Geçtiğimiz sene, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin tertiplediği Bursa Seyahatinden hoş hatıralarla, armağanlarla Konya’ya dönmüştük.
Bize hediye edilen çeşitli kitaplardan biri de; “eğitimciliği ve araştırmacılığıyla” öne çıkan Mehmet Ziya Bey’in “Bursa’dan Konya’ya Seyahat” isimli, yüzyıl önceki, yaklaşık 10 günlük bir yolculuğu anlatan eseriydi. Bursa İl Özel İdaresi tarafından yayınlanan kitap, Mehmet Fatih Birgül ve Dr. Levent Ali Çanaklı tarafından hazırlanmıştı.
Aynı eser, yazarı Mehmet Ziya Bey’in “Konya Seyâhatı Hâtırâtından” isimli kitapçığı da eklenerek, Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları arasından, görsel malzemeyle zenginleştirilmiş, üslûp özellikleri korunmuş hâliyle tekrar karşımıza çıktı.
31 Temmuz Cumartesi günü, biz TYB’nin bahçesinde taze tatlar, renkler ilâve edilmiş bu esere; Prof. Dr. Bayram Ürekli, Doç. Dr. Ahmet Çaycı eliyle ve TYB Konya Şubesi’nin katkıları dolayısıyla yeniden kavuştuk. Programı Doç. Dr. Hayri Erten düzenliyordu.
Programın başında; Bursa-Konya fotoğraf sergisiyle Mehmet Ziya’nın seyahati sırasında söz edilen tarihî mekânlar ve kültürel varlıklar, eski-yeni halleriyle sunularak, bir mukayese imkânı verilmişti. Nerden nereye diye düşünmek gerekti.
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Sayın Ahmet Çaycı, eserin bütün serencamını ayrıntılarıyla anlattı. Doğumlar sancılı olsa da ortaya çıkan güzellikler, çekilen zahmetlere değiyor. Aynı seyahati, 2009 senesinde günümüz şartlarıyla yeniden yapmışlardı. Bu da çalışmayı daha değerli kılıyordu.
Mehmet Ziya kitabında; Keşiş Dağı’ndan, İznik Bilecik’e, Eskişehir’den Kütahya, Afyon ve Akşehir’e; Mevlâna, Sadreddin Konevî gibi mümtaz şahsiyetlerden, üstün Mevlevîlik sevdasına, Selçuklu tarihine dek uzanmış; geniş ve cıvıltılı bir malûmatla, okura seslenmişti.
(İhtifalci) Mehmet Ziya Bey, Konya ziyareti sırasında acı bir tespit yapıyor, yöneticilere, ilim-sanat adamlarına görevlerini de hatırlatıyor ve günümüze hitap ediyordu:
“Konya’daki o nefis İslâm eserlerini ziyaret ederken üzüntüden ağlamamak mümkün değildir. Çünkü Müslümanların güzel sanatlarda ne derece sağlam bir zevk ve yaratılışa sahip olduklarının somut ve vakarlı heykelleri konumundaki tüm bu binalar, mükemmel tamir yüzü görmemekten dolayı mahvolup gitmektedir. Eski valilerden hemen hiç biri bu güzel eserlerin iyi bir şekilde korunmasına önem vermemişlerdir.”( Bursa’dan Konya’ya Seyahat” , Bursa İl Özel İdaresi, sh. 372)
Bazı meselelerimiz acaba katlanarak, büyüyerek mi devam ediyordu. Gene başta Türkçe, istiklâlimizin tartışıldığı bugünlerde; acaba dil konusunda, şüphe götürmez, inkâr edilmez hakikatler mi mevcuttu:
“Efendiler, hakâyık-ı müsellemedendir ki, bir kavmin, bir milletin mevcûdiyyetini idâme etmesi ancak lisânının muhafazasıyla kâbildir, Lisânını ta’mim ve takrîr etmeyen bir millet bu sahne-i âlemde mevcûdiyyetini pek güçlükle muhâfaza edebilir; efrâdını terkîb eden anâsır-ı muhtelife arasındaki râbıta ve âhengi tutan hep lisândır.(Bursa’dan Konya’ya Seyâhat/ Konya Seyâhatı Hâtırâtından, Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları, sh. 380”
Bir zihin açılımı ve gezginliği için, bu kitabın oldukça yararlı ve hayırlı olduğunu zannediyorum.
