Bayramların Bayramı diyemez miyiz, Mübarek Kurban Bayramı’na?
Mübarek Ramazan Bayramı’nda da aynı niteliklerden olan sevgi, saygı, kardeşlik ve yardım işlemi vardır ama…
Bu bayram, derin bir anlam içinde insanlara söz verme ve teslimiyet düşündürmesi yanında
Belki hiç, belki az zaman içinde evine et girebilen fak-rı fukarayı da sevindirmenin ulviyetini de taşımakta.
Bayramın çok önemli ve ayrı bir niteliği de bulunmaktadır ama…
bu niteliği düşünmeyip içinde de hissetmeden, sadece kurban kesme vazifesini yapanlar var mı bilemem ama…
Bir peygamberin bile Yüce Yaradan’a verdiği sözü, en kıymetli evladını kaybetme pahasına yerine getirme ahdi bulunmakta iken…
Evladın, babasının kendisini ölüme götürmekte olduğunu bile bile, şeytanın teşviklerine rağmen onu taşlarken “Verdiğin sözü yerine getir. Ben muvafığım verdiğin sözden dönme babacığım” demesiyle teslimiyet değerini ifade etmesi!
Yüce Yaradan’ın bu söz verişin yerine getirilmesinde ki büyük duyguya karşı “oğlunu değil bu koçu kurban et” diyerek bir koç hediyesi ile…
İnsanların evlatlarını kurban etme mecburiyetinin önüne geçilmiş olması…
Derin bir düşünceye gark etmez mi insanı?
Bunu göz ardı etmeyerek, inanmayan yani asıl maneviyata yaklaşmayanlar bir tarafa
İnananların bile. İnsanlara karşı verdikleri sözler de tut(a)mamalarını görmekte değil miyiz?
Komşulukta, ticarette, resmî dairede verilen sözlerden cayanlar veya tatbik etmekten imtina edenler!...
Hele birde Siyaset insanlarının aday iken verdiği sözlerin ardından asil olunca unutuuuup gidenler!
“Nasıl olsa kimse sor(a)maz” diye bu imtihan dünyasında yaşam sürdüğünü değil de dünyaya kazık çakacak düşüncesi içinde olanlara!
Bir soran olacak elbette.
Söz verip uğraş içinde yapamamak başka. Hiç oralı olmayıp uğraşıyorum, yapıyoruz diye beyanatlarla gün geçirmek daha bir başka değil mi?
***
Kurban bayramının önce niteliği buradan gelir demek isterim.
Söz vermenin ne olursa olsun, için kan ağlasa bile yerine getirmeye azim…
Söz verenin, kendi hayatını söndürme yoluna da gitse ona teslimiyette vefa göstermek…
Diğer bir önemli hususta Ramazan bayramında yardım için kasaptan et alarak veya para vererek yardım yerine.
Bizzat o söz vermenin getirdiği ahde vefadan dolayı, emredilen bir yeterli kurban hayvanının kesilerek…
bir kısmını fakır fukara önceliğinde, akraba ve komşulara verirken diğer bir kısmını da kendi ailesi ile beraber coşkulu sevgi içinde taam etmeleri ile de…
Bu bayramın ayrı bir özellikler içinde olması.
***
Diğer kısım olan. Ebeveynleri, büyükleri, komşuları, akrabaları ve dostları ziyaret yanında…
Dargın oldukları kimseleri ziyaret etme cesareti içinde helallaşmayı da sağlaması.
Ramazan Bayramı’nda ki gibi. Kurban Bayramı’nda da aynı kurallar bulunmakta.
İşte İslâm dininin kardeşlik, sosyal yardımlaşma yaşamını sürdürmesi için koyduğu kural.
Hangi başkaca din ve sözde sosyalizm de var?
Ne yazık ki bunu bile çok görüp bu inançları yıkabilmek isteyen inançsızların.
Güya kendilerinin sözde inanç içinde olduklarını belirterek Kurban kesmenin önüne geçebilmek için…
Hele malum Kartel ve İslâm dinine karşıtlığını gizleseler de aşikârca bilinen Medya.
“Hayvanlara eziyet olmasın, onları kaybetmeyelim(!)” derken kendilerinin neşe içinde lezzetle aşırdıkları meze yapılan etler…
Hangi hayvandan kesilerek sunulduğunu bilmez mi? O etleri sunmak için hayvanlar kesilip azaltılmıyor mu?
Hele birde söyleşi ortaya koyup “Kurban kesme yerine kasaptan et alınması” veya bu değerde paranın fakire, afat, depremzede aç insanlara verilmesi için giriştikleri kampanyalara.
Sözde İslâm dini öğreten ve ya bilgini olanlara fetva verdirmekteki çabalar!
Neden? Niçin? Bir türlü anlayamıyorum. Sadece dinî bir kuralı yok etme çabası diye düşünüyorum.
***
Birde başka yön var ki nerede ise hükümet bile hizmetlerin aksamasına sebebiyet verecek tatil verişlere ne demeli bilmem. Cumhuriyet kuruluşu yıldönümünün merasimini yapmayı kaldırması da cabası.
Kendi ebeveyn, evlat ve torunları ile bir arada bayram yapma için ayrılanlar hariç.
Tatil yerlerine uçarak, sürerek gidip zevki safa içinde mahallinden ayrılanların…
Beş yıldızlı otellere çeşitli zevki safa içinde bolca sarf ederken avuç açan fakir çocuğa bile ters bakıp dönenler…
Onlara da Bayram değil mi?
***
Tüm İslâm âlemi kardeşlerimin Mübarek bayramlarını içtenlikle tebrik eder, mezalimlerden kurtularak sağlık, esenlik ve kardeşlik içinde yaşam sürmelerini dilerim.
