Üç hikâye ödülü, yazmaya özendirse de, hep “başlarda”, tecrübesiz olduğumu hissediyordum. Hakkımdaki ilk güzel, onurlandırıcı yazıyı yazandır. Müthiş bir teşvikti.
Edebiyat merkezli, uzun süren bir yazışma dönemimiz olmadı. Fakat isabeti, bereketi ve izleriyle; tam zamanında ve yerinde işlev gördü.
Bir Ustaya, Bilene, ihlâslı bir gönül insanına ihtiyacım vardı. Edebî açıdan kararımda, toparlanma ve şuurlanmamda önemi, tesiri büyüktü.
Yüreklendirmeler kadar, hatalarıma da işaret etti.
Tavsiyelerinin hepsinin yararını gördüm. Mesela şimdi tutmasam da “günlük”, yazmaya uzun seneler ara vermiş bir kişinin kalemle yakın dostluğunda pay sahibi oldu.
“Gazetede yazmak”, disiplini sevmeyen, biraz da tembel bir yazarın, en azından güncel hadiselere karşı daha dikkatli, teyakkuz halinde olmasını, tanınmasını sağladı. Çevremi genişletti.
Müstesna bir edebiyat adamı olmanın ötesinde, titiz, işinin ehli, dikkatli bir hocaydı.
Makalelerini, kitaplarını gönderir, kısa zamanda görüşlerimi yazmamı isterdi. Vakit kaybına, ihmale, özensizliğe, bahaneye tahammülü yoktu. Yaptığınız işleri takip ederdi.
Dergiler, kitaplar, hatta bazı yazarları bütün külliyatıyla okumamı önerirdi.
Edebiyata başınızı, öylesine nasıl gömebilir, kendinizi adayabilirdiniz ki. Açıkçası bazen sıkışırdınız. Yazarlığınızla, geleneksel görevleriniz çatışırdı.
Belki biraz acımasız “Sizin okumama, yazmama lüksünüz yoktur.” derdi. O’nun süratine, vüsatına yetişmek ne mümkündü. Çaresiz, gücünüz yettiğince hızlanırdınız.
İpleri koparmadan şartları zorladım. İçimi de acıtmayarak, meslekle ev hayatı arasında denge kurmayı öğrendim.
Bazen içten içe bozulur, kızardım. İçe dönük bir yazarın, birden hareketlenip sosyalleşmesi, kabuğunu kırması zordu. Mizaç diye bir şey vardı en başta.
Şehir de; kadın yazarların edebî işlerine, örgülerine, doku(n)malarına pek hevesli, hazır değildi o zamanda.
Yazar kadınların ehemmiyetine, güzel hedefler için elbirliğine dikkat çekerdi.
Daha önce kestirip atmıştım. Yazıyı bırakmamdan endişe ederdi: “Şimdi bırakırsanız, kaçtı derler Hüzeyme Hanım!”
Kimin umurundaydı. Elbette benim. Edebiyatla, kalbî zihnî bağlarımı iyi bilirdi. Evvela “Dünyaya hikâyeci nazarıyla baktığımı” söyleyen kendileridir.
Sanırım zamanla bakış açım, yelpazem, kalem hünerlerim genişledi. En son 10 Şubat, 2013 tarihli Milli Gazete’de, “Devrim Otomobili ve hikâyesi” yazısında, kitabından yola çıkarak denemeciliğime değindi.
Projeler ortaya atardı. Edibâne Süzülüşler kitabımın fikir babası O’dur.
Kiminde müjdeli haberlerle gelirdi. Sonradan tanışacağımız Masud Akhtar Shaikh’in hikâye seçkisine girdiğimi -ki tamamen tevafuktu- O’ndan öğrendim. Kapanıp kalmıştık, nereden bilecektim.
Kimseye minnet etmezdi. Doğru bildiği yoldan giderdi. Düşüncelerinden taviz verip, muktedir çevrelere ilişmez bitişmezdi. Öğütleri de bu yöndeydi. Dikilirdim.
Tavsiye ettiği edebî çevrelerin bir kısmıyla, hâlen süren iletişimim başladı. Edebiyatta bir açılım sağlamış ve bulunduğum zemin zamanla sağlamlaşmıştı.
Bir noktadan sonra, şöhret değilse de yazıda ilerlemeniz kolaylaşıyor.
Kalbiniz müsterih; harflerle kucak kucağa, arzu ettiğiniz, gönlünüzdeki tatlı şifalı edebiyatı yapıyorsunuz.
Ve “ötede” yüreğinin sınırları habire büyüyen, kelimelerle nişanlı, yepyeni bir kadın yazar görünüp, gülümsüyor. Yürüyorsunuz.
Oğlu Emre Miyasoğlu da değerli bir yazardır, anmadan geçemeyeceğim.
Şairliğinin yanı sıra, kıymetli romanlar yazmıştır Mustafa Hocam. Birinin konusu, Konya’da düğümlenen “Yollar ve İzler’dir”.
Aynı zamanda mücadeleci bir dava adamıdır. Edebî özgeçmişini, birbirinden kıymetli eserlerini bulur, okursunuz…
Ben kısaca “hocalık hakkını, güzelliğini” yazayım istedim.
…
“Edebiyatçı yazar Mustafa Miyasoğlu, okuyucularından ve sevenlerinden dua bekliyor. Yaklaşık iki aydır tedavi altında tutulan Miyasoğlu’nun beyninde oluşan dört tümörden birisi alınabildi. Miyasoğlu konuşamıyor ve yürüyemiyor. Bağcılar Medipol Hastanesi’nde tedavisi devam eden Mustafa Miyasoğlu’na radyoterapi tedavisi uygulanıyor.”(medeniyetimiz. com)
Dualarımız onunla. Şifalar diliyorum.
Bir Edeb/İyatçı Dua Bekliyor
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.