Sohbet sırasında Bektaşi’ye sormuşlar; “-Baba Erenler niçin oruç tutmazsın?”
**
Bektaşi’de mazeret hazırdır ; “-Vallahi tutmak isterim ama halim mecalim yok.”
***
Bektaşi’yi zorda bırakmak için bir soru daha sorarlar ; “-İftara çağırsalar gider misin?”
***
Bektaşi ; “-Doğrusu ne yapar eder giderim.”
***
Bektaşi’nin bu cevabına itirazlarını bildirirler; “-Bu nasıl olur? Allah’ın emrini dinlemiyorsun da kulların davetini kaçırmıyorsun!”
**
Bektaşi’nin cevabı hazırdır…
***
“-Bunda şaşılacak ne var? Bilirsiniz ki Cenabı Hak merhametlilerin merhametlisidir ve affedicidir. Fakat insanlar böyle midir? Onlar, en küçük bir sebepten güceniverirler. Bunun için kulların davetlerini kaçırmamak gerekir.”
***
Niye anlattık bu fıkrayı… Bu Ramazan belediyelerimiz aynı Bektaşi gibiydi… Mübarek Ramazan’da, “Camlı Köşk” başta olmak üzere belediye tesislerinde Gonya tabiriyle “çatır-çatır” oruç yendi…
***
Mazeret hazır ; “Burası büyük bir şehir, yolcusu var, hastası var, turisti var, onlara hizmet verecek ‘çay ocakları’ ve yemek yiyecek ‘lokantalara’ ihtiyaç var bunlar belediye hizmetlerindendir…”
***
Eyvallah…
***
Peki, Ramazan’da “çatır çatır” oruç yediren Belediyeler bayramda ne yaptı ?
***
Aynı Bektaşi gibi davrandılar…
***
Ne hasta, ne turist, ne yolcu ne çocuk mazeretini dinlemediler… Tüm tesislerini bayramı coşkuyla kutlamak(!) için Gonya tabiriyle “zımman” kapattılar…
***
Oruçtan çıkan, bayram yapmak isteyen, şehir dışından misafiri gelenler, Büyükşehir’in işlettiği lokanta ve kafelerin kapısındaki kilitlerle karşılaştılar…
***
Çocukları gezdirmek hoş bir bayram yaşatmak isteyenlerin bu bayramın ilk iki günü elleri böğründe kaldı… Kelebekler Vadisi kapalıydı…Hayvanat Bahçesi de, Japon Parkı da, Dede Bahçesi de ve çok sayıda belediye tesisi de...
***
Bektaşi meşrebinde belediyelerimiz var… Vatandaşı kâl'e almayan, "Ramazancı" değil, şeker bayramcı felsefesi güden tuhaf idarecilerimiz var...
***
Allah feraset versin… Amin diyin Müslümanlar…