Küçüklükten itibaren bize öğretilen ve kıyametin artık çok çok yakın olduğun gösteren en büyük alamettir güneşin batıdan doğması.
Yine bir dost meclisinde bu mevzuyu konuşurken farklı bir yorumlama meydana çıktı bu hususta.
Güneşin batıdan doğmasını neden zahiren tasavvur ediyoruz?
Yani neden gözle görüneceğine inanıyoruz?
Belki de burada fikri olarak batıdan doğacağı ifade edilmiş olamaz mı?
Zaten birçok alametin gerçekleştiğine dair bütün alimler hemfikir.
Binaların yükselmesi, zamanın hızlı ama bereketsiz olması, kadınların erkek erkeklerin kadına benzemesi, emanete riayetin kalkması, deprem ve katliamların çoğalması, işlerin ehil olmayan insanlara verilmesi, zekâtın azalması, tefecilik ve faizin artması…
Bakın hadislere, hemen hemen bütün küçük alametlerin gerçekleştiğini göreceksiniz.
Günümüze dönelim, zulmün olmadığı İslam coğrafyası yok! Gözle görünen veya görülmeyen, fark etmez. Ama Müslüman halk bir şekilde zalimliği tadıyor.
Burada asıl dikkatimizi celbeden diğer husus ise şu, diğer Müslümanların bu zulme verdikleri tepki.
Ebul Hasan el-Harakani’ye atfedilen, “Türkistan’dan Şam’a kadar olan sahada bir din kardeşimin parmağına batan diken, benim parmağıma batmıştır; birinin ayağına çarpan taş, benim ayağımı acıtmıştır. Bir kalpte hüzün varsa, o kalp benim kalbimdir.” sözü şiarımız olması gerekirken; “Ama onlar da bizi falanca zaman sattı!” veya “Onlar Arap, bizler Türk. Bırakın diğer Araplar yardım etsin.” gibi ırkçı, faşist yaklaşımları artık en yakınımızda dahi görüyoruz.
Ümmetin ortak mevzusu olması gereken Filistin’de dahi bir araya gelemediğimizi, her bir dernek ve STK’nın kendi içinde birtakım protestolara giriştiğine şahit oluyoruz.
İsmail Heniye şehit oldu, son vasiyeti olarak cumartesi günü meydanlara çıkılması gerektiği deklare edildi. O gün geldi, telefonlarımıza bir de baktık ki 5-6 farklı dernek, vakıf, STK’dan mesaj.
Saat 12’de başlayıp 18’e kadar sıra sıra yürüyüşler, basın açıklamaları, etkinlikler vs.
Her biri yerinde ve lüzumlu olabilir.
Ama teşbihte hata olmaz, timsahları koruma derneği de kalkıp İsmail Heniye ile ilgili ayrı bir basın açıklaması, yürüyüş yapmasın. Ve dahi, bu mevzuda bile birleşemeyeceksek, televizyonlara çıkıp ahkam kesen herkes önce bu sorunu bir çözmeye gayret etsin.
Şimdi gelelim felsefi olarak güneşin batıdan doğması kısmına.
Bunu bir hayıflanma olarak addedebilirsiniz, baştan söyleyeyim.
Bir vesile ile batıya gidiyoruz, gidebiliyoruz. Bir kıyas yap deseler, biz mi daha çok özümüzden kopuyoruz yoksa batı mı daha İslam’a yaklaşıyor derseniz, cevabım batının değişimi olur.
İçinde bulunduğumuz hali düşünüp öyle dediklerimi anlamaya çalışın.
Protestoların yapılış şeklinden İslam’ı anlamaya, insanoğluna ve diğer bütün mahlukata verilen değerden yaşam şekillerine kadar ne açıdan bakarsanız bakın, batı bugün bizden fersah fersah ileridedir kanaatimce.
Üstat Cemil Meriç’in tabiriyle ışık elbet doğudan gelir, ama ahir zamanda olduğumuzun işareti de ışığın, güneşin batıdan yükselişidir. Hatta Cemil Meriç’in ifadesi tartışmalı iken, güneşin batıdan doğacağı bir hakikattir.
Ve bugün günümüze baktığımızda, güneş hakikaten batıdan doğmaktadır.
Zira din, dil, ırk gözetmeksizin, olaylara sadece insan gözüyle objektif olarak baktığımızda dahi, İslam medeniyetine mensup insanların özünden gün geçtikçe uzaklaştığını, batıdaki gayrimüslimlerin ise bizden fersah fersah ileriye gittiğini gözlemlemekteyiz.
Gıpta ile şahit olduğumuz eylemleri, yaşam biçimleri, insana verdikleri değerden hareketle, hakikat artık daha aşikardır ki, kıyamet gerçekten çok yakındır ve güneş doğudan doğmaktadır.