Kaşları ile gözlerinin arasındaki mesafenin kısalığını nasıl anlatabilirim? "Kaşları düşüktü" deyip geçiversem, yaşlı birisinden söz ediyormuşum gibi olur. Oysa 30'larında görünen yani gençten sayılabilecek bir kadındı o. Fakat şöyle söyleyeyim, mesela makyaj yaparken göz kapaklarına far sürmek istese, herhalde yapamazdı bunu. Zira bunun için yeterli alan mevcut değildi. Dolayısıyla geniş alınlı ve de güzelce bir yüzü vardı tabi. Alındaki genişlik, yüze güzel bir ifade kazandırır genellikle.
Haki rengindeki uzun ve geniş eteği, ayak bileklerinde daralıyordu. Balon etek dediklerinden... Üzerindeki düz ve beyaz gömleğinin ancak yakasına ulaşabilen koyu kestane, hafif dalgalı saçları vardı. İsmiyle tezat oluşturacak şekilde, sessiz sedasız bir kadındı Seda. Dedesinin ona küçükken inatla 'Sada' diye seslenişini anlatmıştı tanıştığımızda.
Şu anda uzaktan izliyorum onu. Tempolu bir halde adımlıyor yine sitenin içindeki yürüyüş yolunda. Her ne kadar, balon eteği bunun için pek uygun değilse de. Seslenip rahatsız edesim yok şimdi. Ne onu ne de kendimi rahatsız edesim yok yani. Oturmuş sütlü kahvemi ve elektronik sigaramı içiyorum balkonda, üzerimde pijamalarımla. Fakat tüm bunlar, size ondan biraz bahsetmem için engel değil. Öyle değil mi?
Yenice tanıdığım bu kadının neşesiz hatta sıkıntılı ve belki de biraz donuk halinin dönemsel bir durum mu, yoksa, karakterinin bir parçası mı olduğunu ayırt edebilecek kadar uzun zamanlara uzanmıyordu onunla olan hukukum. Buna dair yeterli bir veri yoktu elimde, kıyaslayabilmek için yani. Bir zamanlar neşeli, çevresinde ve belki de midesinde kelebekler uçuşan bir genç kız olabilir miydi o? Olabilirdi pekala. Yeterince uzun süredir tanıdığım birisi olmamasına karşın, şimdiki ruh halinin neden böyle olduğuna dair fikir yürütebilecek kadar, yani az çok bir sohbetimiz olmuştu onunla aslında bir kaç kez. Şöyle söyleyeyim...
İnsan, hayatında en çok neye önem verirse onunla sınanırmış derler ya hani, bu söz doğru olsa gerek. En azından Seda için. Zira sevgi ile sınanmıştı hep, anlattılar ona göre; insanlarla. Yakın zamanda biten evliliği ile ilgili, eski kocasının ona karşı olan sevgisiz, soğuk ve mesafeli duruşundan söz etmişti. Ben onun yalancısıyım. Tabi ilişkilerde her zaman iki tarafın da payının olduğunu ben de biliyorum bilmesine ama elçiye zeval olmaz. Ben yalnızca tek taraftan haberdarım ve size bunu iletiyorum şu anda.
Anladığıma göre, gerek o sevgisiz geçen evliliği, gerek önceki acemice deneyimleri ve gerekse de hayatı boyunca sahip olduğu, içinde sevginin barınacağı her türlü insani ilişkide, arkadaşlık ve akrabalık gibi, soğuk buz dağlarına toslamış ve üstü başı kan revan içinde kalmıştı. Şimdiyse, gönlündeki, henüz yaşanmamış büyük bir aşkın boşluğundan söz ediyordu. O boşluğun ancak bir maşuk ile dolabileceğinden, insanın insana olan muhtaçlığından söz etmişti.
Hayatının en büyük aşkını henüz yaşamadığından dem vuran Seda, bizlerce henüz bilinmeyen ve tanınmayan maşuku için, balon eteğiyle uçarcasına yürürken -ona yaklaşır gibi- aslında boş bir ümidin mi, yoksa, kaderde olanın kazasıyla yüzleşmeye mi yaklaşıyordu her adımda, bunu ne o, ne ben, ne de başka bir fani bilebilirdi elbet. Ne var ki, içindeki o boşluğun, omuzlarında taşıdığı, söz konusu yoksunluktan doğan bu yüke denk olduğunu biliyordum onu izlerken. Ve elektronik sigaralardan çıkan yoğun ve neredeyse mat beyaz renkli buharı bilirsiniz, işte o bulutumsu görüntünün içinde, balon eteğiyle uçurup gözden kaybettim onu, az sonra yürüyüşünü bitirip apartman kapısından içeriye girdiğinde.