Yüce Rabbimizin rahmetinin, bereketinin ve mağfiretinin dolup taştığı, ölçü ve hudut tanımadığı, yapılan ibadetlerin, hayır ve hasenatın kat kat fazlasıyla değerlendirildiği üç ayların içindeyiz. Recep, Şaban ve Ramazan ayları Allah'ın kullarına birer lütfu ve ihsanıdır. Tövbe edecek, Rabbi’ne iltica edecek, şeytanın ve nefsinin esaretinden kurtulacak, hak ve hakikate dönecek insanlar için bu aylar büyük fırsattır.
Her ne kadar Rabbimizin "Kahredici, intikam alıcı, azab edici..." sıfatları varsa ve cehennemi yaratmışsa da, O, merhametlilerin en merhametlisi, şefkatlilerin en şefkatlisidir. Kulları için zorlukları, azab etmeyi ve zulmetmeyi istemez. Şu âyetler bu duruma ne güzel misal teşkil eder.
"Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez"(Bakara Sûresi 185.), "Allah kullarına zulmetmeyi dilemez" (Müminun Sûresi 31.), "Onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azab edici değildir" (Enfal Sûresi 33)
Bu vesileyle Yüce Yaratanımız mübarek aylar, geceler, bayramlar gibi vesileler halk ederek kulların kendilerini affettirmelerine, bağışlatmalarına fırsatlar vermiştir.
Teşbihte hata olmazsa bu aylar, insanların uyguladığı indirimli satış kampanyalarına benzer. Bu kampanyalarda (gerçek manada uygulanırsa) kişi ihtiyacını ucuza karşılar, az parayla çok mal alma fırsatı doğar, menfaatlidir. Satıcı da biriken mallarını satmış, yeni mal alma imkânını bulmuştur. O da menfaatlidir.
Üç aylar da değerlendirilebilirse müminlerin büyük manevi menfaatleri vardır. Az ama öz ibadete, samimi duygulara çok sevap kazanmış olmaktadır. Gerçi Rabbimizin bizim ibadet ve taatlerimize ihtiyacı yoktur ama, bizlerin cehennemden kurtulduğunu, hak ve hidayete eriştiğimizi görünce, O da memnun olmaktadır.
Bütün bu lütuf ve ihsanlar, bu mübarek günler ve geceler Muhammed ümmetine, O'nun hatırı için verilmiş ayrıcalıklardır desek herhalde hata olmaz.
"Seni âlemlere rahmet olarak gönderdim" (Enbiyâ, 107), "biz seni övdük ve şanını yücelttik" (İnşirah Sûresi.), “Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir.” (Enfâl Sûresi 33) gibi âyetlerle taltif ve takdir edilen Hz. Muhammed ümmetine önceki ümmetlere verilmeyen daha başka lütuflarda verilmiştir.
Cenâb-ı Allah’ın Hz. Muhammed’e olan sevgi ve muhabbetinin farklı olduğuna, diğer peygamberlere ve ümmetlerine vermediği birçok avantajı, son peygamberinin ümmetine vermiş olduğuna bazı misaller:
1-Geçmiş ümmetler unutarak yaptıklarından da sorumlu idiler. Muhammed ümmeti bunlardan muaf tutulmuştur.(Bakara Sûresi 286)
2-Geçmiş ümmetler zorla, cebren yaptırılan günahlardan sorumlu idiler, biz değiliz. (Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Zaman Yay. c.5, s.159 ve devamı)
3-Önceki ümmetler, zihinlerine, fikirlerine gelen vesvese dediğimiz, kötü duygu ve düşüncelerden sorumlu idiler, biz bunları icraata dökmezsek sorumlu değiliz, hatta vazgeçersek bir sevap verileceği müjdelenmiştir. (Ebû Dâvud, Edeb 118,(5110); Canan, a.g.e. c.1, s.94; c.16, s.322)
4-İyilik yapma düşüncesi, duygusu fikrimize gelirse bir sevap alacağımız, bunu fiiliyata çıkarabilirsek, yani düşündüğümüz bu iyilikleri yapabilirsek on sevap alacağımız Kur’an’da müjdeleniyor. (En’âm Sûresi 160) Geçmiş ümmetlerin böyle bir avantajı yoktu. Onlar ancak yaptıkları iyiliklerin sevaplarını alıyorlardı.
