Ne çok şey var yazacak…
Acıyı üst üste tıkıştırdığımız, yürek heybelerimiz dünden daha derin ve geniş…
Ne kadar çok acı birikti içimizde… Bu kadar acıya bile gönlümüz bulanmaz oldu… Gördüğümüz, duyduğumuz onca şey vaktinden önce ihtiyarlatır oldu kalplerimizi..
Katillerle, yol vurucularıyla, ümmet düşmanlarıyla yoldaş olduk…
***
Yanı başımızda, gözlerimizin içine bakarak kıyıyorlar, kalbimizin en derinlerinde sakladığımız masumiyetlerimize… Kör bıçaklarla kesiyorlar ümitlerimizi, izzetlerimizi ve bir avuç kalmış şereflerimizi…
Düşmanla yoldaş olmuşuz, karanlık sisli pusularla dolu vadilerde… Her durakta, her molada içimizden birini ellerimizle sunuyoruz bereketsizlik yolculuğa kanlı azık misali…
Aklı başından gitmiş bir bedevi hoyratlığında hem de…
***
Nasıl bitecek bu film?
İsyanlar, adaletsizlikler, cürümler, zulümler kapılarımıza dayanmışken;
Hala iyimser mutlu son bekleyen Lale Devri çocukları gibi yaşıyoruz…
Koskoca bir Ümmet kan kusarken;
Bereketli zamanlarda İslam’ın şerefli kılıcı olmuş, o tohumu taşıyan neslimizi, nargile salonlarında afyonluyoruz… Yükseleceğimiz, şerefleneceğimiz, izzet ve ikrama ulaşacağımız, Dini İslam’ın temellerini, Siyasal İslam dozerleriyle dümdüz ediyoruz…
***
Nasıl bitecek bu film?
Ey Müslüman..!!
Evin yanıyor, Diyar-ı İslam harap ediliyor, yolun vuruluyor, ciğerparelerin katlediliyor, malın, mülkün faiz batağında heba ediliyor… Bana dokunmaz dediğin yılan boynuna dolanıyor…
Ey Müslüman..!!
Allah rızası için UYAN…
***
Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
***
Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?
(Mevlana Celaleddin Rumi)