. Güler yüzlü ve nezih davranışlarıyla herkesin sempatisini kazanmıştı. Leyyin metodu yumuşak ama yeri geldiğinde cesur uslûbuyla verdiği vaazlarla, Konya’da yığınlarla ciddi Müslüman’ın yetişmesine vesile olmuş muhteşem bir şahsiyetti tertemiz Tâhir Hocaefendi. Onda hem Cemal hem da Celal sıfatlarını tezâhürlerini görebildiniz. Tam bir İslam sevdâlısıydı. Bir dava adamıydı ayni zamanda ve davasına sevda boyunda tam bir bağlılığı vardı. Hepimizin ondan örnek olacağı çok şey var.
‘Âyinesi iştir kişini lâfa bakılmaz şahsın görünür rütbeyi aklı eserinde’ sözünü yetiştirdiği evlâdı Abdurrahman Büyükkörükçü’yle gerçekleştirdiği de ortada. Kendisi çok sevdiği Rabb’ine kavuştu ama bizlere kendinin inşallah kopyesi olacak kıymetli evlâdını miras bıraktı. O da bir kazanç! Hakikaten Konya güzel insanlar yetiştiriyor. Abdullah Büyük Hoca Efendi, Musa Topbaş mahdûmu Osman Nuri Topbaş Hocaefendiler… Ne derya deniz şahsiyetler. Efendim hep yazarız ya ilim kuru ilim olmamalı. İlim irfan boyutunda olunca asıl kıymeti ve derinliğe gerçek anlamda açığa çıkıyor. Ancak böylesi ilim kalplerde mâkes buluyor.
Ya Hazreti Mevlâna’ya ne demeli? Aşk adamı! İmânın lezzetine tadına varmak isteyen Mevlâna’nın Mesnevisini okusun. İşte Mevlânâ’nın diyârında yetişen başka bir aşk adamı, sapına kadar bir iman eri Tahir Büyükkörükçü Hocamız. Ona Cenâb-ı Hak’tan engin rahmetler diliyoruz. Onu cennetiyle müşerref kılıp cemallullah ile şereflendirmesini yüce Mevlâ’mızdan talep ediyoruz.
Bu vesilelerle tüm Konyalılara ve İslam âlemine başsağlığı ve sabrı cemil diliyorum. Geride kalan bizlere de hayırla geçireceğimiz, hesâbını kolaylıkla verebileceğimiz günler diliyorum efendim.