Ölümü tetikleyen hastalıkların başında gelen Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) özellikle bu aylarda dikkat edilmesi gereken hastalıkların başında geliyor. Başta sigara olmak üzere hava kirliliği ve sis KOAH hastalarının en büyük düşmanları. KOAH hastası vatandaşların bu aylarda dikkatli olması gerektiği uzmanlar tarafından söyleniyor. KOAH hastalığının aşırı derecede yaygınlaştığını ve ölümcül boyutlara ulaştığını söyleyen Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Faruk Aksoy KOAH hastalarının uyarılar mutlaka uyması gerektiğini söyledi. KOAH hastalığına yakalanma sebepleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Faruk Aksoy, “Tozlu ve kirli çalışma alanlarında çalışan işçilere genç yaşlarda bu hastalık yerleşiyor. İhtiyarlandığında hastalık kendini gösteriyor. Astım ve bronşit hastaları KOAH hastalığına yakalanma riski yüksek hastalardır. Bu hastalar kendilerini üşütmemeye dikkat etmelidirler. Tabiî ki bu hastalığın ana sebebi sigaradır. Sigara içenler akciğer ve KOAH hastalığına zemin hazırlarlar” dedi. Hava kirliliği yüksek ve sisli günlerde KOAH hastalarının dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Aksoy, KOAH hastalarının bulundukları çevreleri kendilerine göre şekillendirmeleri gerektiğini ifade etti. Hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu belirten Aksoy, “Bu hastalıkta en büyük tedavi dikkattir. Sigara içilmediği ve hava şartlarına dikkat edildiği zaman insanlar aldıkları ilaçlar sayesinde normal olarak hayatlarını sürdürebilirler. Özellikle hava kirliği yoğun olduğu zaman dışarı çıkılmamalıdır” diye konuştu.
DÜNYADA 4. ÖLÜM NEDENİ
KOAH’ın, tüm dünyada 4. ölüm nedeni olduğunu ve her yıl 2.7 milyon kişinin ölümüne yol açan ayrıca yaygınlığı giderek artmakta olan kronik hava yolu hastalığı olduğunu ifade eden İl Sağlık Müdürü Dr. Hasan Küçükkendirci ise, “Ülkemizde de 5 milyon kişinin bu hastalıktan etkilendiği, hastalığın 3. Ölüm nedeni olduğu ve her yıl 26 bin vatandaşımızın bu hastalıktan öldüğü tahmin edilmektedir. Ayrıca tütün mamullerinin dışında, organik yakıtların dumanının solunması (odun, kömür veya tezeğin kapalı ortamlarda ısınma ya da yemek pişirme amacıyla kullanılması) ya da meslek nedeniyle toz, duman ve zararlı gazlara maruz kalmak da KOAH’a neden olabilir. Bu anlamda yüksek risk taşıyan meslekler arasında; maden, metal, çimento, tahıl ve tekstil işçiliği ile ulaşım sektörü ve odun, kâğıt üretiminde çalışma gelmektedir. Bu sektörlerde çalışanların gerekli iş yeri korunma tedbirlerini almaları gereklidir” ifadelerini kullandı. KOAH’a yakalanmaların yüzde 90’ında tütün ve tütün ürünleri ve bazı kişilerde diğer zararlı gaz ve parçacıklara bağlı olarak gelişen soluk yollarının mikrobik olmayan bir iltihab oluştuğunu belirten Küçükkendirci, Bu iltihaplanma sonucu vücuttaki hava yollarının daraldığını söyledi. KOAH yüzünden normalde balon gibi rahatlıkla genişleyip daralabilen hava keseciklerinin bu özelliklerini yitirip, yıpranır ve normal boyutlarına geri gelemez hale geldiğini dile getiren Küçükkendirci, bu durumun kirli havanın dışarı atılmasını ve temiz havanın içeri alınmasını güçleştirdiğini ayrıca akciğerde kalıcı hasar geliştirdiğini ifade etti. KOAH hastalığı ile ilgili eğitimlerin verileceğini belirten Küçükkendirci, “2011-2013 yılı için tüm aile hekimlerine planlanan ASTIM- KOAH konulu eğitimler, hekim evinde Göğüs hastalıkları uzmanları tarafından verilmekte olup, şuana kadar 400 hekime (aile hekimi-evde sağlık hizmeti sorumlusu hekim-toplum sağlığı hekimi)eğitim verilmiştir. Bu eğitimlerle de hastalık yükü ve gereksiz ilaç kullanımını azaltmak amaçlanmıştır. Eğitimler yıl boyunca devam edecek olup, tüm aile hekimlerimiz eğitim alacaktır” dedi. KOAH’ın bulaşıcı bir hastalık olmadığını söyleyen Hasan Küçükkendirci şunları kaydetti; “KOAH bir akciğer hastalığıdır. Bulaşıcı bir hastalık değildir, çocuklarda görülmez. Sigara ve tütün ürünleri kullanan kişilerin yaklaşık yüzde 15-20’sinde KOAH gelişmektedir. Buna karşın her 10 hastadan 9’u bu hastalığa sahip olduğunun farkında değildir. Gerek kamuoyunun gerekse sağlık personelinin KOAH konusunda yeterli bilgiye sahip olmamaları, hastalığın erken tanısını ve etkin tedavisini güçleştirmektedir. Halbuki hastalık erken dönemde teşhis edilebilirse, hem hastalık durdurulabilir, hem hastalık şiddeti hem de ölümler azaltılabilir”
İBRAHİM ÇİÇEKÇİ