Hayat, bize sunulan fırsatların yanında bazen de karşılaştığımız engellerle doludur. Her birimiz, çeşitli nedenlerle bazen hedeflerimize ulaşmakta zorlanırız ve bu zorlanmaların arkasına sığınarak mazeretler üretiriz. Ancak bu mazeretler ve fırsatlar arasında nasıl bir denge kurduğumuz, hayatımızın yönünü belirlemektedir.
Bir Çin atasözü der ki, "Rüzgârın yönünü değiştiremezsiniz; ama yelkenlerinizi ayarlayabilirsiniz" Bu söz, yaşamımızdaki engelleri ve fırsatları nasıl değerlendirmemiz gerektiğini mükemmel bir şekilde özetlemektedir. Hayatımızda karşılaştığımız engelleri, bizi durduracak unsurlar olarak görmek yerine, bu engellerin üstesinden gelmek için stratejiler geliştirebiliriz. Bunu yaptığımız zaman ilerlemeyi yakalamış oluruz.
Fırsatlara en büyük engel olan mazeretler, genellikle başarısızlıklarımızı ve başarısızlık korkularımızı gizlemek için kullandığımız savunma mekanizmalarıdır. "Vaktim yoktu", "Yeterince iyi değilim", "Daha sonra yaparım" gibi ifadeler, çoğu zaman ilerlememizi durduran zincirler haline gelir. Bu gibi mazeretler, bizi konfor alanımızda tutar, bizi olmazlarda hapseder ve potansiyelimizi keşfetmemize engel olur.
Tony Robbins, "Bir şey yapmak istiyorsanız, bir yol bulursunuz; istemiyorsanız bir mazeret bulursunuz" diyerek mazeretlerin bizi nasıl sınırladığına dikkat çekmektedir. Mazeretler, potansiyelimizi gerçekleştirme yolunda en büyük engellerimizden biridir. Bu engelleri aşmak, devamlı olarak cesaret ve kararlılık gerektirmektedir.
Steve Jobs, Apple'ı kurduktan sonra şirketten kovulmasına rağmen pes etmedi. Bunun yerine, NeXT ve Pixar gibi iki başarılı girişime imza attı. Pixar, animasyon film endüstrisinde devrim yarattı ve NeXT, Apple tarafından satın alındığında Steve Jobs'un Apple'a dönmesini sağladı. Jobs, mazeretler üretmek yerine her engeli bir fırsata çevirerek dünyanın en değerli şirketlerinden birini yeniden inşa etti.
Öte yandan, fırsatlar hayatın bize sunduğu gizli hazinelerdir. Fırsatlar, genellikle zorlayıcı durumlar veya engellerin ardında saklıdır. Her zorluk, içinde bir fırsat barındırır; önemli olan bu fırsatları görüp değerlendirebilmektir. Başarı hikâyelerinin arkasında, genellikle bu fırsatları değerlendirebilme ve hayatına uygulama yeteneği yatmaktadır.
Bir Japon atasözü, "Düşmek yedi kez, ayağa kalkmak sekiz kez" der. Bu söz, başarının sadece fırsatları görmek değil; aynı zamanda karşımıza çıkan her engelin üstesinden gelmek için sürekli çaba göstermek olduğunu anlatması açısından son derece önemlidir. Başarılı insanlar, karşılaştıkları engelleri sabırla aşarak fırsatları değerlendirenlerdir.
Peki, Fırsatları Beklemek mi, Yaratmak mı? Sorusu aklımıza gelebilir. “İnsanlar, fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanların gelmesini. Fırsatlar bekler, insanlar bekler. Kazanan hep mazeret olur” sözü ise hayatta çoğu zaman fırsatların bizi bulmasını beklediğimizi; ancak aslında bizim de aktif olarak bu fırsatları aramamız gerektiğini vurgulamaktadır. Beklemek, mazeretlere kapı aralamaktan başka bir işe yaramaz. Oysa fırsatları aramak, onları yaratmak ve değerlendirmek bizi başarıya götürür.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın "Bir çiçekle bahar olmaz; ama her bahar bir çiçekle başlar" sözü de, küçük bir adımın büyük değişimlerin habercisi olabileceğini hatırlatmaktadır. Hayatta bazen büyük fırsatlar ve başarılar bekleriz; ancak unutmamalıyız ki her büyük başarı küçük adımlarla başlar. Küçük fırsatları değerlendirerek büyük başarıların kapısını aralayabiliriz.
Mazeretler ve fırsatlar, hayatın iki yüzü gibidir. Mazeretler bizi sınırlarken, fırsatlar bizi ileriye taşır. Başarının anahtarı, mazeretleri bırakıp fırsatları değerlendirebilme yeteneğimizde saklıdır. Engellerle karşılaştığınızda, mazeretlerin ardına saklanmak yerine, bu engelleri aşmak için yeni yollar aramaya ve hayatın sunduğu fırsatları değerlendirerek başarı hikâyemizi yazmaya var mıyız?
Unutmayalım ki, “Başarı, mazeretleri bırakıp fırsatları değerlendirenlerin ödülüdür.”