Bir yazımda “Ziya Hoca’yı seviyorum, ama Konyaspor’u daha çok” diye yazmıştım… Bazı ağabeylerimiz, arkadaşlarımız da, benim gibi Ziya Hoca ile ilgili düşüncelerini açık açık yazmışlar ve kendisine bu anlamda destek vermişlerdir…
Sanırım sevgili Ziya Doğan, bu sevgi sözlerini farklı algılamış olacak ki, kendisine ya da Bahattin Karapınar’a “biat” ettiğimizi sanmış…
Pardon be Hocam…
Başkalarını bilmem, ama benim karakter yapımda “bertaraf” olsam da, “biat” etme gibi bir teslimiyetçilik yok… Konyaspor’u ve Ziya Doğan’ı sevmek başka, “biat etmek” çok daha başka… Dolayısıyla, “biat” etmediğimiz için “ötekileştiriliyorsak” bu bizim ayıbımız değil…
“Yerel medya bizim bir parçamız. Ama bazı arkadaşlarımız Konyaspor’a zarar verdiklerini düşünürlerken kendilerine zarar verdiklerinin farkında olmuyorlar. Takip ediyorum ve gerçekten çok üzülüyorum. Artniyet sezmiyorum. Sadece bir cehalet görüyorum” demiş Ziya Doğan…
Olmamış be Ziya Hoca…
Belli ki, kısmi bir cinnet haliyle sarfetmiş tüyleri diken diken eden o sözleri… Hem de rotadan çıkmışken… Kimilerince mazur görülebilir bu laflar… Ama teknik direktörlük sanatı mazur görür mü bunu, işte bu ciddi ciddi şüphe götürür…
Başarısızlığı sahiplenebilmektir aslolan…
Hatta beceri noksanlıklarının arkasında durabilmektir…
“Doğrular benim, yanlışlar sizin” şeklindeki bir çıkış, teknik direktörlük gibi bir kurumsal kimlikte metelik etmez… Kriz anlarında akil bir duruştur aranan oysa ki… Kelle koparma ya da yerel basını hedef gösterme kolaycılığı değil…
Hele de aba altından sopa göstermek…
Hiçbir Konyalı basın mensubunun ya da spor yazarının “cahil” olmadığını, aksine Ziya Hoca’ya ders verecek donanımda olduğunun da buradan altını çizmek istiyorum… Ve bu insanların Ziya Hoca’dan da daha iyi bir Konyasporlu olduğunu…
Eleştirmenleri eleştirmenin moda olduğu bu günlerde, Ziya Hoca’dan ya da kulübü yönetenlerden farklı bir duruş sergilemelerini beklemektir esas “cahil”lik…
Hiç kusura bakmasın, kendisine duyulan güven duygusu da, bu aşamadan sonra sekteye uğrayacaktır artık…
Bilinçli bir tercih onun ki!
Bir bakıma safını belli etmiş sevgili Ziya Doğan…
Ama şu da var…
Sizi siz yapan, siz güvenmemiş olsanız da, size güvenerek “kol kırılır yen içinde kalır” deyip, onca yanlışa rağmen, şehre olan aidiyetleri sebebiyle, bazı şeyleri görmezden gelen yerel medya’ya gördüğünüz reva, bilesiniz ki can sıkıcı ve üzücü… Biz sizi ürettiğiniz futbol değerleri ile hatırlamak istiyoruz, şark kurnazlığına ait söylemleriniz ile değil… Sorumluluk makamındaki insanların bin düşünüp bir konuşması da bundandır… Hele işin ucunda bir de futbol emekçisi kariyer var ise…
Ve…
Her mağlubiyet sonrası takındığınız alışkanlıklar da hiç hoş değil bilesiniz… “Armudun sapı üzümün çöpü” mazeretleri, inan ki hiç ama hiç karınlarını doyurmuyor, “ötekileştirme”ye çalıştığınız ya da “cahil” demeye getirdiğiniz size “biat” etmeyenleri…
Projektörü biraz kendinize, biraz yönetime, daha fazlasıyla da oyuncular ile kadro yapısına çevirmek daha doğru ve akılcı kaçmaz mı?
Şu da var; Konyaspor’u sevmek zaten “biat” etmektir… Konyaspor’un sonuna kadar yanındayız, ama yanlışların değil…