Evveli Rahmet, ortası mağfiret ve sonu Cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan Ayının birinci haftası geçti gitti.
İbadet maksadı ile tutmaya çalıştığı orucun verdiği açlıktan gözü dönen insanların Pazar ve market kargaşası ise hala devam ediyor.
Akşama kadar ki açlığın acısını çıkarmak kastıyla sofraya kurulan doymayan nefislerin, gelişmiş Türk kaslarının(!) miktarını artırmak için kalın kalın enselerin birbirlerini ağırladıkları bitmeyen ihtiraslarla kurulu, sanki biraz sonra akşam ve yatsı ile teravih namazı kılınmayacakmış gibi baharat ve soğanlı iftariyeliklerle doldurulmuş iftar sofraları her gün yeniden kuruluyor.
Türkiye’de Konya’mızda bunlar olurken yanı başımızdaki Suriye’de ise, iftar saatlerinde katil sürüsü tarafından insanlar tanklarla bombalarla katlediliyorlar. İftar sofraları kanlı sofralara dönüştürülüyor.
Oradaki kimi Müslümanlar katil sürüsü tarafından dökülen şehadet kanları içinde iftar ederlerken, buradaki kimi Müslümanlar ise emeklerini sömürdüğü, çalıştırırken kan kusturduğu çalışanlarını sömürerek elde ettiği kısa(!) günün kârı ile ağır misafirlerini ve kazanç ortaklarını iftar ettiriyorlar.
Türkiye’dekiler bir yana, Suriye’de yaşanan açılım olayları Türkiye’dekiler kadar İslam dünyasındaki milyonlarca Müslüman açısından yüz kızartıcı bir hal almaya başlamıştır.
Görmüyor musunuz, duymuyor musunuz, hissetmiyor musunuz?
Suriye’de Mübarek Ramazan günlerinde, iftar saatlerinde bile açılım adı altında Müslümanların ve hissiyatını henüz kaybetmemiş diğer insanların kanını donduracak derecede zulümler ve vahşetler işleniyor.
Müslüman ülkelerin zalim idarecilerin kıllarını kıpırdatmamaları sebebiyle hala Suriye’de işbaşında kalmaya devam edebilen zalim, ahlaksız, insafsız Nusayri idareciler ve onların beslediği katil sürüleri sokaklarda sürdürdükleri sürek avıyla masum Müslümanları, insanları avlamaya devam ediyorlar.
Dünyanın diğer ülkelerindeki Müslümanlar dışındaki din mensuplarının yaşanan inanlık dışı olaylara karşı az da olsa sesleri yükselirken, iftar sofrası kurma telaşıyla akşamı zor eden Türkiye Müslümanlarının Suriye’de yaşananlara karşı sesleri gerektiği gibi yükselmiyor.
Müslümanların sesi ve yüreği korkarız ki sadece insanlık saikiyle hareket eden kâfirlerin ve dinsizlerin sesleri ve yüreği kadar bile yükselmiyor ve acı çekmiyor.
Komşuları ile sıfır(!) sorun politikası uygulamaya devam eden Türkiye henüz ciddi bir şey yapamazken, zalim ve ahlaksızlığı bir yana gaddarlıkta da sınır tanımayan Nusayri Esat yönetimi ile mezhep birlikteliği içinde olan İslami İran bu olanlara hiç ses çıkarmıyor.
Arap Ülkeleri ve hele hele ki Vehhabi Arabistan yönetiminin, esasında düşman olduğu Suriye yönetiminde gelişen olayların dönüp kendisine dokunmasından korktuğu için, gizli gizli Nusayri Esad yönetimine destek bile verdiği görülüyor.
Afrika’da on milyondan ziyade insanın açlık yüzünden ölümle karşı karşıya kaldığı bu mübarek günlerde hem Afrika’da yaşanan açlık dramı, hem de yanı başımızdaki insanlık dramını dünyanın önde gelen ekonomileri arasına girdiğini iddia eden Türkiye ve bir buçuk milyarlık İslam âlemi çaresizlik içinde izlememelidir.
Sınır boylarındaki şehirler ve köylerden Suriye’de yaşanan katliamın top seslerinin duyulduğu basın yayın organlarında yer almışken, Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’nun anlamsız bir sessizliğe bürünmesi ve Konya ilçe ve kasabalarında teşekkür ziyaretlerinde bulunması, teravih namazlarında günü birlik boy göstermesi kabul edilemez bir durumdur.
