Bir garip seyyah ‘Mustafa Suna’

Bazı insanlar vardır, macerayı, gezmeyi seven. Bu tutkularından onları kimse alamaz. Dünyanın her yerini dolaşmayı seçerler. Yeni yerler görmeyi arzularlar veya gittikleri yerlerdeki insanların siyasi ve sosyal psikolojilerini çözmeye çalışırlar. Bu insan
Türkiye’nin sosyal ve siyasi nabzının tutmak amacıyla bütün illeri her yıl geziyor. Mesleği öğretmenlik. Elinde çantasıyla ara tatiller de ve yaz tatillerinde Türkiye’yi dolaşıyor. Bazı illere 5 yılda bir giderken, bazı illere her yıl gidiyor. Bu durum daha çok şehirlerin hızlı sosyal değişmelerinden kaynaklanıyor. Her gittiği şehirdeki insanlarla fikir alışveriş yapıyor. Türkiye’nin psikolojisinin çözümlemeye çalışıyor. Şiirle uğraşıyor ve yazmayı seviyor. Kendisini zamanında insanları yönlendiren Alpagut olarak tanımlıyor. Anadolu’yu nasıl gezmeye başladığından, neler yaptığına kadar birçok konuda ilginç cevaplar veriyor. Anadolu’ya gezme merakı ilkokul 5. sınıfta başladığını anlatan Suna, “İlkokul’dan beri hayatım hep yasaklarla ve kavgalarla geçti. Çocukken annem komşu kadınla kavga ederdi. Köyüler birbirleriyle ova kavgası yapardı. Öğrenciliğimde sağ sol kavgaları vardı. Bu yüzdende Anadolu insanı niye birbiriyle kavga ediyor, noktasından hareketle Anadolu’yu dolaşmaya karar verdim. Ve 25 yıldır da dolaşıyorum” diye konuştu. Birçok kavganın bitmesi noktasında önemli olanın insanı dinlemekten geçtiğini söyleyen Suna, “İmam Hatip Lisesinde okurken arkadaşlarım sağ sol kavgası ederdi. Ben ise sadece onları dinlerdim. Sonra bana dönüp sen bu konuda ne düşünüyorsun? Diye sorarlardı. Bende onların hepsini dinlediğim için ortak bir çözüm bulurdum ve her iki grupta haklısın deyip giderlerdi. Bölge insanlarını ve bölgeyi anlamak için birçok ili dolaşırken, her yerde alevi, ateist, Kürt dostum oldu. Hepsiyle konuştuktan sonra ortak bir çözüm noktasında buluştuk. İnsanları olduğu gibi kabullenmek gerekiyor. Ben bu insanları olduğu gibi kabullendim ve konuştukça birçok ortak noktamız çıktı. Bu yüzden önce bizim bir birimizi dinlememiz lazım. Birbirimizi dinlersek aslında hiçbir sorunun olmadığını çok rahat göreceğiz.”
BU İŞİ MİSYON OLARAK ÜSTLENDİM
Bu nedenle kendisine bu görevi misyon edinmiş. Anadolu insanını anlamak için bütün illeri dolaşmaya başlamış. Trakya’dan Kars’a gitmediği yer kalmamış. gittiği illerin tahlilini yaparak, artık Anadolu’da birçok sorunun kavganın, ayrışmanın bitmeye başladığını ifade etti. Her gittiği ilde şehrin nabzını tutan insanlarla konuştuğunu söyleyerek, “Özelikle şehirlerde şehrin nabzının tutan dernek başkanları ve belediye başkanlarıyla görüşüyorum. Bu insanlara diğer illeri anlatarak onların bazı sorunlara nasıl çözüm bulduğunu aktarıyorum. Veya gittiğim bölgede bir sorun varsa o sorun için çözüm önerileri sunuyorum.” Gezerken çok fazlada masrafının olmadığını da aktaran Suna, her gittiği yerde bir tanıdığı olduğu için kendisini misafir ettiklerini belirterek, sadece yol paralarını kendisinin verdiğini açıkladı. Şiirle de uğraştığını ve Eskişehir Şairler Derneği’nin üyesi olduğunu da ifade eden Suna, değişik dergilerde yazılarının ve şiirlerinin yayınlandığını bildirdi. Geziye çıktığı zaman bir haftadan fazla kalmadığını ifade eden Suna, “Bu süre zarfında en az üç tane ili dolaşırım. Kışın ara tatil olması sebebiyle daha çok yakın mesafelere ziyaretlerde bulunuyorum. Yazın ise uzun mesafelere gitmeyi seçiyorum. Türkiye’de gitmediğim tek yer batı Karadeniz bölgesinde Sinop ve teke yöresi kaldı. Gezi için yol paralarımı ise kıştan bir kenarda biriktiriyorum. Diğer yeme içime ve kalma masraflarımı gittiğim yerlerdeki arkadaşlar karşılıyor” diye konuştu.
ALPAGUTLUĞU DEVAM ETTİRİYORUM
Kendisini Alpagut olarak nitelendirmesini ise şöyle açıklıyor Suna, “Alpagut, kutsal savaşçı, kendini kutsal değerlere adamış yiğittir. Türkler İslâmiyeti kabul ettikten sonra, Ahmet Yesevî okulunda yanmışlar, pişmişler, saflaşmışlar. Selçuklular’da Alperen, Osmanlılar’da Akıncı olmuşlar. Halk içinde, halkla beraber, hak üzere yaşamışlar. Farkı fark etmişler ve farklarını fark ettirmişler. Beden dili kullanmışlar. Halktan alkış değil haktan rıza beklemişler. Bu yüzden bende tam olmasa da bu görevi devam ettirdiğim için kendime Alpagut diyorum.” Günümüzün Alpagutlarının eli çantalı olanlar olduğunu anlatan Suna,  Alpugutların bilinmediğine fakat iyi sporcu, edebiyatçı, şair, siyasetçi, sanatçı, ekonomist, yayıncı, toplum doktoru ve danışman olduklarını ifade etti. Bu insanların sanatçıyla, sanatı konuştuklarını, bir yayın yönetmeniyle beraber, yayın ilkelerini, başka bir ortamda, siyasetçiyle siyaseti konuştuklarını veya bazen, tarlada lastik ayakkabı ile domates çapaladıklarını açıklayan Suna, kendisinin de Anadolu’yu gezerken böyle davrandığını söyledi.
HASAN AYHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Merhaba Şehir Haberleri