Doğanın rengi sarıdan koyu bir renk olan kahverengiye dönerken sonra her taraf bembeyaz oluyor. Tıpkı karanlığın en zifiri olduğu anın akabinde güneşin doğup her yeri aydınlatması gibi.
Çınar ağaçlarının dallarında kalan ve güz mevsimine direnen son yapraklar kar kokusunu getiren serin rüzgârlar vasıtasıyla gevreyip bükey bir hal alıyorlar. Son gücüne kadar direnip, dış bükey kısmı yukarıda kalacak şekilde yere düşen onlarca çınar ağacı yaprağı, esen hafif rüzgârla asfaltın üzerinde ağır ağır sürüklenirken bizlere yengeç sürüsü gibi görünüyorlar.
Ağaçlarımızdaki son yaprakların düşüşünden sonra şehrimize kar geldi…
Her yer beyaz… Ağaçlar beyaz… Doğa ise bembeyaz…
Masumiyetin rengi olan beyazların içinde insanlar daha mı güzel görünüyor ne? Bu sebeple beyaz gelinlik giyinen kızların en sevmediği mevsimdir; kar mevsimi. Çünkü herkes güzel, her şey güzel…
Renklerin en masumu beyaz; insanı masumlaştıran renktir aynı zamanda. Bembeyaz kundağa sarılması ile saça düşen akları ile ve kabre konulduğu beyaz kefenleri ile…
Vardır her renk tonunda bir miktar beyaz…
Bir renkte ne kadar beyaz varsa o kadar açıktır. Ne kadar açıksa bir renk o kadar masumdur.
Doğada oluşan bu güzelliklerin ve bu hatırlatmaların bir de zahmeti vardır. El mahkûm olarak katlandığımız bu zahmetlere sabır göstermek değil mühim olan; onlardan ders çıkarmaktır.
Kardan çıkarılacak bazı dersler işe şunlar olabilir…
Şimdiki gençler bilmez! Şeritli kasetin bozuk kısmına geldiğinde kasetçaların ses çıkarması gibi araç da kara gömülüp patinaj çektiğinde buna benzer ses çıkarır. O an yoluna devam etmek için bir miktar geri gidip hızını biraz daha alarak yoluna devam etmek istersin. Lakin daha çok patinaj çeker ve daha çok batarsın. Bu hatandan dolayı aracın artık geri de gidemez olur ve orada mahsur kalmışsındır.
Ders bir: Nerede duracağını bil!
Ders iki: Ricat etme imkânı bulduktan sonra mantıklı davranmayı bil!
Ders üç: Şansını zorlama, aklını zorla!
Ders dört: Elzem olmadığı müddetçe özel aracın yerine toplu taşıma araçları ile ulaşım ihtiyacını karşıla.
“Kardan adamlara iyi davranın” dedi, nerden geldiği anlaşılamayan bir ses ve şöyle devam etti: “Çünkü onların ömrü çok kısa; aynı insanların ki gibi… Zaten insan hayatının hızlandırılmış halidir akıbetleri.”
Bu akıbet kardan adamların değil; beyazın kaderi, temizin kaderi, insanın kaderi… Kardan adamlar kısa bir süre sonra neden kararmaya başlar? Tertemiz doğan insanın dünyada kirlenmesi ile bir alakası var mı?
Bir de şöyle düşünün: “Savunmasız kardan adamların can güvenliğinin olmadığı şehirde asayiş ne hisseder?”
Kardan adamdan geriye bir havuç ile bir avuç kömür parçası kalırken, insandan geriye ne kalır?
Beyazın rengi masumiyet; masumiyetin rengi beyazdır…