Yerele döndüğümüzde ise durum bu kez de genelden çok da farklı değildir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun yaptığı yardımlar yanında Belediyeler bir taraftan sosyal belediyecilik adı altında devam ettirdikleri ne idüğü belirsiz bir terane yüzünden birbirleri ile yarışırcasına yoksul ve işsiz vatandaşlara Ramazan yardımı(!) yaparken, diğer yandan fakirlerin hakkı olan parayla kendi reklamlarını yaptırmaktalar.
Belediye başkanları gönderdikleri iftarlık ve ramazan yardımları ile hazırlanmış fakir sofralarında hemşerileriyle iftar edemiyorsa, davranışlarıyla tabiri mazur görün, sen gönderdiklerim ile şimdilik idare ededur, ben başka sofralarda başkaları ile iftar ederim demeye getiriyorlarsa yaptıklarının gerçekten yardım olduğunu kim iddia edebilir?
İftar ve sahur sofralarında yüreğimiz kardeşlerimizin dertleriyle dertlenmeyecekse, Müslümanlara reva görülen haksızlık ve zulümler nedeniyle vicdanlarımız titremeyecekse, gördüklerimiz ve duyduklarımız karşısında gözlerimiz yaşarmayacaksa, dualarımız ve oruçlarımız bize yeniden bir çeki düzen vermeyecekse ve kısaca dünya hayatını tercih etmiş olacak isek Ahirette halimiz nice olur?
İlâhî vahyin ve Sünnet-i Seniyyenin yol göstericiliğinden yüz çeviren toplumlarda, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, faydalı-zararlı gibi ölçülerini ters yüz ederek İslâmi, insanî ve ahlâkî değer yargılarını yozlaştırarak, hak ve hukuk kavramlarını diğer kavramlardan daha fazla kendi düşünceleri istikametinde yorumlayanlar, bu rahmet ve bereket günlerini kimlerle ve hangi uğraşlarla geçirdiklerini yeniden düşünmelidirler.
Bu devam ede gelen olaylar hiç değişmeyecekse, bayram yapmak için Ramazan Ayının sonunun gelmesini beklemeye de gerek yok.
Bayramınız şimdiden kutlu olsun!
İbadet maksadı ile tutmaya çalıştığı orucun verdiği açlıktan gözü dönen insanların Pazar ve market kargaşası ise hala devam ediyor.
Akşama kadar ki açlığın acısını çıkarmak kastıyla sofraya kurulan doymayan nefislerin, gelişmiş Türk kaslarının(!) miktarını artırmak için kalın kalın enselerin birbirlerini ağırladıkları bitmeyen ihtiraslarla kurulu, sanki biraz sonra akşam ve yatsı ile teravih namazı kılınmayacakmış gibi baharat ve soğanlı iftariyeliklerle doldurulmuş iftar sofraları her gün yeniden kuruluyor.
Türkiye’de Konya’mızda bunlar olurken yanı başımızdaki Suriye’de ise, iftar saatlerinde katil sürüsü tarafından insanlar tanklarla bombalarla katlediliyorlar. İftar sofraları kanlı sofralara dönüştürülüyor.
Oradaki kimi Müslümanlar katil sürüsü tarafından dökülen şehadet kanları içinde iftar ederlerken, buradaki kimi Müslümanlar ise emeklerini sömürdüğü, çalıştırırken kan kusturduğu çalışanlarını sömürerek elde ettiği kısa(!) günün kârı ile ağır misafirlerini ve kazanç ortaklarını iftar ettiriyorlar.
Türkiye’dekiler bir yana, Suriye’de yaşanan açılım olayları Türkiye’dekiler kadar İslam dünyasındaki milyonlarca Müslüman açısından yüz kızartıcı bir hal almaya başlamıştır.
Görmüyor musunuz, duymuyor musunuz, hissetmiyor musunuz?
Suriye’de Mübarek Ramazan günlerinde, iftar saatlerinde bile açılım adı altında Müslümanların ve hissiyatını henüz kaybetmemiş diğer insanların kanını donduracak derecede zulümler ve vahşetler işleniyor.
Müslüman ülkelerin zalim idarecilerin kıllarını kıpırdatmamaları sebebiyle hala Suriye’de işbaşında kalmaya devam edebilen zalim, ahlaksız, insafsız Nusayri idareciler ve onların beslediği katil sürüleri sokaklarda sürdürdükleri sürek avıyla masum Müslümanları, insanları avlamaya devam ediyorlar.
