Bayramlar sevgi, saygı ve hoşgörünün simgesi olarak tarif edilirler ya, aslında içinde bulunduğumuz sıkıntılı zamanlarda unuttuğumuz veya unutur göründüğümüz yardımlaşma ve dayanışmanın arttığı günler olmalıdır.
Bayramlar dargınlıkların, kırgınlıkların ve insanlar arasındaki soğuklukların giderilerek, birlik ve beraberliğin sağlanması için fırsat ve başlangıç noktası olarak kabul edilirler ya, aslında dargınlıkların ve kırgınlıkların yok edildiği günler olmalıdır.
Bayramlarda pek çok maddi ve manevi güzellikler vardır denilir ya, Aslında sadece Müslümanlar için değil tüm insanlık için çok özel günler olmalıdır.
Peki, gerçek hayatta bayramlar böyle mi olmaktadır?
Gerçek hayatta bayramlarımızı gerçek bayram gibi mi yaşıyoruz?
Ya da kaç zamandır bayramlarımızı Allah(cc) ve Rasulünün(sav) istediği ve örneklendirerek yaşadığı gerçek bayram gibi yaşamıyoruz.
Nerede o eski bayramlar diye hayıflandığımız bayramlarımızı elde etmek aslında çok kolaydır da biz o kolay olanı mı kaybettik?
Hz. Rasulullah’ın(sav) “Müminin, mümine dayanışması (birbirlerine bağlılığı, yardımlaşması), parçaları birbirine bağlayan kuvvetlendiren bina gibidir.” buyruğunu hatırlamak yeterdi.
Yine “Bir müminin mümine karşı durumu (yardımı) parçaları birbirine sımsıkı kenetlenmiş binanın taş ve tuğlaları gibidir.” sözünü hatırlasak her şey farklı olacaktı.
Veya “Birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta, birbirlerine yardım ve birbirlerine şefkat hususunda müminler âdeta tek bir beden gibidirler. “ ifadesini hayata geçiriversek şimdiki durumumuzdan çak farklı yerlerde olacaktık.
Ya da “Müslüman odur ki “Dünyanın öbür ucunda bir Müslümanın ayağına diken batsa, onun acısını ta yüreğinde hisseder.” İle “Müslümanların derdiyle dertlenmeyen, onlardan (gerçek manada İslam’ı yaşayan Müslümanlardan) değildir.” derdinde olabilsek eminiz ki dünya ahiret bütün dertlerimizin devası bulunabilecekti.
Ama biz birbirimizden uzaklaştık veya uzaklaştırıldık.
Bayramlar geldi geçti ve bizim halimizde iyiye ve güzele dair bir değişim olmadı.
Aksine dile kolay geldiği için şikâyet ettiğimiz iç ve dış düşmanlardan çok daha fazla düşman olan nefis ve şeytana her geçen gün daha çok mağlup olduk.
Üstelik küçük ve basit bir davranış değişikliğiyle çevremizdekileri mutlu etmeyi de birbirimize hatırlatmadık.
Konuyu örneklendirelim:
Âlimlerden biri, talebeleri ile gezerken, bir tarlanın yanındaki ağaçlardan birinin altında civarda çalışan işçilerden birisinin ayakkabısı olarak zannettikleri eski bir çift ayakkabı görürler. Talebelerden birisi hocasına:
"Hocam bu ayakkabıyı saklasak da, sahibi geldiğinde ayakkabısını bulamayınca, o anki halini seyretsek, ne dersin? " deyince,
Hocası:
"Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine kurmak doğru değildir. Gel şöyle yapalım; sen zengin bir ailenin çocuğusun, bu ayakkabının içine bir miktar para bırak, sahibi gelip bunu gördüğü zamanki sevincini seyredelim" dedi.
Talebe bu teklifi daha güzel buldu ve adamın ayakkabısının içine bir miktar para koydular. Hocası ile görünmeyecek şekilde bir ağacın arkasına saklanırlar.
Bir müddet sonra, ayakkabının sahibi olan işçi geldi ve elbiselerini değiştirdi, ayakkabısını giyerken içinde bir şey olduğunu fark eder. Baktığında bunun para olduğunu gördü. Bir müddet etrafına bakındı, hiç bir kimseyi göremeyince, dizleri üzerine oturur ve ellerini açıp:
" Ya Rabbi, eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğu Sence malumdur, verdiğin bu nimet için Sana sonsuz şükürler olsun," deyip gözyaşlarına boğuldu ve uzun bir süre ağladı. Bunu gören Hoca ile talebesi de gözyaşlarını tutamadılar...
Sonra Hoca talebesine dönerek:
" Bu ilk tekliften daha güzel olmadı mı, şu an daha mutlu değil misin?" dedi.
Talebe:
" Evet, Hocam, daha sevinçliyim. Şimdi, daha evvel anlamadığım şu cümlenin manasını anladım: “Verdiğin zaman, aldığın zamankinden daha mutlu olursun”.
Hoca devam ederek talebesine der ki:
"Evladım! Güçlü ve haklı olduğunda affetmek: Vermektir."
"Yokluğunda kardeşine dua etmek: Vermektir."
"Haksız iken özür dileyebilmek: Vermektir."
"Başkasının ırzına kem gözle bakmamak: Vermektir.”
"İnsanların gönüllerine sevinç ekmek: Vermektir..”.
Bayramların gerçek bayramlar gibi olabilmesi için sevinçlerimizi başkalarının üzüntüleri üzerine kurmamak dileğiyle.