Bir gariban ve sultan

Ahmet Güldağ

Hayli kalabalık, yılların yazı ve resimlerinin toplandığı dağarcığımı zaman zaman düzenleme veya hatırlama babında karıştırırım.

Yine karşıma çok enteresan bir oluşuma ait yazımla karşılaştım.

Esaslı ibret alınacak bir konuyu kapsıyordu.  Bu konuyu bir değil birkaç kez yazsan yine okuma derecesi olur diye düşünüp sizlere sunmak isterim.

***

İnsanlar bulunduğu mevkilerine güvenerek büyüklük içinde olmamalıdırlar.
İncili Çavuş'un dediği gibi “Padişahım senden büyük Allah var” ifadesini ispatlayan bir öyküdür aynı zamanda..

 O (c.c.)na kendinizi sevdirirseniz O (c.c.)da sizi sever.

İzleyelim öyküyü.

***

Habib Baba, 4. Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah (c.c.) dostlarındandır.
Yaşlıdır, fakirdir, gariptir. Fakat Rabbi'nin katında da âlemlere denk bir değerin sahibidir.

Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda İstanbul’a gelmiştir.

Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gider...

***

Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, paklanmak... Bedenini de ruhuna denk kılmaktır.

Fakat o gün hamam vezirler tarafından tümce kapatılmıştır. Bu vesile ile hamamcı Habib Baba'yı içeri sokmak istemez. “Bugün” der, “Sultan Murad'ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.”

Habib Baba üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır... “Ne olursun” der, “kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum.” diyerek bin bir dil döker.

Hamamcı ehl-i insaftır... Dayanamaz... Kabul eder... Hamamın en sonundaki odayı göstererek... “Baba şu odada hızla yıkanıp çık. Parada istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.”

Habib Baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar... Ve bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç, yakışıklı biridir bu gelen.

***

Onun da görünümü fakirdir... Ama sadece görünümü...

İkinci müşteri kılık değiştirmiş, 4. Murad'dır. O gün vezirlerinin topluca hamam âlemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir.

“Hele bir bakalım demiştir, “bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?” Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir.

***

Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır.. Hamamcı “vezirler” der almak istemez... Padişah ise, “ne olursun gencim bir yıkanmam lazım” der ve bastırır.

Böylece padişah galip gelir...

***

Habib Baba'nın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına fısıldar:
“Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sen de sar peştamalı beline gir yanına... Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın...” Ve ekler: “Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler.”

***

Sonra 4. Murad da Habib Baba'nın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar.

Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır...

***

Habib Baba'nın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır. Biraz kirlenmiş gibi gelir ona... Allah (c.c.) hikmeti gereği dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş Padişah olduğunu ilham etmemiştir...

***

Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib Baba…

Yumuşak bir sesle konuşur “Evladım” der, “Sırtın fazlaca kirlenmiş, müsaade edersen bir keseleyivereyim.”

Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve büyük bir haz duyar...

***

Haz duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, Padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir.

Memnuniyetle Habib Baba'nın önünde dizçökerken: “Buyur baba” der, “ellerin dert görmesin”

Bu arada içerideki âlemin sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir.

Habib Baba, Murat’ın sırtını bir güzel keseler...

Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez..

Ne de olsa insandır ve o da

Her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir.


***

“Baba” der, “gel bende senin sırtını keseliyeyim de ödeşmiş olalım.”

Habib Baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle “olur evlad” deyip sultanın önünde diz çöker.

***

Bu arada, Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib Baba'yı yoklar, ağzını arar...

“Baba” der, “görüyor musun şu dünyayı... Sultan Murad'a vezir olmak varmış... Bak adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi...”

Habib Baba Sultan Murad'ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler...

Sultan Murad'ın Habib Baba'dan duydukları, ağzı açık bırakıp, keseyi elden düşürten cinstendir:

“Be evladım” der, Habib Baba, “Sultan Murad dediğin de kimdir?
Sen asıl Âlemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan Murad'a keselettirir...

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.