Dünyanın diğer ülkelerindeki Müslümanlar dışındaki din mensuplarının yaşanan inanlık dışı olaylara karşı az da olsa sesleri yükselirken, iftar sofrası kurma telaşıyla akşamı zor eden Türkiye Müslümanlarının Suriye’de yaşananlara karşı sesleri gerektiği gibi yükselmiyor.
Müslümanların sesi ve yüreği korkarız ki sadece insanlık saikiyle hareket eden kâfirlerin ve dinsizlerin sesleri ve yüreği kadar bile yükselmiyor ve acı çekmiyor.
Komşuları ile sıfır(!) sorun politikası uygulamaya devam eden Türkiye henüz ciddi bir şey yapamazken, zalim ve ahlaksızlığı bir yana gaddarlıkta da sınır tanımayan Nusayri Esat yönetimi ile mezhep birlikteliği içinde olan İslami İran bu olanlara hiç ses çıkarmıyor.
Arap Ülkeleri ve hele hele ki Vehhabi Arabistan yönetiminin, esasında düşman olduğu Suriye yönetiminde gelişen olayların dönüp kendisine dokunmasından korktuğu için, gizli gizli Nusayri Esad yönetimine destek bile verdiği görülüyor.
Afrika’da on milyondan ziyade insanın açlık yüzünden ölümle karşı karşıya kaldığı bu mübarek günlerde hem Afrika’da yaşanan açlık dramı, hem de yanı başımızdaki insanlık dramını dünyanın önde gelen ekonomileri arasına girdiğini iddia eden Türkiye ve bir buçuk milyarlık İslam âlemi çaresizlik içinde izlememelidir.
Sınır boylarındaki şehirler ve köylerden Suriye’de yaşanan katliamın top seslerinin duyulduğu basın yayın organlarında yer almışken, Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’nun anlamsız bir sessizliğe bürünmesi ve Konya ilçe ve kasabalarında teşekkür ziyaretlerinde bulunması, teravih namazlarında günü birlik boy göstermesi kabul edilemez bir durumdur.
Yerele döndüğümüzde ise durum bu kez de genelden çok da farklı değildir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun yaptığı yardımlar yanında Belediyeler bir taraftan sosyal belediyecilik adı altında devam ettirdikleri ne idüğü belirsiz bir terane yüzünden birbirleri ile yarışırcasına yoksul ve işsiz vatandaşlara Ramazan yardımı(!) yaparken, diğer yandan fakirlerin hakkı olan parayla kendi reklamlarını yaptırmaktalar.
Belediye başkanları gönderdikleri iftarlık ve ramazan yardımları ile hazırlanmış fakir sofralarında hemşerileriyle iftar edemiyorsa, davranışlarıyla tabiri mazur görün, sen gönderdiklerim ile şimdilik idare ededur, ben başka sofralarda başkaları ile iftar ederim demeye getiriyorlarsa yaptıklarının gerçekten yardım olduğunu kim iddia edebilir?
İftar ve sahur sofralarında yüreğimiz kardeşlerimizin dertleriyle dertlenmeyecekse, Müslümanlara reva görülen haksızlık ve zulümler nedeniyle vicdanlarımız titremeyecekse, gördüklerimiz ve duyduklarımız karşısında gözlerimiz yaşarmayacaksa, dualarımız ve oruçlarımız bize yeniden bir çeki düzen vermeyecekse ve kısaca dünya hayatını tercih etmiş olacak isek Ahirette halimiz nice olur?
İlâhî vahyin ve Sünnet-i Seniyyenin yol göstericiliğinden yüz çeviren toplumlarda, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, faydalı-zararlı gibi ölçülerini ters yüz ederek İslâmi, insanî ve ahlâkî değer yargılarını yozlaştırarak, hak ve hukuk kavramlarını diğer kavramlardan daha fazla kendi düşünceleri istikametinde yorumlayanlar, bu rahmet ve bereket günlerini kimlerle ve hangi uğraşlarla geçirdiklerini yeniden düşünmelidirler.
Bu devam ede gelen olaylar hiç değişmeyecekse, bayram yapmak için Ramazan Ayının sonunun gelmesini beklemeye de gerek yok.
Bayramınız şimdiden kutlu olsun!