5-Geçmiş ümmetler ibâdet yapabilmek için her hâlükârda ibadethanelere gelmek mecburiyetinde idiler. Bizim için her yer mescit kılınmış ve temiz olmak şartıyla her yerde ibâdetimizi yapabilme imkânı verilmiştir. (Buhârî, Teyemmüm, 3, Salât, 56; Müslim, Mesâcid, 3, (521))
6-Muhammed ümmetinin abdest uzuvlarının, özellikle alınlarının kıyâmette nur gibi parlayacağını ve Peygamber efendimizin ümmetini bu işaretlerinden dolayı tanıyacağını Kur’an bildiriyor. (Fetih Sûresi 29)
7-Cemaata gelene 27 sevap verileceğini, (Buhârî, Ezan, 30; Müslim, Salât, 272) Yatsıyı cemaatle kılana geceyi yarısına kadar, sabahı cemaatle kılana da, yarıdan sonrasını ihya etmiş sevabı verileceğini (Müslim, Mesâcid, 260, (656); Tirmizî, Salât, 165, (221)) Peygamber Efendimiz müjdelemektedir. Bu mübarek geceler de yine Allah’ın fazl-ı kereminden Muhammed ümmetine verilen lütuflardan, avantajlardan bazılarıdır.
Berat lügatte: Borçtan, suç ve cezadan, hastalıklardan... kurtulmak manasına gelir. Mahkemece suçsuzluğu ispatlanmış, kovuşturması, soruşturması biten birine “berat etmiş” deriz.
Istılahta ise: Mübarek Şaban ayının 15. gecesi Berat gecesi olarak ihya edilir. Bazı rivâyetlerde Kadir gecesinden sonra en kudsî, en değerli, en bereketli gecedir. Affı, merhameti, şefkati, kullarına olan sevgisi sonsuz olan Yüce Rabbimiz bu mübarek gecelerde o kadar cömert ve sahavetli davranıyor, bu gecelere hürmet eden, ihya etmeye çalışan insanlara o kadar farklı muamele ediyor ki, müminler günahlarından, borçlarından, dolayısıyla çekecekleri azaplardan kurtulup, berat ediyorlar.
"Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez"(Bakara Sûresi 185.), "Allah kullarına zulmetmeyi dilemez" (Müminun Sûresi 31.), "Onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azab edici değildir" (Enfal Sûresi 33)
Bu vesileyle Yüce Yaratanımız mübarek aylar, geceler, bayramlar gibi vesileler halk ederek kulların kendilerini affettirmelerine, bağışlatmalarına fırsatlar vermiştir.
Teşbihte hata olmazsa bu aylar, insanların uyguladığı indirimli satış kampanyalarına benzer. Bu kampanyalarda (gerçek manada uygulanırsa) kişi ihtiyacını ucuza karşılar, az parayla çok mal alma fırsatı doğar, menfaatlidir. Satıcı da biriken mallarını satmış, yeni mal alma imkânını bulmuştur. O da menfaatlidir.
Üç aylar da değerlendirilebilirse müminlerin büyük manevi menfaatleri vardır. Az ama öz ibadete, samimi duygulara çok sevap kazanmış olmaktadır. Gerçi Rabbimizin bizim ibadet ve taatlerimize ihtiyacı yoktur ama, bizlerin cehennemden kurtulduğunu, hak ve hidayete eriştiğimizi görünce, O da memnun olmaktadır.
Bütün bu lütuf ve ihsanlar, bu mübarek günler ve geceler Muhammed ümmetine, O'nun hatırı için verilmiş ayrıcalıklardır desek herhalde hata olmaz.