Mehmet Ziya’nınsa talihli bir insan olduğunu düşünüyorum. Keşke her kıymetli yazarın kitaplarına gereken değer verilebilse; ihmalden, tozdan, nisyandan kurtulabilse…
Ve keşke gerçekler, hikmetler satırlarda kalmasa da sadırlara aksedebilse, hayal ve tasavvur olmaktan çıkıp, tatbikatlarla güzelleşip yerleşse, ruhumuzla birlikte yükselse…
Aynı eser, yazarı Mehmet Ziya Bey’in “Konya Seyâhatı Hâtırâtından” isimli kitapçığı da eklenerek, Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları arasından, görsel malzemeyle zenginleştirilmiş, üslûp özellikleri korunmuş hâliyle tekrar karşımıza çıktı.
31 Temmuz Cumartesi günü, biz TYB’nin bahçesinde taze tatlar, renkler ilâve edilmiş bu esere; Prof. Dr. Bayram Ürekli, Doç. Dr. Ahmet Çaycı eliyle ve TYB Konya Şubesi’nin katkıları dolayısıyla yeniden kavuştuk. Programı Doç. Dr. Hayri Erten düzenliyordu.
Programın başında; Bursa-Konya fotoğraf sergisiyle Mehmet Ziya’nın seyahati sırasında söz edilen tarihî mekânlar ve kültürel varlıklar, eski-yeni halleriyle sunularak, bir mukayese imkânı verilmişti. Nerden nereye diye düşünmek gerekti.
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyelerinden Sayın Ahmet Çaycı, eserin bütün serencamını ayrıntılarıyla anlattı. Doğumlar sancılı olsa da ortaya çıkan güzellikler, çekilen zahmetlere değiyor. Aynı seyahati, 2009 senesinde günümüz şartlarıyla yeniden yapmışlardı. Bu da çalışmayı daha değerli kılıyordu.
Mehmet Ziya kitabında; Keşiş Dağı’ndan, İznik Bilecik’e, Eskişehir’den Kütahya, Afyon ve Akşehir’e; Mevlâna, Sadreddin Konevî gibi mümtaz şahsiyetlerden, üstün Mevlevîlik sevdasına, Selçuklu tarihine dek uzanmış; geniş ve cıvıltılı bir malûmatla, okura seslenmişti.
(İhtifalci) Mehmet Ziya Bey, Konya ziyareti sırasında acı bir tespit yapıyor, yöneticilere, ilim-sanat adamlarına görevlerini de hatırlatıyor ve günümüze hitap ediyordu:
“Konya’daki o nefis İslâm eserlerini ziyaret ederken üzüntüden ağlamamak mümkün değildir. Çünkü Müslümanların güzel sanatlarda ne derece sağlam bir zevk ve yaratılışa sahip olduklarının somut ve vakarlı heykelleri konumundaki tüm bu binalar, mükemmel tamir yüzü görmemekten dolayı mahvolup gitmektedir. Eski valilerden hemen hiç biri bu güzel eserlerin iyi bir şekilde korunmasına önem vermemişlerdir.”( Bursa’dan Konya’ya Seyahat” , Bursa İl Özel İdaresi, sh. 372)
Bazı meselelerimiz acaba katlanarak, büyüyerek mi devam ediyordu. Gene başta Türkçe, istiklâlimizin tartışıldığı bugünlerde; acaba dil konusunda, şüphe götürmez, inkâr edilmez hakikatler mi mevcuttu:
“Efendiler, hakâyık-ı müsellemedendir ki, bir kavmin, bir milletin mevcûdiyyetini idâme etmesi ancak lisânının muhafazasıyla kâbildir, Lisânını ta’mim ve takrîr etmeyen bir millet bu sahne-i âlemde mevcûdiyyetini pek güçlükle muhâfaza edebilir; efrâdını terkîb eden anâsır-ı muhtelife arasındaki râbıta ve âhengi tutan hep lisândır.(Bursa’dan Konya’ya Seyâhat/ Konya Seyâhatı Hâtırâtından, Selçuklu Belediyesi Kültür Yayınları, sh. 380”
Bir zihin açılımı ve gezginliği için, bu kitabın oldukça yararlı ve hayırlı olduğunu zannediyorum.
Mehmet Ziya’nınsa talihli bir insan olduğunu düşünüyorum. Keşke her kıymetli yazarın kitaplarına gereken değer verilebilse; ihmalden, tozdan, nisyandan kurtulabilse…
Ve keşke gerçekler, hikmetler satırlarda kalmasa da sadırlara aksedebilse, hayal ve tasavvur olmaktan çıkıp, tatbikatlarla güzelleşip yerleşse, ruhumuzla birlikte yükselse…