Mübarek serin geldi, Gedavet rüzgârı esintisinde geçip gidiyor…
Sadece bana mı öyle geliyor bilmem ama bu sene Ramazan’a Jet İmamlar bile yetişemiyor…
Acelesi varmış gibi sanki mübareğin…
Gönlünde, dilinde, hayatında Ramazan’ı tutanı, kucaklayan sımsıkı kavrayan mübarek ay çoktan yarıyı geçti bile…
***
Mevlana Gülbahçesi’nde haftanın üç günü Kubbe-i Hadra’nın gölgesinde teravihten sonra Ramazan Sohbetleri yapıyoruz…
Öyle muhteşem ki;
Vaktinde Dergâh’ta hayatını kaybeden mevlevilerin cenazelerinin Üçler’e defin için çıktığı kapı olan Hamûşan “Suskunlar Kapısı” etrafından bulunan ‘hanımelilerin’ baş döndüren kokusu…
Üçler’den, Dergâha nazlı bir esinti ile taşınan iğde kokuları…
Kubbe-i Hadra’nın heybeti…
Konukların tatlı muhabbeti…
***
Prof Dr Caner Arabacı’yı konuk ettiğimiz programın olduğu gece 16 şehit haberini almıştık… Hoca, Konya’nın ilk oluşturulan şehitliğinden bahsetmişti…
Taa 1069 yılında daha Alparslan Malazgirt’te Bizans’a diz çöktürmeden birkaç yıl öncesi Konya önlerinde şehit düşen yüzlerce SELÇUKLU ALPLERİ’nden bahsetti…
Mezarları Musalla Mezarlığı’nda bulunan şuan ki şehitliğimizin hemen yanı başında…
Cennet Çukuru diye tabir edilen yer…
***
1069’dan bu yana her an ve her daim bu toprakları şehit kanıyla sulamaya devam ediyoruz…
Aralarında bin yıldan fazla zaman var…
Hemen hemen aynı yaşlarda şahadet şerbetini içen o dönemin şehidi Ecdat ile bugünün şehidi evlat kucak kucağa yatıyor…
Ah be Anadolu, neredeyse her yüzyıl, her köşen ağlayan ANA dolu…
***
Çıkın ofislerinizden, iş yerlerinizden, evlerinizden… Ebedi yurdunuza gidin, şühedanın toprakla kucaklaşmasını izleyin…
Mezarlıklar tam da bu zamanda enfes tabloları andırıyor, hanımelleri, laleler, kasımpatıları, papatyalar, sümbüller, güller ve o muhteşem bülbüller…
***
Yaşayanların bir parçasını mutlaka gömdüğü, soğuk mezar taşları altında ölmekten yorulmuş binlerce can, toprağın üzerinde ise ölmemeye adanmış büyük bir heyecan…
***
Jet imamların bile ardından yetişemediği şu Ramazan’da, telaşelerini bir kenara koy mezarlıklara koş…
Ölümün bir diriliş muştusu gibi mezarların arasından fırlayan çiçeklerle boyadığı şu manzarada tefekkür et…
Yaslan senden çok önce uçup gitmiş bir canın taşına, sonra tekrar düşün yaşamakta olduğun hayatın seni bir cendere gibi sıkan yalandan dertlerini…
Sonra dinle; o sıcakta buz gibi sırtına öğen mezar taşının serinliğini…