Flört yangını kitabı (4)
Bir başka Batı ve aile raporunda, şunlar yazılı.
“Batı da aile” diye bir şey kalmadı. Büyük bir yozlaşma, büyük bir dram yaşanıyor. Toplum tamamen çürümüş vaziyette. Büyük bir cinnet yaşanıyor. Bir kaç nesil sonra Batı’da toplum diye bir şey kalmayacak.
Nüfus hızla yaşlanıyor. Açığı kapatmak için –faşist alt yapılarına rağmen- göçmen nüfusa göz yummak zorundalar.
Doğum oranını artırmak için ter türlü teşviki uyguluyorlar. Bir sürü paralar harcıyorlar ancak istedikleri neticeleri alamıyorlar. Üstelik doğan çocukların en az 3’te biri evlilik dışı doğumla dünyaya geliyor. Hatta bazı ülkelerde bu oran % 50 den fazla.
Bu korkunç rakamların üzerine boşanma oranlarını da eklerseniz, Batı’nın geleceğinin, babası bilinmeyen, aile ortamı yaşayamayan çocuklar olduğu gerçeği ile karşılaşırsınız. Babasız ve ailesiz bu çocuklar, kreşlerde büyüyor.
Aile diye bir şey kalmamış. Kadın "Annelik" vasfını kaybetmiş. Hayvan gibi yaşamak artık gündelik hayat gerçeği haline gelmiş. Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetinir olmuş. Bir zamanlar Amerikan yerlilerini katletmek için "Lûtîlik" iftirasınının arkasına saklanan Avrupa'da bugün hemcins evliliklerini yasallaştıran ülkeler var. Bu tür evlilik yapan insanlardan Bakan düzeyine gelenler var.
"Batı toplumu" çatır çatır çöküyor. Büyük bir cinnet yaşıyor.
"Avrupa Parlamentosu için hazırlanan 'Avrupa'da Ailenin Evrimi 2008' başlıklık raporda, Avrupa'da günümüzde birçok insanın tek başına yaşadığı ve yaşlı nüfusun her geçen gün arttığı kaydedildi.
Yapılan araştırmalarda, AB üyesi ülkelerdeki her 5 hamilelikten 1'inin kürtajla sonuçlandığı vurgulanırken, 1980 ve 2006 yılları arasında evlilik oranının da yüzde 24 azaldığı, her 3 haneden ikisinin çocuğunun olmadığı ve yaklaşık hane sayısının yüzde 28'inde tek kişinin yaşadığı kaydedildi."
Bu rapor 4-5 yıl öncesinin verilerini yansıtıyor. Her yıl çöküş bir çığ gibi büyüyerek devam ediyor.
"Avrupa Birliği istatistik kurumu Eurostat tarafından açıklanan son verilere göre üye ülkelerde boşanmalar yüzde 70'lere kadar tırmandı.
İngiliz Ulusal İstatistik Bürosu'nun yaptığı araştırmaya göre ülkede 1 milyon çift aynı evde yaşamıyor. Araştırmada, aile yaşamı açısından yeni bir olgunun oluştuğu ve resmi deyişle "ayrı evlerde beraberlik" olarak sınıflandırıldığı belirtiliyor.
Karşılıklı sevgi ve saygı… Bir de bebek… En güzel mutluluk…
AİLE HAYATIMIZ NASILDI
Milletimiz uzun yıllar aileyi çok kutsal bir kurum olarak kabul etmiştir. Çünkü ferdin saadeti, toplumun gücü hep ailenin sağlam kurulmasına bağlıdır.
Konuya girmeden hemen yazmam gereken gerçek şudur. Aile hayatımızın düzgün kurallara kurulduğu ve dayandığı devirlerde biz, dünyanın süper gücüydük. Bizden habersiz bir korsan, Akdeniz de haydutluk yapamazdı. Uzak doğu ülkelerinden Japonya dâhil dört bir tarafta bizim sözümüz geçerdi.
Ama aradan geçen yıllardan sonra aile hayatımız batı değerleri ile kurulmaya başladı. Biz, ABD, AB, İngiliz, Fransız hatta İtalyanların sözlerine bile kulak verir hale geldik.
Biz de bir aile mahremiyeti vardı ki onun başkaları tarafından bozulmasına asla müsaade edilmezdi. Mahremiyetin (aile gizliliği) korunmasına sokak kapısından başlanırdı.
Her kapı üzerinde iç içe iki halkalı tokmak bulunur, gelen misafir erkekse dış tokmağı çalarak kapıyı evin erkeğinin açmasını, eğer gelen hanımsa daha tiz ses çıkaran iç tokmağı çalarak, kapıya bir hanımın geldiğini haber verir ve kapıyı hanımının açmasını sağlardı.
Zamanımızda da bu inceliği yaşatan aileler bulunmakta eğer zil çalıyorsa bir yabancının geldiği, kapı tokmağı hafifçe tık tık vuruyorsa gelenin hem komşu ve hem de hanım olduğu anlaşılmaktadır.
Ailenin dağılması, yabancı birinin aile fertlerinin birisi ile yakın ilgi ve ilişki kurmasıyla bozulacağı bilinir ve evlerimiz “haremlik – selamlık” olarak tanzim edilirdi. Haremde evin hanımı, hanım misafir birlikte iken, eve gelen erkek misafirler de selamlık da evin erkeği ile birlikte bulunurlardı.