Bayrak, devlet, vatan, millet, şehitlik, kahramanlık sataşmadık, alt üst etmedik, sorgulanıp, didiklenmedik, şeytan iğvasına, kâfir hışmına, zalim sorgusuna, şerrin kuşkusuna düşürülmedik ne(m) kaldı diye düşünüyoruz.
Her yönden Peygamberimize (S.A.V.) varlığına, ruhaniyetine saldırı. Karikatür krizlerinden, “Müslüman’dan mucit çıkmaz” yâvelerine, her önüne gelenin sorguladığı hırpalanmış hadislere kadar O’nun varlığına, sevgisine sürekli atışlar hücumlar.
En son misal, “Sakal-ı Şerif” tartışmaları. Bir yerde muhafazakâr diye tarif edilen, kendini her konuda yetkili gören insanların, İslâm’ı, kutsal kişileri yeni küresel bir ağızla tanımlamaya ve konumlandırmaya tâbi tutmaları.
Allah-Peygamber sevgisinin bütün geleneksel çizgisine, bir hülâsa ve mirasa; Devr-i Saadet’le, bir altın zincirle, kutlu halkalarla örülmüş bir şanlı geçmişe hücum, anlamsızlaştırma, kesme, itibarsızlaştırma.
Modern, kendi özüne karşı inanç taşımayan, güvensiz, kafası ruhu karışık hocaların, siyasetçilerin ve oryantalistlerin bir noktada birleşen ve kesişen sözleri, eylemleri. Müşterek, birbirine destekli politika.
Nasıl bir “giriş” bu? İnsan bu söylemden, nasıl, neyle çıkar. İnancımıza göre, Kâinat’ın yüzü suyu hürmetine yaratıldığına iman ettiğimiz bir insana gösterilen saygıya, -haydi abartılı varsayalım- hayranlığa itiraz edeceğinize; basit figürlere, politik kişilere yöneltilen misilsiz ve çapsız ululamaya da eleştiri getirebilseydiniz keşke. Herhalde daha doğru, siyasetimiz de daha saygın mevkide olurdu.
Keşke “dokunmanın ibadet olduğu” lidere tapınmaya, kılları mılları olmaya, otel açılışı yapılırken sakal-ı şerif gibi koruma altına alınan, “mukaddes emanetler” gibi sergilenen kutsal makaslara da bu denli cesur, gözü kara karşı çıkabilseydiniz.
Ama Politika(cı)nın, egemenin büyüklüğü su götürmez tabii. Partilere bağlılık her şeyden üstündür.
Öyle anlaşılıyor ki dinî değerlerimiz başta; mesela nasıl yatıp kalkacağımızı, jinekolojik kararları kimden alacağımızı, komşularla olan münasebetimizi(kimin teneke veya tava çaldığını, kimin vardar ovası türküsü dinleyip dinlemediğini, bizdenliğini sınayıp ispiyonlayıp), hangi ekmeği yiyeceğimizi (GDO’lu bir alay besin tüketsek de) “büyüklerimizden” soracağız.
Ve elbette Sakal-ı Şerif’i de bir müfettiş edasıyla soruşturacağız, sahte mi değil mi diye. Hatta “ziyaret uygun mudur, muvafık mıdır?” şeklinde siyasî makamlara danışacağız.
Ucu nereye gider bunun. Söz gelişi Hırka-i Şerif’ de neticede bir kumaş parçası değil mi. Mânâsından soyduğumuzda, her şey basit bir nesneye indirgenmez mi?
Öte yandan mesela Hıristiyanların kilise ve ikonlarına (kimsenin inancına karıştığımız yok) istenildiği kadar hürmet gösterebilirsiniz. Putçuluk konusuna uzaktan yakından değinilmeyecek, inanç tartışılmayacaktır.
Hz. Ali’nin resimleri, tasvirleri altında da ibadetinizi serbestçe yapabilirsiniz. “Hz. Ali bilseydi, yaşasaydı bunu men ederdi” benzeri, yüksek perdeden konuşmalar yapılmayacak, inancınızın başına polis dikilmeyecek, laboratuar testlerine tâbi tutulmayacaktır.
Bebek Katili ve hempaları, her gün Türk devletine, milletine hakaret ediyor, Öcalan resmen kutsallaştırıldı. Zilzurna sarhoş, Bölündük. Nedense İmralı Beyfendisine(!) hiçbir saygı esirgenmedi.
Caniye “katil” bile denmeyecek. Huzurunda el bağlanacak. Katliamcılar değil, şehitler vatanperverler aşağılanacak, kan ağlayacak.
Atalarımız mezarlarından ayağa kalksaydı ne derlerdi acaba. Keşke güç ve hizmet aşkınız, hassasiyetiniz bu rezillikleri de önleyebilseydi.
Memleket büyük bir ikna odası gibi. Topyekûn öylesine sıradan, sığ insanlar haline gelmeliyiz ki artık, zihnimizi kalbimizi hepten idarecilerimize havale etmeliyiz. En doğrusunu onlar bilirler.
Güle oynaya “Bizden mucit, hatta adam çıkmaz. Çıksa çıksa robot çıkar. Kölemen çıkar” diyebilmeliyiz.
Karar gereğince bırakalım rüştüne erip, büyümeyi; bir türlü ergenleşmemiş bir toplum haline, artık muhakkak gelmeliyiz.
Ne yemeliyim, ne giymeliyim, nasıl düşünmeliyim BABA!
Kimleri sevmeliyim? Kıbleye nereye dönmeliyim; Mekke, İsrail, Amerika (fark etmez, hepsi bir arada)
Bana yeniden tarih yap! Bana devlet yap! Bana tazecik, buğusu üstünde din yap!
Kız, bağır çağır! Öf’le Püfle Kükre!
İcab ederse zır zır, mızmız ağla! Titret, had bildir cihana!
Cinsimi, hüviyetimi değiştir Baba!
Aklım sana emanet; en iyisini, en güzelini, en çağdaşını mutlaka sen bilirsin.
BANA MASAL ANLAT BABA!
Beni yönet Baba!