Uzun süre sessizliğini koruduktan sonra peş peşe eserler veren bir şair-yazarımız, Sayın Bekir Oğuzbaşaran. En son Bir Gül Düştü isimli şiir kitabıyla karşımızda.
Bekir Oğuzbaşaran; “Sevinçten çok kederi/Yazmaya hükümlüyüm/Yazmakla yükümlüyüm” diyen; kendi sözleriyle “güdümlü olmayan”(sh. 16); “Türk’ü söyle hep, Türk’ü de!” diyerek yerini tespit eden; “Ey şair, aşk dağına sür atını/ Sür gerçek şiirin saltanatını…” şeklinde şiirinin temellerini ve “Solmaz Gül’ü hiç bırakma” kararlılığıyla hedefini belirleyen bir şair.
Bir Gül Düştü, gül imgesinin sürükleyiciliği ve cazibesiyle yazılmış bir şiir kitabı. Kitap boyunca gül ve ona eşlik eden, medeniyetimizi oluşturan, bizi biz yapan millî ve manevî değerleri görüyor, izliyoruz.
Şair, “Ses Bayrağımız” şiirinde sevgiyle Türkçe’ye sarılıyor mesela.
“Eşrefoğlu Rûmi Hazretlerine” ithaf ettiği “Adı Aşk” şiirinde İlâhi aşkı işliyor; şiir şairin çok sevdiği ve etkilendiği bir isim olan Necip Fazıl’dan da esintiler taşıyor:
“Her gün zehirle pişmiş aşı yemek/ Çile kabında çürümek, adı aşk”
İnsanoğlunun ezelî yolculuğuna “Bir Gece Sâhilde” şiirinde şöyle temas ediyor:
“Yolculuk hep yolculuk kaderim bu benim kaderim”.
Gene “Birdenbire” şiirinde bu yolculuktaki amansız hıza, insanoğlunun aczine, bir bakıma acılı ama umut kokan hikâyesine değiniyor:
“Tufandan beri yürüdüm/ Bütün dünyayı bürüdüm/ Müslümanlıkta eridim/ Her şey birdenbire oldu”
Şairlere özgü bir dille: “Zaten ben doğdum doğalı garibim” dese de, “Kıyâmet alâmetinin çoğaldığı, dört bir yanı kan ve gözyaşının sardığı bir dünyada; engellerin, Gül ışığı ve güzelliğini seçerek ilerlemek güçlüklerinin farkındadır. Çünkü:
“Bu dünya sonsuzluk için/ En büyük tuzak…”tır. (İçimdeki şiirinden).
İçimdeki şiiri, Kâlû Bela’dan da ses getirir, şairin “sonsuz mutluluklar ülkesine” doyumsuzluğunu, iştiyakını hissettirir.
Bekir Oğuzbaşaran şiiri mümince mesajlarla yüklüdür:
“Yol haritasıdır Kur’ân”; aradığı Tanrı’dır; “Îman en büyük silahtır”, “Bence en güzel naat, O Şah Gül’e salavât”tır, “O hâlde bize düşen, Habîb’e sonsuz biat”tır…
Eleştirel bir dili de görürüz kimi şiirlerinde. Şair, “Bir Gece Sâhilde” şiirinde, loş meyhanelerin önünden geçtiği, yüzlerde neşe gözlerde samimiyet görülmediği, kadın ve erkeğin birbirini aldattığı, karanlık adamların hüküm sürdüğü, acayip bir dünyayı çizer.
Bazıları gibi “İlle Filistin” diye tutturmaz. Kırım, Kerkük..Türk coğrafyası da şiirine girer. Kırım’a ağıt yakar. Kıbrıs’ı güzeller; “Men Türkmenem/ Kerküklü bir Türkmenem/ Çent zamandır ezilmiş/ Garip, mazlum Türk menem…” diye Kerkük ve Irak için haykırır.
“Asker Uğurlaması” ve şehitlerimizi konu alan “Ölümsüzler” şiirinde sıcacık mısralarla, millî hislerimizi dalgalandırır.(sh. 77)
Kayserili bir şair olarak, Kayseri güzelliklerini, toprağına vefasını, sevgisini ortaya döker. “Ben Kayseriyim” (sh. 81)
Nihayetinde omzumuza değilse de, gönlümüze bir gül düşürür. Gülce bir rüyayı düşündürür, sürdürür.