Mübarek Ramazan Bayramı’nda da aynı niteliklerden olan sevgi, saygı, kardeşlik ve yardım işlemi vardır ama…
Bu bayram, derin bir anlam içinde insanlara söz verme ve teslimiyet düşündürmesi yanında
Belki hiç, belki az zaman içinde evine et girebilen fak-rı fukarayı da sevindirmenin ulviyetini de taşımakta.
Bayramın çok önemli ve ayrı bir niteliği de bulunmaktadır ama…
bu niteliği düşünmeyip içinde de hissetmeden, sadece kurban kesme vazifesini yapanlar var mı bilemem ama…
Bir peygamberin bile Yüce Yaradan’a verdiği sözü, en kıymetli evladını kaybetme pahasına yerine getirme ahdi bulunmakta iken…
Evladın, babasının kendisini ölüme götürmekte olduğunu bile bile, şeytanın teşviklerine rağmen onu taşlarken “Verdiğin sözü yerine getir. Ben muvafığım verdiğin sözden dönme babacığım” demesiyle teslimiyet değerini ifade etmesi!
Yüce Yaradan’ın bu söz verişin yerine getirilmesinde ki büyük duyguya karşı “oğlunu değil bu koçu kurban et” diyerek bir koç hediyesi ile…
İnsanların evlatlarını kurban etme mecburiyetinin önüne geçilmiş olması…
Derin bir düşünceye gark etmez mi insanı?
Bunu göz ardı etmeyerek, inanmayan yani asıl maneviyata yaklaşmayanlar bir tarafa
İnananların bile. İnsanlara karşı verdikleri sözler de tut(a)mamalarını görmekte değil miyiz?
Komşulukta, ticarette, resmî dairede verilen sözlerden cayanlar veya tatbik etmekten imtina edenler!...
Hele birde Siyaset insanlarının aday iken verdiği sözlerin ardından asil olunca unutuuuup gidenler!
“Nasıl olsa kimse sor(a)maz” diye bu imtihan dünyasında yaşam sürdüğünü değil de dünyaya kazık çakacak düşüncesi içinde olanlara!
Bir soran olacak elbette.
Söz verip uğraş içinde yapamamak başka. Hiç oralı olmayıp uğraşıyorum, yapıyoruz diye beyanatlarla gün geçirmek daha bir başka değil mi?
***
Kurban bayramının önce niteliği buradan gelir demek isterim.
Söz vermenin ne olursa olsun, için kan ağlasa bile yerine getirmeye azim…
Söz verenin, kendi hayatını söndürme yoluna da gitse ona teslimiyette vefa göstermek…
Diğer bir önemli hususta Ramazan bayramında yardım için kasaptan et alarak veya para vererek yardım yerine.
Bizzat o söz vermenin getirdiği ahde vefadan dolayı, emredilen bir yeterli kurban hayvanının kesilerek…
bir kısmını fakır fukara önceliğinde, akraba ve komşulara verirken diğer bir kısmını da kendi ailesi ile beraber coşkulu sevgi içinde taam etmeleri ile de…
Bu bayramın ayrı bir özellikler içinde olması.
***
Diğer kısım olan. Ebeveynleri, büyükleri, komşuları, akrabaları ve dostları ziyaret yanında…
Dargın oldukları kimseleri ziyaret etme cesareti içinde helallaşmayı da sağlaması.
Ramazan Bayramı’nda ki gibi. Kurban Bayramı’nda da aynı kurallar bulunmakta.
İşte İslâm dininin kardeşlik, sosyal yardımlaşma yaşamını sürdürmesi için koyduğu kural.
Hangi başkaca din ve sözde sosyalizm de var?
Ne yazık ki bunu bile çok görüp bu inançları yıkabilmek isteyen inançsızların.
Güya kendilerinin sözde inanç içinde olduklarını belirterek Kurban kesmenin önüne geçebilmek için…
Hele malum Kartel ve İslâm dinine karşıtlığını gizleseler de aşikârca bilinen Medya.
“Hayvanlara eziyet olmasın, onları kaybetmeyelim(!)” derken kendilerinin neşe içinde lezzetle aşırdıkları meze yapılan etler…
Hangi hayvandan kesilerek sunulduğunu bilmez mi? O etleri sunmak için hayvanlar kesilip azaltılmıyor mu?
Hele birde söyleşi ortaya koyup “Kurban kesme yerine kasaptan et alınması” veya bu değerde paranın fakire, afat, depremzede aç insanlara verilmesi için giriştikleri kampanyalara.
Sözde İslâm dini öğreten ve ya bilgini olanlara fetva verdirmekteki çabalar!
Neden? Niçin? Bir türlü anlayamıyorum. Sadece dinî bir kuralı yok etme çabası diye düşünüyorum.
***
Birde başka yön var ki nerede ise hükümet bile hizmetlerin aksamasına sebebiyet verecek tatil verişlere ne demeli bilmem. Cumhuriyet kuruluşu yıldönümünün merasimini yapmayı kaldırması da cabası.
Kendi ebeveyn, evlat ve torunları ile bir arada bayram yapma için ayrılanlar hariç.
Tatil yerlerine uçarak, sürerek gidip zevki safa içinde mahallinden ayrılanların…
Beş yıldızlı otellere çeşitli zevki safa içinde bolca sarf ederken avuç açan fakir çocuğa bile ters bakıp dönenler…
Onlara da Bayram değil mi?
***
Tüm İslâm âlemi kardeşlerimin Mübarek bayramlarını içtenlikle tebrik eder, mezalimlerden kurtularak sağlık, esenlik ve kardeşlik içinde yaşam sürmelerini dilerim.