Bizleri yoktan var eyleyen, yarattığı varlıklar içerisinde bize ruh verip bizi canlı eyleyen, yarattığı canlılar içerisinde bize akıl verip bizi insan eyleyen, yarattığı insanlar içerisinde bize iman nimetini verip bizi Müslüman eyleyen Rabbimize hamdolsun. Kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa rehber olarak gönderilen liderimiz, önderimiz, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (SAV) salât ve selam olsun.
Takvimler kış mevsimini göstermesine rağmen, soğuk nimeti, kar bereketi, yağmur rahmeti gelmedi diye bir garip duygu içerisinde idik. Aylardır hasrettik kar ve soğuğa. Ocak ayında olmamıza rağmen sanki baharmış gibi bir sıcaklığın olması endişelendiriyordu hepimizi. Ellerimiz semada, dillerimiz duâda yalvardık âlemlerin Rabbine; Ey Rabbimiz, topraklarımızı kar ile yağmur ile bereketlendir. Bizi affet, bize rahmetinle muamele et. Bizi susuzlukla imtihan etme Allah’ım, diye yalvardık hep beraber.
Şubat ayının girmesi ile dağlardan ovalara her yeri kar nimeti kaplamıştı. Bembeyaz olmuştu memleketimin dört bir yanı. Kar ve yağmur suları derelerden yeniden yol almaya başlamış, sisli havalar karlı dağlara bir umut olmuştu. Kar ve soğuk nimetine kavuşmanın sevinci içerisindeydik.
* * *
6 Şubat Pazartesi günü 04.17’de Pazarcık’tan gelen bir haber ile sarsıldık. Kahramanmaraş’tan Gaziantep’e, Adıyaman’dan Hatay’a, Diyarbakır’dan Şanlıurfa’ya, Kilis’ten Osmaniye’ye, Adana’dan Malatya’ya ulaşan deprem, memleketimizin her bir köşesinde hissedilmişti. Gece kaybolup gün ağarınca depremin etkisi ortaya çıktı. Depremin etkisi gün yüzüne çıkınca da yüreklerimizi bir acı sardı.
Neler olmadı ki o günler…
Karlı dağlardan, sisli yollardan yol almaya çalıştı yardımsever milletimiz.
Beton yığınlarının arasında tanıdık bir ses aradı herkes. “Orada kimse var mı? Sesimi duyan var mı?” Sorularına bir ses bekledi yüreklerimiz.
“İmdaaat, Ben buradayım!” diye gelen her çağrıya ulaşmak için çabaladı kardeşlerimiz.
Bütün imkânımız ile kardeşlerimize ulaşma çabasında iken saat 13.24’te meydana gelen ikinci bir deprem ile yeniden sarsıldık.
Sarsıldık ama yıkılmadık, elhamdülillah;
Deprem devam ederken hastane koridorlarında hastasını kurtarmak için çabalayan hemşire olduk.
Bir cana can suyu olmak, bir sıcak çorba olmak için koşturdu insanlarımız.
Kızının ellerini bırakmayan bir baba olduk hepimiz.
Cebindeki bisküvisini çocukları için saklayan babaya oldu duâlarımız.
Gece soğuktu ve kar, ilk defa bu kadar çok üşütmüştü bizi.
Beton yığınlarının arasında ruhunu teslim etmiş kardeşlerimize ulaşınca dillerde nidamız: İnnnê Lillâh ve innê ileyhi râciûn; Allah’tan geldik ve yine O’na döneceğiz.
Saatler günleri kovalarken enkaz altından gelen “Allah-ü Ekber!” nidalarıyla umuda dönüştü duâlarımız.
Canım kardeşim; Kar bereketiyle sevinirken acılarla dolu deprem ile karşılaştık. Sarsıldık, ama yıkılmadık elhamdülillah. Şimdi, yeniden iyiliği kuşanma vaktidir.
Yıkılan binamızdı, dirilen imanımız.
Ölen kardeşimizdi, dirilen kardeşliğimiz.
Sınırlı olan deprem idi, sınırsız olan kardeşliğimiz.
Yer sarsıldı, binalar yıkıldı; kuvvetlendi imanımız ve kardeşliğimiz.
Ve bugün. Hangi işi yaparsak yapalım işimizi en güzel şekilde yapmamız gerektiğini hatırladık. Eve giriş âdâbına dikkat ettiğimiz gibi bina yapmanın farzlarına da dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik. Elbette helal olan işi yapacağız. Ancak işin ilmî yönündeki kurallarına dikkat emmemiz de dinimizin apaçık emridir, bunu unutmayacağız. İşimizin gereklerini en güzel şekilde yapacağız, yapmalıyız da.
Yeryüzünü incitmememiz gerektiğini, bir hiç uğruna kalp kırmamamız gerektiğini öğrendik. Bu dünyada kalıcı olmadığımızı, sadece misafir olduğumuzu yeniden hatırladık. Eğer hoş bir seda bırakmak ve ebedî huzura ulaşmak istiyor isek; Dürüstlüğü ve adaleti, merhameti ve şefkati, saygıyı ve sevgiyi, ahlâkı ve maneviyatı yeniden kuşanmak zorundayız.
“Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şânını yükseltmedik mi? Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.” (İnşirah Suresi)
Rabbim vefat eden kardeşlerimize rahmet eylesin, yaralı olan kardeşlerimize şifalar ihsan eylesin. Rabbim, başta on ilimizdeki kardeşlerimiz olmak üzere hepimize inşirah versin. Allah’a emanet olunuz.