“Mey biter saki kalır, her renk solar haki kalır, diploma insanın cehlini alsa da hamurun da varsa eşeklik, baki kalır.”
Dünya Sağlık Örgütü pandemi olarak açıkladığı Covid-19 virüsü insanlığı tehdit etmeye başladı. Öncesinde çıkan orman yangınları, hortumlar, tsunami, deprem gibi felaketler oluşmuştu. Henüz nereye gittiği bilinmeyen Rusya-Ukrayna savaşı, felaketler ve sıkıntılar sıraya girmiş, yeryüzünde sıranın kendisine gelmesini bekliyor gibiydi? Dünya çapındaki bu kötü gidişin, bize ne gibi sürprizler getireceği halen bilinmezliğini korurken, sen nasıl düşünüyorsun?
'Adam olmak' tabiri vardır Anadolu'da; yetişip iyi bir duruma gelmek ya da düzelip işe yarar hale gelmek, anlamında kullanılır. Aslında daha önce kötü olan biri ya da bir şeyden bahsedilirken sarf edilir bu benzetme. Şimdi parçaları yavaş yavaş birleştirelim.
Çarkıfelek sürekli aleyhimizde dönüyor, acaba bizde de eşeklik var mı? Adam olmamızın zamanı gelmedi mi? Sanırım bu sorularla toparladık durumu?
Toplumda kendini eleştirebileni bulmak mümkün değil zaten de; azıcık düşünsek kendimizde büyük-küçük demeden hata arasak nasıl olur?
Tartışmak maksadıyla gergin bir halde, arabayı alelade park edip, ulaşmayı hedeflediğim büronun bulunduğu işhanına girmek üzereyken arkamdan biri seslendi; "Beyefendi, beyefendi..." Dönüp geriye baktığımda kola kravatlı, naif ses tonunu tamamlayan biri bana sesleniyor: "Buyrun." Dedim. Adam yanıma kadar yürüdü ve bir metre kala durdu. Gözlerime bakarak, sanki bir kabahat işlemiş gibi konuşmaya başladı: "Otoparka kadar gelir misiniz?" Bende kan hızlı akıyor zaten, üzerine arabaya zarar verdiğini düşündüm. Kalp kanı nasıl pompalıyorsa artık, gözlerimde çıkan alevin farkında olmaksızın: "Neden?" Dedim.
Adam TRT'nin spikerleri gibi anlatmaya başladı: "Arabanız benim arabamın çıkışına engel oluyor. Arkanızdan seslendim ama kendimi duyuramadım?" Bakın buraya dikkat edin, 'duymadınız' demiyor, 'duyuramadım' diyor. Yine de o sınırlı halimden taviz vermedim, el işaretiyle talimat verir gibi kendimden emin: "Buyrun gidelim." dedim. İç dünyam da, mümkün değil diyorum. Asla hatalı park etmem, hele başkasının hakkını gasp etmek, bu bana olsa olsa hakaret olur. Kibir, damarlarımda gezinirken arabaların başına geldik. Evet dostlar çayları tazeleyin finaldeyiz.
Asla, asla dememek gerek sözünü tekerrür ederken buldum kendimi. Gelen asıl beyefendinin arabasını hareket etmez etmişim. Ancak elin adamı naifliği ile beni eziyormuş haberim yok! Beyefendiye döndüm; "Sizden nasıl özür dileyecigimi bilemiyorum." dedim. Mahçup olmuş, yerin dibine girmiştim. Adam beni bir kez daha ters köşe etmez mi?
"Özür dileyecek bir durum yok ta, bana kalırsa bugün bu şekilde gideceğiniz yere gitmeyin." Demez mi? Belki de ihtiyacım vardı ve Hızır Aleyhisselam'ın Konya şubesine mi denk gelmiştim? Ne yaptım; Bu düşüncesiyle tereddüt etmeden arabama binip eve gittim.
Evet dostum, özetin özeti; bazen değil, her zaman sakin olmak ve hatalarını kabul etmek; iyidir hem de çok iyidir. Kalın sağlıcakla.