Uzaklıkların yakınlaştığı, sevinçlerin kaynaştığı, güzelliklerin tüm şekliyle yaşandığı bayramlar hepimizin için ayrı bir sûrur vesilesi. Olumsuzlukların çok sık vurgulandığı bir dünyâda insanlar mutlu olmaya sanki hasret yaşıyorlar. Hep menfîliklere odaklanan kişiler az gülüyorlar çok surat asıyorlar. Ya da bazıları olur olmaz şeylere tıpkı deli misâli gülüyor da gülüyorlar. Bir türlü orta yol bulunamıyor. Her hususta ölçüsüzlük ve aşırıya kaçma çağımızda maalesef moda hâline geldi.
Dînî bayramlar, inananlar için ayrı bir öneme hâiz. Her birinin farklı özelliği ve güzelliği var. Ramazan Bayramı’nda; oruç coşkusu, Kur’an okuma hasreti, terâvihlerle oluşan ibâdet aşkı, sadaka ve zekatla gelen yardım hisleri en muhteşem halleriyle tezâhür eder. Bu güzelliklerin her birini ayrı ayrı iliklerine kadar yudumlayan Müslümanlar ardından kavuştukları Bayramla âdeta ahrette yaşanabilecek cennet günlerinin bir kopyasını dünyâda yaşarlar. Bu günlerde maddî ve mânevî doyumsuz lezzetler tadılır.
Şimdi önümüz Kurban Bayramı. Bu bayramın da farklı bir boyutu var. İnananlar, ‘kesti desinler’ diye değil sırf ‘Allah rızası’ için Cenâb-ı Hak adına dinin öngördüğü koyun, keçi, davar cinsinden hayvanı belirlenen vakit içerisinde keserler. İsteyen hisse olarak da bütün bir şekilde de fakir fukara ve ihtiyaç sâhiplerine dağıtırlar. Bu kesim işi bir ibâdet. Dağıtım da ayrı bir ibâdet. Kurban olan hayvanların etlerinden evin sâhiplerinin yemesi hem helal hem ibâdet. Bu ne güzeli bir anlayış! Yüce dînimizce her yaşanan güzellik bir ibâdet mesâbesinde.
Ancak İslam düşmanları, Müslümanların her şeyiyle oynadıkları gibi Kurban Bayramı’nda yapılan ne varsa bu kesime malzeme olabiliyor. Bir zamanlar; ‘Ne lüzum var bu kadar hayvanın kesilmesine’ diye ortalığa fitne saldılar. Ardından ‘tavuk’ta kesilir diye İlâhiyet kuklalarını kullandılar. Şimdilerde Türkiye’de yeterince hayvan yok, kesim yapılmasın dendi. Tutmayınca bu sefer; ‘İthal hayvanları ben gönül rahatlığıyla yiyemem’ diye mide bulandırıcı sözler edildi. Haklı olabileceğini düşünsek bile böylesi iddialar geniş kitleleri ilgilendirdiğinden sansasyonel haberlere sebep olacağından, yetkililerin derin incelemeler ve istişâreler sonucunda açıklamalar yapılması beklenir. ‘Çamur at izi kalsın’ anlayışı bitmeli.
Kurban ibâdetlerini yerine getiren insanların yapmış oldukları câhilce ve yakışıksız davranışların menfi biçimde değerlendirilmesi ve yorumlanması da ayrı bir istismar konusu. Temizlik, hijyen ve çevreyi kirletme hususunda halkın bilinçsizliğini kullanan medya veryansın ediyor her koldan saldırıya geçiyor. Şükür ki Belediyeler bu konuya el attı da getirdiği yaptırım tedbirleriyle inananlar olarak sürekli ibâdetlerimiz alay konusu olmaktan çıktı. Bu seferde mâlum kesim ne bulsa acaba? Çeşitli tecrübesizliklerden dolayı kaçan boğalar caddelerde insanlara zor anlar yaşatan hayvanlar malzeme konusu oldu. TV ekranlarında bu sahneler gösterile gösterile insanların içi bir hoş oluyor. Sonra yine kurban kesim esnasında yaşanan hâdiseler.. Hayvana yapılan eziyetler, işi bilmeyen beceriksiz kişilerin kesim yaparken kendine zarar vermesi gibi olaylar büyütülerek insanların gözüne sokarcasına tekrar tekrar gösteriliyor. Neredeyse insanın şöyle diyesi geliyor: ‘Nerden geldi şu Kurban Bayramı şimdi kim bilir ne eziyetler olacak?’ Olmaz böyle bir şey bunları kabul edemiyoruz. Değerlerimizin eziyet ve işkence gibi gösterilmesini doğru bulmuyoruz.