"Seni âlemlere rahmet olarak gönderdim" (Enbiyâ, 107), "biz seni övdük ve şanını yücelttik" (İnşirah Sûresi.), “Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir.” (Enfâl Sûresi 33) gibi âyetlerle taltif ve takdir edilen Hz. Muhammed ümmetine önceki ümmetlere verilmeyen daha başka lütuflarda verilmiştir.
Cenâb-ı Allah’ın Hz. Muhammed’e olan sevgi ve muhabbetinin farklı olduğuna, diğer peygamberlere ve ümmetlerine vermediği birçok avantajı, son peygamberinin ümmetine vermiş olduğuna bazı misaller:
1-Geçmiş ümmetler unutarak yaptıklarından da sorumlu idiler. Muhammed ümmeti bunlardan muaf tutulmuştur.(Bakara Sûresi 286)
2-Geçmiş ümmetler zorla, cebren yaptırılan günahlardan sorumlu idiler, biz değiliz. (Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Zaman Yay. c.5, s.159 ve devamı)
3-Önceki ümmetler, zihinlerine, fikirlerine gelen vesvese dediğimiz, kötü duygu ve düşüncelerden sorumlu idiler, biz bunları icraata dökmezsek sorumlu değiliz, hatta vazgeçersek bir sevap verileceği müjdelenmiştir. (Ebû Dâvud, Edeb 118,(5110); Canan, a.g.e. c.1, s.94; c.16, s.322)
4-İyilik yapma düşüncesi, duygusu fikrimize gelirse bir sevap alacağımız, bunu fiiliyata çıkarabilirsek, yani düşündüğümüz bu iyilikleri yapabilirsek on sevap alacağımız Kur’an’da müjdeleniyor. (En’âm Sûresi 160) Geçmiş ümmetlerin böyle bir avantajı yoktu. Onlar ancak yaptıkları iyiliklerin sevaplarını alıyorlardı.
5-Geçmiş ümmetler ibâdet yapabilmek için her hâlükârda ibadethanelere gelmek mecburiyetinde idiler. Bizim için her yer mescit kılınmış ve temiz olmak şartıyla her yerde ibâdetimizi yapabilme imkânı verilmiştir. (Buhârî, Teyemmüm, 3, Salât, 56; Müslim, Mesâcid, 3, (521))
6-Muhammed ümmetinin abdest uzuvlarının, özellikle alınlarının kıyâmette nur gibi parlayacağını ve Peygamber efendimizin ümmetini bu işaretlerinden dolayı tanıyacağını Kur’an bildiriyor. (Fetih Sûresi 29)
7-Cemaata gelene 27 sevap verileceğini, (Buhârî, Ezan, 30; Müslim, Salât, 272) Yatsıyı cemaatle kılana geceyi yarısına kadar, sabahı cemaatle kılana da, yarıdan sonrasını ihya etmiş sevabı verileceğini (Müslim, Mesâcid, 260, (656); Tirmizî, Salât, 165, (221)) Peygamber Efendimiz müjdelemektedir. Bu mübarek geceler de yine Allah’ın fazl-ı kereminden Muhammed ümmetine verilen lütuflardan, avantajlardan bazılarıdır.
Berat lügatte: Borçtan, suç ve cezadan, hastalıklardan... kurtulmak manasına gelir. Mahkemece suçsuzluğu ispatlanmış, kovuşturması, soruşturması biten birine “berat etmiş” deriz.
Istılahta ise: Mübarek Şaban ayının 15. gecesi Berat gecesi olarak ihya edilir. Bazı rivâyetlerde Kadir gecesinden sonra en kudsî, en değerli, en bereketli gecedir. Affı, merhameti, şefkati, kullarına olan sevgisi sonsuz olan Yüce Rabbimiz bu mübarek gecelerde o kadar cömert ve sahavetli davranıyor, bu gecelere hürmet eden, ihya etmeye çalışan insanlara o kadar farklı muamele ediyor ki, müminler günahlarından, borçlarından, dolayısıyla çekecekleri azaplardan kurtulup, berat ediyorlar.