Hayatın bize sunduğu en güzel hediyesidir dost ve dostluk. Bence bir sürprizdir dost kazanmak. Bir sanattır. Çünkü böyle tam yalnızken, düşüncelerle boğuşurken, çıkmazlarda kaldığın, dibe vurduğun anlarda artık her şey bitti dediğin anda uzatır sana elini. Herkesin arasından herkesten daha kıymetlidir dost. Bir arkadaştan daha fazlası vardır onda. Özenle seçilmiştir. Dost bu, hani her zaman yanınızda olmayabiliyor. Yanında iken de, telefondayken de huzurla konuşur, danışırsın. İçtendir; samimiyeti ile karakteriyle özeldir hayatımızda. Kırmamak için hassastır. Dost hem sevince hem kedere ortak oluyor. Sabırla dinliyor seni ve sana öğüt verebiliyor. İyi dostlar destek olur. Çünkü seni ‘sen’ olduğun için seviyor. Dost acı söylerken bile sana tatlıyı gösterir! Mutluluğuna kıskanmadan ortak olmak, derdini yüksünmeden paylaşmak dosdoğru yoldaşın işidir.
Yıllar öncesinde Sultanahmet'te Kızlarağası Medresesi'nde, Fethi Gemuhluoğlu Dostluk Günleri sergisini (anma programı) kadim bir dostumla birlikte ziyaret etmiştim. Orada tanımıştım büyük ‘Alperen’i, ‘Dostluk Üzerine’ adlı kitabını. Çok beğenmiştim sözlerini. Kitap umut aşılıyor. Davanın yükü dostlukla daha hafifliyormuş meğer ; “önce refîk, sonra tarîk” anlayışında, bir yazarı tanımıştım. İnsanın neye dost olmasını gösteriyor neye olmamasını. "Her insandan öğrenilecek bir taraf bulabilirsiniz" tembihinde bulunuyor, ‘Kendisine dost olamayanlar, gayrıya dost olamazlar’ sözü adeta beni çarpmıştı sergide! En büyük dost olarak Allah’ı (cc), kitabı, peygamberi (sa) ve onu sevenleri gösteriyordu. "Tabiî, insan fikre dost olunca tarihe, coğrafyaya, ormana da dost olur, ağaca da dost olur." diyordu. ‘Her şeye dost olalım, uykuya dost olmayalım. Her şeye dost olalım. Politikaya dost olmayalım. Her şeye dost olalım, hırsı-ı mal ve hırs-ı câha (makam,rütbe hırsı) dost olmayalım. Her şeye dost olalım ve paraya dost olmayalım.’ diyordu Fethi Abi. Dostlukla mutluluğun, neredeyse eşdeğer ve yanı başımızda olabileceğini işaret ediyordu. Uzak değildi bize. Tabiata, eşyaya Allah’ın gözüyle bakmayı teşvik ediyordu. Herkesle barışık her güzel şeyin peşinde… ‘Her sabah evinizden, Allah'a ev halkını, hâne halkını ısmarlayarak çıkınız. Onlar size "Güle güle" deyip dememekte muhtârdırlar.’ diyordu.
Dost doğru olmalı ve dahi doğruluğu nasihat etmelidir. Yarı yolda tabiri caizse üç kuruşa tenezzül edip satmamalı, bindiği dalı kesmemelidir; bilakis sahiplenmelidir dostluğu, dostunu. Bir hikâye paylaşayım hemen. Tilki ve Yılan arkadaş olmuşlar. Bir gün dağ, bayır gezerlerken önlerine büyük bir nehir çıkmış. Nehrin karşı kıyısına geçmek için Tilki suya adımını attığında Yılan: Tilki kardeş ben sudan çok korkarım, eğer yük olmazsam beni sırtına alıp karşı kıyıya geçirir misin? demiş. Tilki; Ayıp ettin Yılan kardeş, arkadaş arkadaşa yük mü olurmuş, haydi bin sırtımda karşıya geçelim demiş. Yılan Tilkinin sırtına binmiş ve nehire girmişler. Nehrin ortasına gelince Yılan, Tilkinin boğazını yavaş yavaş sıkmaya başlamış. Tilki; Ne yapıyorsun Yılan kardeş boğulacağım, neden boğazımı sıkıyorsun dediğinde Yılan;Seni boğup öldüreceğim demiş. Tilkine kadar yalvardıysa da Yılanın kararından dönmeyeceğini anlayınca ve son kozunu oynamış. Tilki;Yılan kardeş anlaşıldı sen beni öldüreceksin, beni karada öldür de hiç olmazsa cansız bedenimden kuşlar, kurtlar faydalansın bari ölüm bir işe yarasın demiş. Yılan Tilkinin bu teklini olumlu karşılamış ve Tilkinin vücudunu sıkmaktan vaz geçip gevşemiş. Kıyıya çıktıkları vakit Tilki bir hamle yaparak Yılanın kafasını kaptığı gibi üzerinden atmış ve Yılanı boylu boyunca yere uzatmış ve Yılan son nefesini verince Tilki; Ben öyle eğri, büğrü arkadaşlığı sevmem, arkadaş dediğin böyle dosdoğru olacak demiş.
Dostluk üzerine kitabından bir alıntıyla yazımı sonlandırmak istiyorum; “Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatar, O’na Şâh-ı Velâyet denir. Dost ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr’dır. Kucağında, mübârek bir emânet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübârek emânet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebû-Bekr’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır.”