Halbuki Kurban Bayramı’nda kesilen kurbanlarla sevindirilen fakir fukaralar gösterilse daha iyi değil mi? Çeşitli kurum ve kuruluşlar, cemaatler, vakıflar kabul ettikleri kurban bağışlarıyla Afrika’nın fakir ülkelerine, depremzedelere, ülkelerinde tabi afete mâruz kalmış ihtiyaç sâhiplerine yardımcı oluyorlar. Bunlar konu edilse ya. Mâlum medya niye bunlarla ilgilenmiyor? Açe, Somali, Nijerya, Burkina Faso’da nice dikkate değer, gözler yaşartan, kalbi rakikleştiren hâdiseler yaşandı. Şimdi de dost Pakistan yardımlarınızı ve Kurban bağışlarınızı bekliyor. Ya Rusya’dan ayrılan Türkî Cumhûriyetlerine olan kurban yardımlarıyla o insanların nasıl dua ettiklerini bilsek, öğrensek belki bizim içimizde de ayni duygular yeşerecek. Belki diyeceğiz ki; ‘Seneye ben de böyle bir yardım yapayım.’ O çirkin manzaralar gösterileceğine bunlar gösterilse ya.
Ve mâlum kesime bir sözümüz var: Biz uyandık ve sizi izliyoruz. Siz ayrıca sonsuz ve bâki bir güç tarafından izleniyorsunuz. Rahmetli Aziz ve muhterem annemim dediği gibi ‘Ne doğrarsın aşına. O çıkar karşına.’ Bu dünyada aşlarına, kötülük ve karalama doğrayanlar ahrette asla iyilik bulamayacak ve aklanamayacaklar. Siz de uyanın ve aklınızı hayırlı işlerde kullanın.
Ne mutlu dînini lâyıkıyla yaşama gayretinde olanlara!
Ne mutlu dîni vecibeleri Rabb’in doğrultusunda yerine getirebilenlere!
Ne mutlu cenneti ve Bayramı hak edenlere!
Şimdiden hayırlı Bayramlar efendim. Cumânız mübârek olsun.
Dînî bayramlar, inananlar için ayrı bir öneme hâiz. Her birinin farklı özelliği ve güzelliği var. Ramazan Bayramı’nda; oruç coşkusu, Kur’an okuma hasreti, terâvihlerle oluşan ibâdet aşkı, sadaka ve zekatla gelen yardım hisleri en muhteşem halleriyle tezâhür eder. Bu güzelliklerin her birini ayrı ayrı iliklerine kadar yudumlayan Müslümanlar ardından kavuştukları Bayramla âdeta ahrette yaşanabilecek cennet günlerinin bir kopyasını dünyâda yaşarlar. Bu günlerde maddî ve mânevî doyumsuz lezzetler tadılır.
Şimdi önümüz Kurban Bayramı. Bu bayramın da farklı bir boyutu var. İnananlar, ‘kesti desinler’ diye değil sırf ‘Allah rızası’ için Cenâb-ı Hak adına dinin öngördüğü koyun, keçi, davar cinsinden hayvanı belirlenen vakit içerisinde keserler. İsteyen hisse olarak da bütün bir şekilde de fakir fukara ve ihtiyaç sâhiplerine dağıtırlar. Bu kesim işi bir ibâdet. Dağıtım da ayrı bir ibâdet. Kurban olan hayvanların etlerinden evin sâhiplerinin yemesi hem helal hem ibâdet. Bu ne güzeli bir anlayış! Yüce dînimizce her yaşanan güzellik bir ibâdet mesâbesinde.
