Bazen ille de isteklerinizin gerçekleşmesi, sahip olmanız gerekmez.
Sahip olmadıklarımız değil, Aslî Varlığın sesi, esas Mülk Sahibi’nin sırlı kelimeleri, ruhunuza fısıldanan cümleler sizi sarhoş edip, mutlu eder.
Mevcudattaki Kaynağı görürsünüz. Teskin, teselli ve mutmain olursunuz.
Dünya içinde dünyalar vardır. Gizli âlemlerin bir nebze de olsa kokusunu alırsınız.
“Fâni olayların gelgitlerinin, gündelik faaliyetlerin üzerinizdeki etkisi”, hırs, tamah azalır.
Ötelerden size bir selam gelir ve İlâhî Kelam’a atıflar.
Âdeta altıncı his, üçüncü göz çalışmaya başlar. Bir başka zaman ve mekânın farkına varırsınız. Sırlı kapılar açılır.
Bahçıvan çiçekleri sular. Mimar yeni inşalar peşindedir. Ressamın tabloları sonsuza uzanır gider.
Yeni yollar, duraklar keşfedersiniz, büyülü davetlerin çağrısını duyarsınız.
Bir şiir, bir ezgi çevrenizi, sizi, kollarıyla sarar:
“Görüyorum ki, gündüzün renkleri değişip durmada,
Senin aşkın ise her dâim kalbimde.
Aşk kalbini onarır
Her bir garip dervişin,
Fakat ulaşmaz
Hevâsına tutsak olana.
Bütün kalbimi doldurdu
Başlangıcı olmayan ezelden,
Ve hep benimle olacak
Sonu olmayan ebede.” (William Chitttick, Sûfi Metinlerinde İman ve Amel, s. 118)
Hadiselerin basıncı, tahakkümü biraz geriye çekilmiştir.
Bir Pîr, bizi sürekli meşgul eden olaylar ve onların sevk ettiği genellikle fuzulî düşünceler, bağlantılarımız konusunda uyarır:
“Ey birader, bil ki ibaretsin düşünceden,
Gerisi müteşekkildir liften ve kemikten.
Düşüncen güllerse ancak olursun gülşen,
Yok hâr ise alırsın nasibini ateşten,
Gülsuyu ol da serpil en latif enselere,
İdrar isen lâğımdır, hazer et menzilinden” (William Chitttick, Kozmoz’taki Tek Hakikat, s. 70)
…
Başka “bir hadise vardır can ile canan arasında” ama hadiseler ayırmaz birleştirir.
Sıkıntıların üstüne bir şal örtülür. Sevgi denizinden damlalarla erir.
“Ân”lar taze bir bebektir sanki ilginizi bekleyen, zamanı(nızı) süslersiniz, güzelleştirmeye çalışırsınız.
Azalar söz dinler. Filler züccaciye dükkânını kırıp geçirmez.
Kelebek zarafetiyle sözcükler gönüllere işler dokunur; zamanın yaygısında aşk ve sevgi okunup dokunur.
Acılar kuma yazılırdı bazen, bir dalga siler götürür.
Kuşlar havadar, nefes aldıran kelimeler getirir; “Aşk kalbini onarır”
Kumrular “kara yazıyı” gagalarına alır, uçar gider.
Bu enfes iklimde fazla kalamayacağınızı, masivanın galebe çalacağını bilirsiniz ama dünyevî baskı azalmış, hafiflemiştir.
Yepyeni, tatlı bir muhabbet basıncıyla başınız bir hoştur.