İçinde 50 şiirin yer aldığı Bir Gül Düşü, Romantikkitap yayınlarından çıkmış, 103 sayfa.
Bekir Oğuzbaşaran; “Sevinçten çok kederi/Yazmaya hükümlüyüm/Yazmakla yükümlüyüm” diyen; kendi sözleriyle “güdümlü olmayan”(sh. 16); “Türk’ü söyle hep, Türk’ü de!” diyerek yerini tespit eden; “Ey şair, aşk dağına sür atını/ Sür gerçek şiirin saltanatını…” şeklinde şiirinin temellerini ve “Solmaz Gül’ü hiç bırakma” kararlılığıyla hedefini belirleyen bir şair.
Bir Gül Düştü, gül imgesinin sürükleyiciliği ve cazibesiyle yazılmış bir şiir kitabı. Kitap boyunca gül ve ona eşlik eden, medeniyetimizi oluşturan, bizi biz yapan millî ve manevî değerleri görüyor, izliyoruz.
Şair, “Ses Bayrağımız” şiirinde sevgiyle Türkçe’ye sarılıyor mesela.
“Eşrefoğlu Rûmi Hazretlerine” ithaf ettiği “Adı Aşk” şiirinde İlâhi aşkı işliyor; şiir şairin çok sevdiği ve etkilendiği bir isim olan Necip Fazıl’dan da esintiler taşıyor:
“Her gün zehirle pişmiş aşı yemek/ Çile kabında çürümek, adı aşk”
İnsanoğlunun ezelî yolculuğuna “Bir Gece Sâhilde” şiirinde şöyle temas ediyor:
“Yolculuk hep yolculuk kaderim bu benim kaderim”.
Gene “Birdenbire” şiirinde bu yolculuktaki amansız hıza, insanoğlunun aczine, bir bakıma acılı ama umut kokan hikâyesine değiniyor:
“Tufandan beri yürüdüm/ Bütün dünyayı bürüdüm/ Müslümanlıkta eridim/ Her şey birdenbire oldu”
Şairlere özgü bir dille: “Zaten ben doğdum doğalı garibim” dese de, “Kıyâmet alâmetinin çoğaldığı, dört bir yanı kan ve gözyaşının sardığı bir dünyada; engellerin, Gül ışığı ve güzelliğini seçerek ilerlemek güçlüklerinin farkındadır. Çünkü:
“Bu dünya sonsuzluk için/ En büyük tuzak…”tır. (İçimdeki şiirinden).
İçimdeki şiiri, Kâlû Bela’dan da ses getirir, şairin “sonsuz mutluluklar ülkesine” doyumsuzluğunu, iştiyakını hissettirir.
Bekir Oğuzbaşaran şiiri mümince mesajlarla yüklüdür:
“Yol haritasıdır Kur’ân”; aradığı Tanrı’dır; “Îman en büyük silahtır”, “Bence en güzel naat, O Şah Gül’e salavât”tır, “O hâlde bize düşen, Habîb’e sonsuz biat”tır…
Eleştirel bir dili de görürüz kimi şiirlerinde. Şair, “Bir Gece Sâhilde” şiirinde, loş meyhanelerin önünden geçtiği, yüzlerde neşe gözlerde samimiyet görülmediği, kadın ve erkeğin birbirini aldattığı, karanlık adamların hüküm sürdüğü, acayip bir dünyayı çizer.
Bazıları gibi “İlle Filistin” diye tutturmaz. Kırım, Kerkük..Türk coğrafyası da şiirine girer. Kırım’a ağıt yakar. Kıbrıs’ı güzeller; “Men Türkmenem/ Kerküklü bir Türkmenem/ Çent zamandır ezilmiş/ Garip, mazlum Türk menem…” diye Kerkük ve Irak için haykırır.
“Asker Uğurlaması” ve şehitlerimizi konu alan “Ölümsüzler” şiirinde sıcacık mısralarla, millî hislerimizi dalgalandırır.(sh. 77)
Kayserili bir şair olarak, Kayseri güzelliklerini, toprağına vefasını, sevgisini ortaya döker. “Ben Kayseriyim” (sh. 81)
Nihayetinde omzumuza değilse de, gönlümüze bir gül düşürür. Gülce bir rüyayı düşündürür, sürdürür.
İçinde 50 şiirin yer aldığı Bir Gül Düşü, Romantikkitap yayınlarından çıkmış, 103 sayfa.