Ancak İslam düşmanları, Müslümanların her şeyiyle oynadıkları gibi Kurban Bayramı’nda yapılan ne varsa bu kesime malzeme olabiliyor. Bir zamanlar; ‘Ne lüzum var bu kadar hayvanın kesilmesine’ diye ortalığa fitne saldılar. Ardından ‘tavuk’ta kesilir diye İlâhiyet kuklalarını kullandılar. Şimdilerde Türkiye’de yeterince hayvan yok, kesim yapılmasın dendi. Tutmayınca bu sefer; ‘İthal hayvanları ben gönül rahatlığıyla yiyemem’ diye mide bulandırıcı sözler edildi. Haklı olabileceğini düşünsek bile böylesi iddialar geniş kitleleri ilgilendirdiğinden sansasyonel haberlere sebep olacağından, yetkililerin derin incelemeler ve istişâreler sonucunda açıklamalar yapılması beklenir. ‘Çamur at izi kalsın’ anlayışı bitmeli.
Kurban ibâdetlerini yerine getiren insanların yapmış oldukları câhilce ve yakışıksız davranışların menfi biçimde değerlendirilmesi ve yorumlanması da ayrı bir istismar konusu. Temizlik, hijyen ve çevreyi kirletme hususunda halkın bilinçsizliğini kullanan medya veryansın ediyor her koldan saldırıya geçiyor. Şükür ki Belediyeler bu konuya el attı da getirdiği yaptırım tedbirleriyle inananlar olarak sürekli ibâdetlerimiz alay konusu olmaktan çıktı. Bu seferde mâlum kesim ne bulsa acaba? Çeşitli tecrübesizliklerden dolayı kaçan boğalar caddelerde insanlara zor anlar yaşatan hayvanlar malzeme konusu oldu. TV ekranlarında bu sahneler gösterile gösterile insanların içi bir hoş oluyor. Sonra yine kurban kesim esnasında yaşanan hâdiseler.. Hayvana yapılan eziyetler, işi bilmeyen beceriksiz kişilerin kesim yaparken kendine zarar vermesi gibi olaylar büyütülerek insanların gözüne sokarcasına tekrar tekrar gösteriliyor. Neredeyse insanın şöyle diyesi geliyor: ‘Nerden geldi şu Kurban Bayramı şimdi kim bilir ne eziyetler olacak?’ Olmaz böyle bir şey bunları kabul edemiyoruz. Değerlerimizin eziyet ve işkence gibi gösterilmesini doğru bulmuyoruz.
Halbuki Kurban Bayramı’nda kesilen kurbanlarla sevindirilen fakir fukaralar gösterilse daha iyi değil mi? Çeşitli kurum ve kuruluşlar, cemaatler, vakıflar kabul ettikleri kurban bağışlarıyla Afrika’nın fakir ülkelerine, depremzedelere, ülkelerinde tabi afete mâruz kalmış ihtiyaç sâhiplerine yardımcı oluyorlar. Bunlar konu edilse ya. Mâlum medya niye bunlarla ilgilenmiyor? Açe, Somali, Nijerya, Burkina Faso’da nice dikkate değer, gözler yaşartan, kalbi rakikleştiren hâdiseler yaşandı. Şimdi de dost Pakistan yardımlarınızı ve Kurban bağışlarınızı bekliyor. Ya Rusya’dan ayrılan Türkî Cumhûriyetlerine olan kurban yardımlarıyla o insanların nasıl dua ettiklerini bilsek, öğrensek belki bizim içimizde de ayni duygular yeşerecek. Belki diyeceğiz ki; ‘Seneye ben de böyle bir yardım yapayım.’ O çirkin manzaralar gösterileceğine bunlar gösterilse ya.
Ve mâlum kesime bir sözümüz var: Biz uyandık ve sizi izliyoruz. Siz ayrıca sonsuz ve bâki bir güç tarafından izleniyorsunuz. Rahmetli Aziz ve muhterem annemim dediği gibi ‘Ne doğrarsın aşına. O çıkar karşına.’ Bu dünyada aşlarına, kötülük ve karalama doğrayanlar ahrette asla iyilik bulamayacak ve aklanamayacaklar. Siz de uyanın ve aklınızı hayırlı işlerde kullanın.
Ne mutlu dînini lâyıkıyla yaşama gayretinde olanlara!
Ne mutlu dîni vecibeleri Rabb’in doğrultusunda yerine getirebilenlere!
Ne mutlu cenneti ve Bayramı hak edenlere!
Şimdiden hayırlı Bayramlar efendim. Cumânız mübârek olsun.