Bakış Açısı

Muzaffer Dereli
İnsan olmanın nice güzel özellikleri ve erdemleri vardır. Kişi bu erdemleri yakalamazsa, insan olmasının da bir manâsı olmayacaktır.

Bakarız bazan etrafımıza. Dikkatimizi çeken kimseler görürüz. Onlardaki olgunluk, sevgi, güzel yaklaşım, nezaket, cömertlik, affedicilik vb. nice meziyetleri bizleri büyüler adeta. İşte o kimseyi saygın ve hürmete lâyık kılan bu güzelliklerdir. Yoksa onun fizikî yapısı, yaşı, parası ya da makamı değildir. Belki bu kimsenin dünyevî ve geçici şeyleri öyle yüksek bir halde de değildir. Ama o manevî özellikleri onu bambaşka bir seviyeye taşımıştır.

O halde insan seçiminde ya da “insan olma” noktasında, insanı insan yapan, insanı ebedî hayatın doruk noktalarına taşıyan o eşsiz özelliklere bakmak lâzım daima. Bakış açısı bu olmayan kimseler işte böylesine eşsiz bir manâdan haberi olmayan kişilerdir ki onlar, geçici olan şu dünya mantığı ve bakış açısıyla kendilerini tamamen heder ederler. Bitip tükenmeyecek sonsuz âlemin ufuklarında dalgalanan bir bayrak olma noktasında bir hedef belirlemedikçe yaşamanın ne manâsı olabilir ki!

Günümüz insanına baktığımız zaman bu yegâne hakikatten ne kadar da uzak olduğunu yürekler parçalarcasına izlemekteyiz.

Bomboş bir dünya…

Boşa gidecek bir hayat…

Tekrarı mümkün olmayan bir seyir…

Geri getirmek için onca uğraşılsa da…

Ah insan!

Ah kardeşim!

Nasıl ve nereye doğru bir yolculuk bu?

Yeniden kazanabilir misin bu hayatı?

Sonra da en güzel şekilde değerlendirebilir misin?

* * *

Ev-bark, çoluk-çocuk, makam-mansıb… Bitmiyor hırs, daha da fazlası, daha da ilerisi.

Acaba yetecek mi ömrün bunca emele? Nerede, ne mümkün!

İnsan olma özelliğinin temel noktasını teşkil eden îmanından ne haber?

Onun meyveye duran güzelim ağaçları mesabesindeki salih amellerinden ne haber?

Bütün bunların birleşmesinden meydana çıkan o eşsiz meziyetlerden ne haber?

Kulluğa koşan bir seyir defteri…

Hakk’a âşık bir sevgi seli…

Allah ve Rasûlü sevgisiyle coşkulu bir hayat tarzı…

Siz, böylesine bir manâyı düşünebiliyor musunuz? İşte gerçek zenginlik, varlık ve saltanat!

Adam ki; dünyada isim yapmış, yükselmiş, adından bahsedilmiş.. şan ve şöhret sahibi olmuş. Yazar, şair, âlim, amir.. şu ya da bu… Ama ya Allah’a kulluğu! O tarakta hiç bezi yok. Gün olacak, anılmamayı, unutulmayı isteyecek. Ama, yok-hayır! “Gel!” denilecek, “Gel ve hesap ver!” İşte o zaman, fayda mı verecek elinden uçup giden dünyası? Ne kadar da rağbet etmişti ona!

Yarın yüzüne bakılmayacak şeyleri ne yapalım? Bugün onlara mı, yoksa ebedî hayatın bir sultanı yapacak şeylere mi bakalım?

O halde insan seçimini iyi yapmalıdır. Tercihi onu hem dünya ve hem de âhiret saadetine ulaştırmalıdır.

Bakış açısı bu noktadan olmayanın vay haline!..

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.